Kuruluşun ve kurtuluşun şehri İzmir’de yaşamaktan, ilk kurşunu sıkan şehit gazeteci Hasan Tahsin’in torunları olarak anılmaktan her zaman gurur duydum, duyuyorum.
Özgürlüğün ateşi 102 yıl önce İzmir Konak Meydanı’nda yakıldı. O meydanda yakılan bağımsızlık ve aydınlık ateşi hiç sönmedi, sönmeyecek. İzmirlilerin bağımsızlık, laiklik, eşitlik, çağdaşlık ve özgürlük mücadelesi hiç durmadı, durmayacak.
İzmir Konak meydanı Hasan Tahsin’in o kara, kapkara günde attığı İlk Kurşun’dan sonra kurtuluş yolunda, ulus olma yolunda son kurşunun da atıldığı meydandır aynı zamanda.
15 Mayıs 1919’da gazeteci Hasan Tahsin’in ilk kurşunu sıkması ve şehit düşmesiyle başlayan milli mücadele; 3 yıl, 3 ay, 25 günlük bir direniş ve savaşın ardından yine İzmir’de sona erdi. Şanlı Türk bayrağımız bugün Hasan Tahsin heykeli ile aynı meydanda bulunan hükümet konağında 9 Eylül 1922’de yeniden göndere çekildi ve orada sonsuza dek dalgalanacak.
Hasan Tahsin ve milli mücadelenin binlerce isimsiz kahramanı özgür bir ülke için, özgür bir millet için canını feda etti.
Vatanımıza, bayrağımıza, bağımsızlığımıza, yaşam biçimlerimize, milli değerlerimize, özgürlüğümüze göz dikildiği zaman Türk milletinin nasıl tek vücut olduğunu tüm dünya bir kez daha gördü.
Yüz yıl önce ülkemize çeşitli amaçlarla göz dikenler bunu silahla, topla, tüfekle yapıyordu. Günümüzde ise içeriden veya dışarıdan bunu gerçekleştirmek isteyenler çeşitli yol ve yöntemleri deniyorlar.
Dış güçler dedikleri kesim ve ülkeler belli yaptırım ve ekonomik güçlerini öne sürerek bunu yapmaya çalıştığında gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, işçisinden iş adamına birlik olup ülkemiz üzerinde oynanan oyunları bozabiliyoruz.
Peki ya ülkeyi 20 yıldır yöneten, Atatürk Türkiye’sinden hızla uzaklaştıran, yaşam biçimlerimize direkt veya dolaylı müdahalede bulunan, insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, adaleti mumla arar hale getiren, yolsuzlukları köpürten, yoksullukları artıran iktidara karşı ne yapıyoruz?
Bugünlerde en çok sormamız gereken soruların başında bu geliyor.
Ülkemizin geleceği için, ülkeyi karanlığa doğru hızla sürükleyenler için, göz göre göre yapılan adaletsizlikler için, elit bir kesimin şatafat içinde yaşaması için halkın büyük bölümünün vergiler, zamlar ve ağır yaşam koşulları altında yaşamasına yol açanlar için ve sayamayacağım onlarca yolsuzluk, haksızlık, hukuksuzluk karşısında biz ne yapıyoruz?
Ne yapmalıyız?
Önce bir vatandaş, gazeteci sonra bir milletvekili olarak ben bu soruları sürekli kendime soruyorum. Sorunları Meclis kürsüsünden de, meydanlarda da, medyada da dilimiz döndüğünce dile getirmeye çalışıyoruz.
Ana muhalefet partisi olarak ülkemizin altını oyacak, geleceğini karartacak her türlü hukuksuzlukların üzerine korkusuzca yürüyoruz.
Ancak bugün için demokrasiyi yok saymasına rağmen işine geldiği zamanlarda demokrasinin tüm nimetlerinden yararlanan AKP iktidarının sayısal çoğunluğunu geçemiyoruz.
İşte bu nedenle mücadeleyi hep birlikte vermeliyiz. İşte bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve kurucu Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün düşüncelerini, tüm ilkelerini iktidara taşımalıyız.
İzmir ve Türkiye 99 yıl önce emperyalist güçlerin oyuncağı olmaktan kurtuldu. Bugünler de sözde yeni bir kuruluş mücadelesi içinde olanlara da topyekun bir kurtuluş mücadelesi ile cevap vermeliyiz.
Diyecek çok sözümüz var ancak yazacak yerimiz dar. Bu duygularla güzel İzmirimiz’in kurtuluşunun 99’ncu yıldönümünü kutluyor, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ü, tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyorum.