Nerede o coşkulu zamanlar
“Hafızayı beşer, yani insan hafızası, nisyan ile maluldür” diye bir söz var, çocukluğumdan beri
duyarım. Bazen “doğru” bulurum, bazen de “istismar” edildiğini düşünürüm. Son yıllarda hatta 12 Eylül 1980’den beri de ciddi ciddi, bu sözün aldatmaca olduğuna inandım.
16 Ekim bugün... Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarıyız hepimiz.


Cumhurbaşkanından, halde hamala kadar hepimiz eşit haklara sahip, eli ayağı, beyni, dili, yüreği olan insan yurttaşlarız. Sahip olduklarımızın sebeplerini “bal gibi” bildiğimiz halde, tuhaf bir şekilde hassasiyetlerimiz, saygılarımız, kutsallarımız ortak olduğu halde, yaşam uygulamalarımız 1980’den bu yana iyice yozlaştı.
Önce televizyon, sonra da sosyal medya nedeniyle iletişimlerimiz de dejenere oldu. Basının etkinliği kaybolunca, oluşan boşluklar da istismar mekanları oldu. İyi hatırlıyorum, Cumhuriyet Bayramı’nı sadece 29 Ekimlerde yaşamazdık biz. Biz İzmirliler 9 Eylül’ü, Fuar’ı, 29 Ekim’i günler, haftalar, aylar öncesinden heyecanla beklerdik.


Dedim ya bugün 16 Ekim... Tam 13 gün sonra biricik Cumhuriyetimizin, Ulu önderimizin emanetinin 97. yaş günü var.

Hep topu 13 gün...
Sosyal medya çok zayıf...
Televizyonlarda “tık” yok...
Gazetelerde satır yok.
Oysa “sebeb-i mevcudiyetimiz” 97 yaşına basacak.
Oysa “eskiden” öyle değilmiş, değildi. Günler, haftalar önce başlarmış heyecan.
Merak ettim.
Mesela Cumhuriyetimiz 10 yaşına bastığı süreçte neler olmuş diye “ucundan” baktım arşivlere.
Tam 87 yıl öncenin İzmir gazetesi “Anadolu” 16 Ekim 1933’te okurlarına 13 gün sonranın heyecanını hissettirmiş mesela sayfalarında.
İzmir’de “hazırlıkların” devam ettiğini duyurmuş Anadolu. Hatta bir gün önce “hazırlık komitesinin belediyede toplandığını” yazmış okurlarına. Hem de ilk sayfadan.
Haydi bakın bakalım bugün, nerede “Cumhuriyet” coşkusu? Ülkede, kentlerde, çarşılarda, AVM'lerde var mı bir “farkındalık alameti”?
22 Ekim 1933’te ise Anadolu, Atatürk’ün “10. Yıl” söylevine dikkat çekiyor. 22 Ekim gazetelerinde
CHP’den de bir bilgi var. “Halk kürsüleri” kurmuş CHP, 1933’te.
23 Ekim 1933’te “İzmir’deki Kutlama Programını” açıklıyor...
Ya “ana haber” gündemleri? Anlı şanlı haber sunucularının o rol kesen sunumlarında var mı “13 gün sonraya” bir gönderme?
Yok... 40 yıldır yok. Çünkü Mustafa Kemal’in ordusuyla “gömdüğü” o emperyalist alem, 40 yıl önce bu kararı aldı. Türk milletinin kalbi günlerini yok edin, anlamsızlaştıran, meydanlarda “neşeli” çevrelerde “suskun” geçsin. Çocuklar 23 Nisan’ın, gençler 19 Mayıs’ın, halk 29 Ekim’in “farkını” anlamasın. “Başardılar” demeye dilim varmıyor. Çünkü ben hala yaşıyorum. Ama kahrolarak yaşıyorum. Bir zamanlar bir ay önce “yazılmaya konuşulmaya” başlanan “en büyük bayramımız” 97 yıl sonra “derinden” ve “sessizce mi” anılacak, kutlanacak. Nasılsa bir corona belamız da var, “risk” dersin olur biter... Nasılsa “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” demişler!
Fotoğraflara bakın...
16 Ekim 1933, 18 Ekim 1933, 22 ve 23 Ekim 1933 ve size 29 Ekim’den bir ana sayfa sunuyorum.
Bayrama kadar yazacağım böyle. Çünkü hafızamızı yeniden kazanmazsak, gittiğimiz yol bizi uçuruma itecek!