Osmanlılar, resmi yazışmalarında kendilerinden 'devlet' olarak bahseder. İslam dünyasında da bu sözcüğün kullanımı yaygındır.
Batılı tarihçiler içinse Osmanlı, 'imparatorluk' olarak tanımlanır
Türkiye’de akademisyenler arasında Osmanlı devleti için çok da gerekli olmayan bir tanımlama sorunu vardır. Muhafazakar kesim, Osmanlı’yı devlet (Arapça) olarak tanımlarken, Avrupa merkezli tarihçiler imparatorluk (Latince) olarak tanımlarlar. Her iki kesim de kendi görüşlerini desteklemek için çeşitli gerekçeler sunarlar. Aslında bu tanımlama sorunu, kimin kimi ne zaman nasıl tanımladığıyla ilgilidir. Muhafazakar kesim, imparator sözcüğünün tahakkümü içerdiğini, halbuki Osmanlıların Batılı anlamda sömürgeci olmadığını ileri sürerler.
Dünyaca ünlü merhum Osmanlı tarihçimiz Halil İnalcık, akademik yazılarında her iki sözcüğü de kullanmıştır. Ancak son kitaplarını Devlet-i Aliyye başlığıyla yayınladığına bakılırsa, o da nihayette Osmanlıların kendini tanımladıkları devlet sözcüğünü kabul etmişe benzemektedir. Tanımlamanın süreç içinde kimler tarafından ne zaman yapıldığı daha önemlidir. Gerçekten de Osmanlılar kendilerini resmi yazışmalarında devlet sözcüğüyle tanımlarlar. Bilindiği gibi, İslam dünyasında bu sözcüğün kullanımı çok yaygındır.
KRAL SÖZCÜĞÜ DAHA ESKİ
Osmanlı idaresi, 16'ncı yüzyıldan itibaren, Almanya, Avusturya-Macaristan, Rusya, Brezilya, Roma (Avusturya/Nemçe), Habeşistan, Fransa, Prusya, Japon devlet başkanları için imparator lakabını kullanmıştır. Osmanlı resmi kullanımında kral sözcüğü imparator sözcüğünden daha eski bir kullanıma sahiptir. Sırpça bir sözcük olan kral, Bulgar, Sicilya, Yunan, İtalya, İsveç, Irak, Ürdün, Danimarka, Beç, Rusya İngiltere, Belçika, Nemçe, Sırbistan, Erdel, Saksonya, Leh (Polonya), İspanya, Flemenk, Romanya, Avusturya-Macaristan, Karadağ, Norveç, Saksonya, Mısır, Prusya, Orta Macar, Portekiz, Napoli, Bavyera ve Sicilyateyn devlet başkanları için kullanılmıştır. Bu durumda Rusya, Avusturya-Macaristan, Prusya ve Nemçe devlet başkanları için bir dönem hem kral hem de imparator unvanlarının Osmanlılarca kullanıldığı belgelenebiliyor. 16'ncı yüzyıla ait Osmanlı divanına ait resmi yazışmalarda Erdel kralı, Fransa kralı, Beç kralı, Kral Ferendoş, Leh kralı ve Nemçe kralı gibi ibareler geçer. Daha da ilginç olanı, Osmanlı idaresinin son dönemlerinde, Irak, Ürdün, Mısır gibi Ortadoğu ülkelerinin devlet başkanları için de kral sözcüğünü kullanmış olmasıdır. Hâlbuki Suudi Arabistan ve Ürdün, kendilerini memleket olarak tanımlarlar. Bununla birlikte Osmanlı idaresi, Japonya, Habeşistan ve Brezilya devlet başkanları için imparator lakabını kullanmıştır.
