Yerel seçimlere sayılı günler kaldı. Demokrasiye dair tanım, tavır, birikim, içselleştirme, uygulama ve önemlisi bireysel, toplumsal, örgütsel kalite ve kalibremiz bir daha ortaya saçılmıştır. Kuşkusuz bunların arasında basınımıza da özel bir yer ayırmak gerekir.

Dünyanın bin bir arayış, çaba, mücadele, aşama kat ederek, uğruna akıl almaz emekler harcayarak ulaştığı “demokrasi”, bu topraklara binlerce yıllık tarihinde vicdan ve etik destekli “iyi olma-adil davranma” öğüt ve beklentileri dışında asla yaşanmadan ve dünyadaki çabalara ayak uyduran bir süreç izlemeden ulaştı. Bu kapıyı özgürlük ve bağımsızlık savaşının ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bireysel ve toplumsal öngörüleri ve devrimleriyle açmıştır ve benzersizdir. Bugünkü demokrasi kalitemizi tartışırken, bu gerçeğe saygısızlık yapmak en hafif deyimle değerbilmezliktir. Bu anlamda cümle kurmaya kalkanların, önce kendilerine bakması gerekir. Aydınlanmaya ve laik temellere dayanarak, çağdaş bir hukuk anlayışıyla donatılmış bir demokrasiyi ne kadar koruduğumuzun, yaşadığımızın ve uğruna ne kadar emek harcadığımızın muhasebesi, bu ülkedeki herkesin başat sorunudur.

***

Demokrasi yalnızca bir hak değil, aynı zamanda bir sorumluluktur. Hesap sormak kadar hesap verme, bireysel davranışlardan kurumsal yapılara kesintisiz bir sorgulama ve ödünsüz bir koruma iradesi ister. Bu bilinç ve duyarlık olmazsa, kâğıt üstünde kalan ve giderek raşitik hale gelen, araçsallaştırılan, işine geldiğince yorumlanan ve giderek anlamsızlaşan her kavram gibi, demokrasi de işte bugünkü hale dönüşür. Bugün demokrasinin yalnızca seçimlere indirgenmesi ve kazanmak için her yolun mubah sayılması, gerçek sorunların halı altına süpürülerek pragmatik ya da çıkarcı beklentilerin okşanması ve göz korkutmadan göz boyamaya her türlü yöntemin uygulanması başka nasıl açıklanabilir?

Bu fotoğraf içinde, özellikle “kararsız seçmen” diye anılan kesimi, hele ki “oy vermeyeceğim” kostaklanması içinde dolaşanları anlamak mümkün değildir. Kararsızlara iki hafta önce seslenmiştik. Ötekilere birkaç sorumuz olacak. Elinizde demokrasi adına refleks gösterebileceğiniz neredeyse tek unsur kalmıştır: oy vermek. Bu refleksi taammüden, neden ve nasıl yok edebiliyorsunuz? Bu seçimler elbette yalnızca yerel seçim değildir. Türkiye’nin bundan sonraki olumlu/olumsuz yolculuğuna ve nereye taşınacağına dair de çok güçlü bir etkiye sahiptir ve bu etkiyi yönlendirmek isteyenlerin elini ve cesaretini güçlendirecek bir veri oluşturacaktır. Sorumluluk sahibi hiç bir yurttaş, bu gerçeklerden kaçamaz.

Yanıtınız varsa söyleyin, biz de oy kullanmayalım.