Hoş geldin bahar…
Hoş geldin Ramazan…
Ve yatacağız, kalkacağız 14 Mayıs’ta “Hoş geldin 13’üncü Cumhurbaşkanımız” diyeceğiz!
Evet, işimiz “yatmaya, kalkmaya” ve “ teşrifatçılığa” kalacak gibi mi? dersiniz!
Yani “gelen ağam, giden paşam” mı diyeceğiz!
Bu seçim diğerlerinden çok farklı geçecek. Çünkü, bu defa “Ağam kim? Paşam kim?” derken yukarıdaki deyimin TDK’ye göre anlamını düşünürsek “çıkarcı kişi ve toplumlardan” hiç farkımız kalmaz!
Deyim tam bir “çıkarcılığı” ifade ediyor. Daha da irdelersek bu şu kapıya çıkar; "kimde olursa olsun, benim için fark etmez”…
Bakın, her şey hoş gelir! Önemli olan baş yarmadan, arkasından teneke bağlanmadan gitmesini bilmektir...
Gelin görün ki, bu dönem 20 yıllık iktidarın partili Cumhurbaşkanı öyle sımsıkı sarıldığı koltukta pek rahat değil! Hatta çevresinde toplanan 6’lı Millet İttifakı’na karşı “Topal ördek” durumunda!
Dünya liderimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetine Türk Milleti sahip çıkarken, maalesef bazıları da şaşı bakmadı mı?
Diyeceksiniz ki; kimler geldi, kimler geçti?
Görünen köy kılavuz istemez; bu defa 85 milyon sandığa işte bu bilinçle koşacak ve muhtemelen o köprüden bir daha geçiş hakkı vermeyecektir!
* * *
Eh! Tabii ki, bu seçim için liderlerin profesyonel propaganda şirketlerine hazırlattığı seçim sözleri ve şarkılarından önce yüce Türk halkı, Yusuf Nalkesen’in bestelediği ve de Zeki Müren’in seslendirdiği şarkısı ile sık sık dostça seslenerek soracak: “Gitmek mi zor, kalmak mı zor?”…
Allah siyaset çukurunda yandaşları için eğilip, bükülen ve de karşı tarafa ıstırap veren siyasetçilerin durumuna düşürüp bu tercihi yaptırmasın!
Yusuf Nalkesen Hoca “Gitmek mi zor, kalmak mı?” dedikten sonra işte o ıstırap derecesi için de diyor ki; “Gel onu bana sor”…
* * *
Bu önemli seçim ya da “referandum” öncesi ülkemizin maalesef asrın deprem felaketiyle karılaştığı yetmezmiş gibi bir de sel felaketi ile boğuşması milletimizi derinden sarstı.
Deprem ve sel bölgelerimizde yardımsever halkımız o illere her türlü maddi ve manevi yardım için adeta bir seferberlik ilan etti. Örneğin benim çok yakınım olan hanımlar grubu İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yardım kolilerini hazırlarken, bir yandan da o bölgelerde kurulan büyük aşevlerine gönüllü olarak koştular, yüzbinlerce kap yemeği çadırlarda ve açıkta kalan depremzedelere ulaştırdılar. Yani “tok gezenin aç gezenden” haberi oldu. Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti 100’üncü yaşına girerken bir kere daha kederde ve sevinçte bir olduğunu gösterdi.
İşte bütün felaketlerin arasından 50 bini aşkın cansız bedeni çıkaran yardımsever kuruluş ve vatandaşlarımızın, şimdi yeni bir seferberlik ilan ederek 14 Mayıs’ta sandık başına koşarak tek adamlı ucube sistemden de ülkemizi kurtaracağına inancımız tamdır…
Tek adamlıktan parlamenter yönetim sistemi için Türkiye Cumhuriyeti’nin vatan sevgisi ile dolu insanları deprem altından çıkardıkları canlar gibi, başbakansız, tek adamlı sistemin enkazından da canım ülkemizi kurtaracaktır.
Benim bu ifade ettiklerim, her gün siyaset sahnesinde liderler tarafından yüksek sesle ifade ediliyor. Yani sağır sultanın bile duyduğu bu sözler gazetelerde, televizyon ekranlarında onlarca defa seslendiriliyor.
Bunu bazıları “öküz altında, buzağı aramasın” diye ifade ediyorum.
Vatandaş biliyor ki, sandıklar boş bırakılamaz!
* * *
Halk için, halkın yalvarışı karşısında siyasi mücadele verenleri vatandaş görüyor ve takdir ediyor…
Vatandaş diyor ki: “Gidiyor gitmekte olan, geliyor gelmekte olan”…
Halkın bu candan isteğine karşı sokaklarda, saltanat araçlarının yüzlercesinin iktidar mensupları tarafından kuyruklar oluşturup yaptıkları şovlar ise reklamdan çok, itici görünmeye başladı! Bunları da TV ekranlarında görüp, TV yorumcuları ile birlikte “Bir… İki… Üç… Yüz …” diye sayarken bile yorulanlar oldu!
Seyredenler “Bu acele ne?” diyor…
Ziya Paşa bir şiirinde şöyle diyor:
“Tiz-i reftâr olanın pâyine damen dolaşır. Erişir menzil-i maksuduna aheste giden.”
Yani Ziya Paşa şöyle demek istiyor: Acelesi olanın eteği ayağına dolanır. Yavaş giden ise amacına ulaşır…
* * *
Yazıma “Hoş geldin bahar” diyerek başladım.
Ve ardından da bu güzel bahar havasına ilaveten “Hoş geldin Ramazan” dedim.
Nitekim bu kutsal Ramazan ayının 2. gününü idrak ediyoruz…
Bana gelen mesajların birinde "Erdoğan'ın Ramazan sofrasında yediği iftarlıklar nedir?" diye sorulmuş. Geçen Ramazan’dan aklımda kalanlar şöyle idi: Manda yoğurdu, Medine hurması, kestane balı, yulaf ezmesi...
Gelin görün ki, Ramazan hoş geldi, ama halkımızın yüksek sesle söylediği gibi “Ramazan tepsisi de maalesef boş geldi”…
Çarşıda, pazarda, marketlerde fiyat anarşisini gördükten sonra halkımızın seçim sandığına giderken neler düşündüğünü bilmek için kahin olmaya da gerek yok sanırım…
Madem Ramazan ayındayız öyle ise bu aya uygun olarak yazımı bir Hadis-i Şerif ile noktalamak istiyorum:
”Komşusu açken tok yatan bizden değildir”.