YAZIŞMALARDA KULLANIMI
Osmanlı resmi yazışmalarında imparator lakabı ne zaman ve neden ortaya çıktı? Bu sorunun cevabını, Avusturyalı tarihçi Markus Köhbach, çasar veya imparator isimli Kutsal Roma Cermen İmparatoru I. Ferdinand’a (1503-1564), 1559 yılında ‘Roma kayseri olarak seçilip taç giydiği için’ yazısında (çev. Yusuf Alperen Aydın) vermektedir. Ona göre Kanuni Sultan Süleyman, ilk kez olarak ona imparator olarak hitap etmiştir. Maximilian ve Rudolf’a ‘kral’ olarak hitap etmiştir. 11 Kasım 1606 tarihli Zitvatoruk anlaşmasının ikinci maddesinde, Roma Kayseri ile Osmanlı sultanına kral değil de, 'kayser' olarak hitap edilmesi gerektiği karara bağlandı. Osmanlı Sultanı, Roma kayserine 'Roma-yı çasar' olarak hitap edecekti. Macaristan’daki Osmanlı kâtipleri 'Roma çasarı' veya 'Roma-yı çasar' olarak yazdılar. İstanbul’da Osmanlı Divanı'ndaki evraklarda ise Roma kayseri için, Roma İmparatoru lakabını kullandılar. 1559’dan beri Osmanlı Divanı, Habsburglarla yapılan yazışmalarda İmperator Romanorum sözcüğünden dolayı imperador lakabını kullandı. Osmanlı vakanüvisi Koca Hüseyin, Beç kralının kendisini çasar olarak nitelenmesini istediği; bu sözcüğün kendi anlayışlarına göre kayser anlamına geldiğini; Zitvatoruk anlaşmasında, müdara için, Beç kralı yerine ister istemez Roma-yı çasar yazıldığını söyler. Çasar’ın kayser’den galat olduğunu, kayser’in şehinşah yerine kullanılmakta olduğunu belirtir. Kral yazılacak olursa Habsurgluların kendilerinin tahkir edildiğini düşündüklerini, ama Osmanlı tarafından da çasar yazılmasının uygun düşmeyeceğini belirtir. Beç kralı yazılırsa barış bozulacak, çasar yazılırsa padişahın fermanı ve devletin şerefiyle bağdaşmayacaktı.
Sorunu çözmek için Osmanlı eski yazışmalarına bakılmış, Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim dönemi yazışmalarında Nemçe imperadoru lakabının kullanıldığı görülmüştür. Bu kelimenin çasar anlamında Almanca bir kelime olduğu; çasar’ın ise Macar dilinde kullanıldığı öğrenilmiştir. Bundan sonra Nemçe İmperadoru yazılmaya başlamıştır. Osmanlı sultanları Bizans’ın (İstanbul/Konstantiniyye) fethiyle orta zaman Sırpçasından olan car, veliki car ve silni car lakaplarını kullandılar. II. Bayezid, Rumca namelerde, basileus basilion ve autokrator olarak yazıldı. İmperador lakabı, Bizans-Rum geleneğini ideolojik olarak barındırmayan bir sözcüktü. Hâlbuki Osmanlılar açısından çasar öyle değildi.
ARAPLAR 'KAYSER' DİYORDU
Kayser ise Arapların Bizans imparatoru için kullandıkları bir unvandır. Alman kralı olarak seçilenler de (Papa tarafından törenle taç giydirilenler) 1508’e kadar hem imparator hem de kayser unvanına sahip olmuşlardır. Fatih Sultan Mehmed, bu unvanı kullanmıştır. Ayrıca Avrupalılar, Fatih için imparator unvanını da kullanmışlardır. Fatih için Avrupa’da basılan bronz madalyalarda ‘Imperat Maumhet’ sözcüğü bulunur. Devlet ile imparatorluk arasındaki farkları bulmaya yönelik olarak bazı araştırmacılar, imparatorluk için modern kıstaslar üretmişlerdir. Unutmayalım ki, bu terimlerin kullanıldığı dönemlerde hem Avusturya hem de Osmanlılar çeşitli din ve ırklardan insanları yönetmekteydiler. Kısacası bu kavramları kullanmaların özü, birbirlerine diplomatik üstünlük sağlama çabalarıydı.
Sonuç; Osmanlılar kendilerini devlet olarak tanımladıklarına göre Osmanlı tarafından veya Doğu dünyasından bakan birinin Osmanlılar için devlet sözcüğünü kullanmasında bir beis yoktur. Bunun yanı sıra, Alman-Avusturya-Roma cephesinden bakan başka bir tarihçinin de imparator veya imparatorluk lakabını kullanmasında bir sakınca yoktur. Latince kökenli imparator kelimesinde tahakküm ve sömürü içerdiğini hâlbuki Osmanlılarda bunların olmadığı şeklindeki görüş de yanlıştır. Olaya sözcüklerin lügat anlamlarıyla değil, daha geniş tarihsel çerçeveden bakmak gerektiği açıktır. Her iki siyasi organizasyon da kendine göre sömürü ve despotizme sahiptir.