18 yıllık Süper Lig hasretini Mustafa Denizli yönetiminde bitirmek isteyen Altay, yüzdü yüzdü kuyruğuna geldi. İlk 2'den çıkma hedefi gerçekleşmeyen siyah beyazlılar, Play Off yarı finalinde İstanbulspor ile eşleşti. Kapışmanın ilk etabını İzmir ekibi 3-2 kazandı. Yenilen 2 gol handikap gibi görünebilir ama bu tür deplasmanlı elemelerde, her türlü alınan galibiyet önemlidir. Evet 1-0 kazanması bile İstanbulspor'a yetecek ancak önceki günkü maçta gördük ki, iki takım da hücumu ön plana alan yapılara sahipler. Cumartesi günkü rövanşta bu skora benzer gollü bir maç bizi bekliyor. Tabi atılan 5 golün 3'ü penaltıdan geldi ama VAR varsa buna hazırlıklı olmalısınız. Süper Lig'deki bol gol oranı, o yüzden suni. VAR sebebiyle hakemler kolay penaltılar çalıyor ve sanki ülkemiz, skorer bir lig olarak gözüküyor. İyi forvetlerimiz ve etkili hücum varvasyonlarına sahip olduğumuz düşünülüyor ancak hakemler Avrupa liglerine oranla en ufak müdahalede faule hükmediyor. Bu hem skora direkt etki ediyor hem de maçların temposu sık sık düşünce kalite artmıyor.

***

Peki Altay nerede doğru yapıp, hangi noktalarda noksan kaldı? Unutulmaz spiker İlker Yasin'in bir milli maç sırasında kaleci Hayrettin'in maç başlar başlamaz yediği gol sonrası söylediği, "Daha kadroları saymadım Hayrettin" benzetmesi gibi, hızlı bir golle başladı siyah beyazlılar. Kappel'in sağ ayağıyla içe kat edip sol ayağıyla attığı gol, bir anda beni Euro 2012'ye götürdü. Polonya Milli Takım forması giyen Blaszczykowski'nin benzer şekilde Rusya ağlarını havalandırdığı muhteşem gol, o turnuvanın en iyi anlarından biriydi. Ardından VAR müdahalesi ile yenilen penaltıya rağmen 3-1'e kadar getirdi skoru İzmir ekibi. Burada biraz geriye çekildi Mustafa Denizli'nin öğrencileri. Bir de üstüne biraz mecburiyetten, biraz kişisel tercih olarak, geri dörtlüdeki 2 oyuncu değiştirildi. Olmazsa olmazlardan biridir ihtiyaç halinde olmadıkça savunma oyuncularının yeri ile oynamamak. Ancak önce İbrahim Öztürk, ardından Mehmet Erdem oyundan alınınca, Altay savunmasının ayarlarıyla oynandı. Skoru koruma içgüdüsü de buna eklenince, tüm sezon pozitif oynamayı düstur edinen İstanbulspor istediği pas yapma imkanını buldu. Baskı sonrası da yine penaltıyla 2. golü Altay kalesinde gördü. İstanbulsporlu Onur Ergün'e ayrı bir parantez açmak gerek. Bir futbol resitali izletti bize. Defansın önündeki oyuncular son yıllara kadar kesici oyunculardan seçilirdi. Top dağıtmasından ziyade, atakları kesen, top çalması yüksek, fiziken güçlü futbolcular tercih edilirdi. Essien, Saidou,Tayfur Havutçu, Makalele gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak Conteli Juventus'un 2012 yılında Pirlo'yu defansın önünde oyun kurucu kullanmasının ardından, yeni bir çağ başladı. İstanbulsporlu Onur Ergün de ülkemizdeki en iyi regista örneklerinden biri. İsabetli uzun toplarıyla, yüksek pas yüzdesiyle, liderliğiyle fark yarattı. Süper Lig takımlarının 28 yaşına kadar bu oyuncuyu keşfedememesi oldukça ilginç. Altay ise Erhan Çelenk'i aradı. Hoca tercihi olarak yedek başladı. Oyuna girer girmez çok önemli bir pozisyon buldu ama ritimsiz olduğundan kendine yakışan vuruşu yapamadı. İzmir ekibinde ekstra göze çarpan bir oyuncu Poko dışında olmadı.

***

Neuchatel Xamax zaferi değil Türk futbolu, Avrupa futbol tarihinin en önemli geri dönüşlerinden biriydi. Galatasaray, İsviçre ekibine deplasmanda 3-0 mağlup olmasına rağmen, evinde 5-0'lık galibiyetle tur atlamış ve Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finale kadar yükselmişti. O takımın hocası Mustafa Denizli idi. O tarz geri dönüşleri yaşamış bir hoca için, ilk maçta alınan 3-2'lik galibiyet çok iyi bir skor olsa gerek. Mustafa Hoca, elemeli etapları akıl oyunları ile geçmesini çok iyi bilmiştir. Alınan galibiyet her zaman önemlidir ve cumartesi günkü karşılaşmada Altay, turu geçen skoru, hocasının ve futbolcularının deneyimi ile almaya yakın gözüküyor.