Yaşama, her alanında işçisi memuru, öğrencisi, öğretmeni, aydını, gazetecisi, ozanı, sanatçısı, sporcusu ile katkı sunmayı görev bildik.
“Oxford’da insan soyuna öğretilemeyen tek şey, dostluktur” dedik.
Dostluklara hep önem verdik, hep Yılmaz Güney’in ünlü deyişiyle seslendik yürek kulvarımızdaki dostlara;
“Merhaba Arkadaş! Merhaba Umut!”
“Sevmek… İnsanı sevmekle başlar her şey” dememiş miydi Sait Faik?
84’te Los Angeles’te yapılan olimpiyatların şarkısı “Take Someones’s hand”di.
Yani; “Birinin elini tut” diyordu Olimpiyat Stadı’nda toplanan yüzbine yakın insan!
Biz de yiğitliğin, doğruluğun, onurluluğun erdeminde birinin elini tutarak el ele vermemiz gerektiğini savunduk yaşamda.
Aramızdan ayrılanları anmaya, unutmamaya özen gösterdik.
Ne güzel yazmıştır “Anı’’da Melih Cevdet Anday;
“Sevdiğim sokak adları gibi / Sevdiğim çiçek adları gibi / Bütün sevdiklerimin adları gibi / Adınız geliyor aklıma”
***
Karşayaka’daydık. Mavişehir Yalı Mahallesi’ndeki Bekir Coşkun Parkı’nda! Onun ve can dostu köpeği Pako’nun görkemli heykelinin açılışındaydık. Karşıyaka Belediyesi, İzmirliler Usta’ya vefasını gösteriyordu etkinliğe katılarak.
Eşi Andree oradaydı. Onur Konuğu’ydu. Usta’nın “İzmir” yazısından söz etti bir ara teşekkür konuşmasında.
Yazıyı bulamadığını, bulsaydı çok okumak istediğini söylediği yazıyı. Hani Coşkun’un, Foça’daki terör saldırısı sonrası, İzmirliler'in kan vermek için hastaneye koştuğu günü hatırlatarak ikinci Kurtuluş Savaşı’nın İzmir’den başlayacağını yazdığı Cumhuriyet’teki yazısını!
Arşivimde özenle sakladığım yazıydı! Hani; “İzmir müktesesebatıdır adı. Yobazın, gericinin, yıkımcının, hainin, satılmışın, ihanetin giremediği şehrin, son iki günde bize anlattığıdır bu… Tek yön… Tek çare… Tek umuttıur… Yolu yok başka… Utanç uykusundaki toplumun, bataklıklarda debelenen ülkenin, bir gün başını kaldırıp geleceğine gülümseyerek bakabileceği zamandır: Türkiye İzmir olduğunda…” diye bitirdiği yazısını.
Konuşmasını sonlandırdığında Hüseyin Avni Dede’nin ölümsüz dizelerini anımsadım;
“Ölüme çare buldum / İnsanları sevmek / Hiç ölmemektir!”
***
Ertesi gün Bornova’daydık. Meslektaşımız Atila Sertel’in sevgili eşi kıymetlisi Ziynet Sertel adına Çınar Mahallesi’ndeki parkın açılışındaydık. Bornova Belediyesi gerçekten iyi düşünmüştü kendisi de gazeteci olan Ziynet kardeşimizin anısını yaşatacak parkı.
Atila’nın, Ziynet’in dostları sevenleri, oradaydı. Bu mutlu günde onları yalnız bırakmamışlardı.
Uğur Dündar usta oradaydı, milletvekilleri, gazeteciler, STK temsilcileri. Hepsi!
Meslek Örgütümüz İGC Başkanı Dilek Gappi, Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ, Uğur Dündar, TGS İzmir Şubesi Başkanı Halil Hüner, CHP İl Başkanı Deniz Yücel, Çamdibili yiğit dostum Dr. Şaban Acarbay, Ziynet’i anlatan konuşmacılar arasındaydı.
En son Atila konuştu. Duygu seline boğulmuştu kürsüde. Herkese teşekkür etti.
Parkta bir de kitaplık kuracağını sözlerine ekledi.
(O kitaplığa ben de katkı sunacağım. Buradan söz veriyorum.)
***
Dün… 15 Ağustos’ta sonsuzluğa yürüyen yol arkadaşım İzmir Baba, 68’li yiğidim Sancar Maruflu için de Bostanlı Peynirci Mustafa Sokağı’ndaydık.
Hayır lokması döktürüldü Sancar Baba için.
Dostlarıyla Sancarlı anıları paylaştık. Esprilerini, şakalarını konuştuk. Zaman zaman hüzünlendik.
O hüzün değil miydi “Bize en çok yakışan / Belki de en çok anladığımız.”
Bu yazı, Özdemir Asaf’la biter;
“Kimi gittikçe kalır / Kimi kaldıkça gider!”
Bekir Coşkun, Ziynet Sertel, Sancar Baba!
Yüreğimizde sıkı sıkı sakladık onları. Hepsi de “gitse de kalanımız...”
***
(NOT: Haftaya bugün 2. Bornova Kitap Günleri etkinliğinde Ege Kültür Platformu yazarları olarak, Gamze Gürel, Buket Işıkdoğan Köse, Yıldız Aktaş, Atilla Köprülüoğlu ve İbrahim Aktaş’la saat 17.00-18.00 arası yazarlar standında olacağız.)