Tek odak noktamızın Covid, karantina, aşı olduğu günlerdeyiz. Fakat dünyanın bilim merkezinden, tek hayat değiştiren bilimsel çalışmaların aşı olmadığını hatırlatan birçok haber gelmeye devam ediyor. İlgimi çeken ve önümüzdeki yıllarda hepimizin hayatını çok farklı noktalara taşıyacak buluşları paylaşmaya devam ediyorum. 2018'de Nobel Ödülü'nün yarısı, mikron ölçekli nesneleri (kırmızı kan hücrelerinin boyutundaki) izole etmek ve hareket ettirmek için odaklı bir lazer ışını kullanan optik cımbız geliştiren fizikçi Arthur Ashkin'e verilmişti. Şimdi, Vanderbilt Üniversitesi'nde Elektrik Mühendisliği Bölümü Justus Ndukaife liderliğinde, çok daha küçük nesneleri yakalayıp manipüle edebilen optik nano cımbız olan ilk opto-termo-elektrohidrodinamik cımbızı geliştirmiş. Mühendisler ilk kez, teknolojide büyük bir gelişme de olarak görülen ve biyomolekülleri ve proteinleri tek tek onlara zarar vermeden yakalayabilen optik cımbızlar yapmışlar.
Nobel ödülüne de konu olan mevcut optik cımbızlar, kırmızı kan hücreleri seviyesindeki molekülleri yakalayabilirken Nature Nanotechnology dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, yeni nano cımbızlar tek tek proteinleri ve DNA moleküllerini toplayabiliyor. Onları icat eden Vanderbilt Üniversitesi mühendislerinin ifadesi ile bu buluş, doktorların alzheimer gibi hastalıkları daha erken teşhis edebilecekleri anlamına geliyor.
Teknik olarak yeni nano cımbızlar, opto-termo-elektrohidrodinamik cımbız (OTET) olarak adlandırılan, doğrudan nesneyi hedeflemeden ve yoğun ışıkla ona zarar vermeden, on nanometre kadar küçük nesneleri yakalayan ve kaldıran bir lazer kullanıyor.
Baş araştırmacı Justus Ndukaife basın bülteninde "Son derece küçük nesneleri, bir molekülün işlevine zarar verebilecek yüksek yoğunluklu ışığa veya ısıya maruz bırakmadan cımbızlamamızı sağlayan bir strateji geliştirdik" dedi. Böylesine küçük nesneleri yakalama ve manipüle etme yeteneği, bilim adamlarına DNA'yı ve diğer biyolojik moleküllerin davranışlarını tekil bir düzeyde ayrıntılı olarak inceleme yeteneği vereceği için büyük bir keşif olduğunu da vurgulamış.
OTET'ten önce, hücre dışı moleküller yalnızca yüksek hızlı santrifüjler kullanılarak izole edilebiliyormuş. Ancak, bu teknolojinin çok yüksek maliyeti ile geniş çapta benimsenememiş. Öte yandan icatı yapan bilim adamlarına göre OTET, daha küçük bütçeli araştırmacılar içinde uygun maliyetler ile kullanabilirmiş. Cımbız, nesneleri boyutlarına göre de sınıflandırabiliyormuş. Bu, belirli kanserler türlerinde, metastaz yapmasına neden olabilecek hücrelerin de incelenebilip, sınıflandırabileceği gibi muazzam bir sonucu beraberinde getireceğinden gelişmenin neden çok önemli olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz.
OTET'in kullanabileceği hayatımıza etki edecek diğer önemli uygulamaları arasında “Virüsleri tek tek yakalayarak patojenlerini tespit etmek” olacağı da iletilmiş. Ki sanırım bugünlerde, bilim adamlarına kazandırılan böyle bir yeteneğin önemini sıradan bir insana bile anlatmakta zorlanmayız. Bu kadar gelişmiş bir yetenek ile yakın gelecekteki bilim adamları, hastalık oluşturan virüslerin RNA’larına kadar girip neden hastalık yaptıklarını ve bu özelliklerinin nasıl deaktif edileceğini rahatlıkla yapabilecekleri demektir.
Haberin bu detayını önce of harika, diye karşılasam da içimdeki komplocu paranoyak kurtlar da harekete geçti. Bir virüsün RNA’sındaki molekülleri tek tek ayırıp sıraya koyabilmek mi? O zaman o bilim adamlarının canını sıkılırsa veya birileri onlara iyi bir bütçe ayırırsa akla hayale gelmeyecek zararlara sebep olan virüsleri yapmayacaklarına nasıl emin olabileceğiz. Hatta bu teknoloji şimdi haberlere düştü, ya geçen sene çoktan böyle bir amaç için kullanıldıysa? İşte bu tür teknoloji gelişmeleri duydukça birazda sorguladıkça komplo düşüncelerinin, paranoyaların biri gidiyor biri geliyor. Cehalet mutluluk gerçekten. Sağlıklı günler dilerim.