“Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum/ Zinciri altında kımıldayan/ Bitecek denildiği yerde başlayan” (Ataol Behramoğlu)
Salgının göbeğindeyiz, aşı yok! Bekliyoruz. 41 gün sonra ölüm sayımız 100 üzerine çıktı! Tüm göstergeler yükselişte!.. “Andımız” kaldırılıyor. Merkez Bankası Başkanı 4 ayda gitti.
Parti kapatma haberleri manşetlerde. Gezi Parkı “olmayan” bir vakfa devredilmiş. Ve dün sabaha dolar fırtınasıyla uyandık. Asgari ücretliye verilen zam, bir gecede buharlaştı! Borsa alt üst. Dolardaki yükselişe "çözümü" TRT, CNN Türk ve Habertürk buldu: Döviz kuru barları ekranlardan kaldırıldı! Dolayısıyla vahim bir ekonomik çöküşteyiz!..
***
Kriz günlerinde bir ilk, bir şok yaşandı bir gece yarısı "Yalnız ve Güzel" ülkemde... Dünyanın Türkiye'de imzalandı diye "İstanbul Sözleşmesi" olarak bildiği sözleşmenin altına 2011 yılında attığımız imzayı 10 yıl sonra feshettik, sözleşmeden çekildiğimizi duyurduk. Türkiye'nin ismi anılarak kadınların korunduğu bir sözleşmeden!.. Almanya'da Dr. Özlem Türeci, eşi Prof. Dr. Uğur Şahin'le salgına karşı geliştirdikleri aşı nedeniyle Liyakât Nişanı'nı alıyordu aynı anlarda. "Onlarla gurur duyuyoruz" diyenlerin arasında, kadınlarımız için; “Kadının en kutsal görevi anneliktir”, “Kadınlar iş aradığından işsizlik yüksek”, “Kadın iffetli olacak”... “Herkesin içinde kahkaha atmayacak”, “Hamile kadınlar sokağa çıkmasın”, “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar”, “Üniversiteler fuhuş yuvasına döndü” diyebilenler de vardı (!)
***
"İstanbul Sözleşmesi" kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini önlemek için vardı. Sözleşme; toplumumuza güven tahsis etmişti. Şairin, "Dünyayı Sırtında Taşıyanlar" benzetimi yaptığı kadınlarımıza; şiddet, taciz, tecavüz dolu karanlık bir gelecek karşısında, hayat mücadelesine dair "umut ışığı" olmuştu. Sadece 2021'de 65 günde 67 kadının öldürüldüğü Türkiye'de “başa çıkamadıkları, biat ettiremedikleri, boyun eğdiremedikleri, konuşmasına bile tahammül edemedikleri kadınların ağzını yırtarcasına” sözleşmeyi feshetmek... Şimdi "İstanbul Sözleşmesi" yok! Peki, bundan sonra şiddet görüp de korunmayan her kadından kim sorumlu olacak?
***
Sözleşme, kadınları yaşatandı. CHP'li Özgür Özel'in de dediği gibi; "Kadına karşı şiddet uygulayıp da bunu yanına kâr kalmasını isteyenler, eşine şiddet uygulayıp da evden uzaklaştırma cezası olmasın isteyenler, yasalar kadının beyânını esas kabul etmesin isteyenler buna itiraz ediyorlardı."
"İstanbul Sözleşmesi Allah'a karşı bir komplodur!"diyenler... Özellikle radikal cevreler, tarikatlar vs!.. O kadar çok istiyordu ki sözleşmeden çıkmamızı...
***
Tepkiler oluştu karara. Çeşitli kentlerde kadın kuruluşları, STK'lar, bazı sendikalar protesto yürüyüşleri yaptı. 78 Baro biraraya geldi, bir metin oluşturdu; “İstanbul Sözleşmesi Yürürlüktedir!”
Sözleşme'nin feshedilmesine sanatçı Şevval Sam şu tweetiyle tepki verdi; “Herkes dövüş sporlarına yazılsın, orman kanunları geçerli artık!”
Prof. Dr. Bengi Başer, “Milyonlarca Türk kadınını ilgilendiren, neredeyse tamamının desteklediği, yıllar önce Meclis tarafından kabul edilmiş İstanbul Sözleşmesi'ni, bir er kişinin, bir anda ve bir imza ile feshetmesi... Her geçen gün tutunacak dallarımız bir bir kırılırken, tel tel dökülür olduk...” paylaşımını yaptı.
***
Sosyal medyada sözleşmeye karşı çıkanlar “Morardınız mı” diye sorunca bir öykü geldi aklıma, (Sunay Akın'da da okumuştum)
Osman Şahin’e ait “Mor Cepken”in öyküsü; “Yörüklerin diyarı Toroslar’da evlenen kadınların çeyiz sandığında yer alırmış 'Mor Cepken'. Günün birinde kadın bu cepkeni giydiğinde, 'haksızlığa uğradığı ve kocasını boşadığı' anlamına gelirmiş. Kadına yaptığı haksızlık, kötülükten dolayı adam insan içine çıkamaz; onun gönlünü ne yapıp ne edip almak zorunda kalırmış. Kadının özgürlüğünün simgesi olan bu gelenekle Ege'de de karşılaşırız. Kadın haklarının, eşitlik mücadelesinin 'mor' renkle anılmasının kültür genleri bu topraklarda bu denli eskidir, kökleşmiştir..."
***
Kadınlar hayatından olurken, şiddeti önlemek için en etkili hukuki belgeydi, güvenceydi İstanbul Sözleşmesi. Çekilme kararı, kültürümüze de bir haksızlık değil midir? Bakalım sırada ne var? Bizce; sözleşmeye karşı olmak, kadına şiddeti savunmakla eştir. İstanbul Sözleşmesi yaşatır...