Yerel seçime bir ay üç gün süre kaldı. 31 Mart tarihinde sandıklara gideceğiz ve kentlerimizi emanet edeceğimiz isimleri belirleyeceğiz.
İzmir’de çok uzun süredir yerel iktidar CHP’nin elinde. Bu durumu tersine çevirmek isteyen ülkenin iktidarını elinde bulunduran AK Parti, bu kez başarmak istiyor.
CHP ülkedeki kötü ekonomik gidiş, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkesinin yerle bir edilmesi, laiklik karşıtı tavır ve davranışların bir türlü durmaması, adalet sisteminin bazı insanların yargılanması üzerine değil cezalandırılması, cezalandırılması gerekenlerin ise korunduğu düzene güvenerek yola çıkıyor. Seçim kampanyasını da çok açık söylemese de bu temel üzerinden yapmaya çabalıyor.
İzmir özelinde AK Parti’nin seçime yaklaşımı ülkedeki gidişattan bağımsız söylemler. Ülkede gidişat iyi olmasa da İzmir’de yaşanan durumun kötülüğü, yetersizliği üzerine kurulan bir siyaset anlayışı. AK Parti bir de bu söylemlerine CHP içerisinde yaşanan tartışmalar, kırgınlıkları ekliyor ve bu kez seçimde başarılı olacaklarını düşünüyorlar.
CHP yara aldı, hasar ne olur?
CHP yerel seçimler öncesinde yaşadığı parti genel başkan ve yönetim değişikliği ile bilinmez bir noktaya gidiyor. Herkesin aklındaki soru bu değişim ile yaşanan aday değişiklikleri, aday yapılmayanlar ve yerlerine tercih edilenlerin isabetli olup olmadığı sandığa nasıl yansır. Olumsuz yansıyacağı bana göre kesin. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise yaptığı değişiklikleri doğru kabul ederek savunuyor. Ama bu kentte yaşayan bir gazeteci olarak, olumsuzluğu görüyorum ama ne kadar yansıyacağını kestiremiyorum.
Bir arkadaşım beni uyardı ve Büyükşehir Belediyesi’nin Narlıdere Metrosu’nu açtığı töreni örnek gösterdi. Böylesi bir çalışmada CHP’nin ne aday yapılmayan başkanları ne de aday gösterilen belediye başkanları törene gitmemiş. En azından fotoğraflarda böyle bir görüntü var. Ve diyor ki; sizce bu tablo ne kadar doğru? Ve ikinci soruyu da şöyle soruyor: “Bu tablodan kim sorumlu, kim haklı ve bundan kim zarar görebilir?”