Son bir kaç yıla ilişkin kayıp haberi anımsatacağım. Kayıpların ortak özelliği ise hepsinin otistik olması. İlk örneğimiz, çok uzak değil, içinde bulunduğumuz aydan. Samsun’un Çarşamba ilçesinde, kaybolmasının ardından 14 gün aranan Emine Nur Ayhan’ın cansız bedeni, 20 Temmuz 2022’de, kaybolduğu yerin 5 kilometre uzağındaki bataklıkta bulundu.

 

Eskişehir'de 30 Haziran 2020 günü Şirintepe Mahallesi’ndeki evlerinin önünde oynarken kaybolan Irak uyruklu Yusuf Gurubi’nin cansız bedenine, 41 saat sonra evinden yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta, Sütlüce Mahallesi'nden geçen DSİ'ye ait sulama kanalında ulaşıldı.

Burdur'un Altınyayla ilçesinde 2 Mayıs 2021’de ailesiyle tarlaya giderken kaybolan 10 yaşındaki Kerim Can Güney, 46 saatlik çalışma sonrası kaybolduğu yerden yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta Kömürlük Tepe mevkisindeki yamaçta otururken bulundu.

Yurtdışından iki örnek: 13 Haziran 2022’de ABD Lindsay’da 11 yaşındaki Draven Graham kaybolduktan bir gün sonra nehirde ölü olarak bulundu. California eyaletinde yaklaşık 3 yıl önce ailesinin yanından ayrılmasının ardından haber alınamayan 19 yaşındaki Connerjack Oswalt, 17 Nisan 2022’de Utah eyaletinde bir kayak merkezinde ortaya çıktı.

PANDEMİDE YÜREĞİMİZİ YAKTI
Otistik çocuğu olan aileleri, tam da pandeminin başlangıcında derinden sarsan bir başka çarpıcı olay: 20 Nisan 2020’da babasıyla birlikte Küçükçekmece’de dışarı çıkan 19 yaşındaki Taha Yiğit, eve dönüş sırasında kaçarak kaybolmuştu. Taha için gönüllülerin de katıldığı 45 gün süren bir arama çalışması yapılmıştı. Ancak, 15 Mayıs günü Arnavutköy’de ormanlık alanda bulunan bir cesetten alınan DNA testi sonucu ölen kişinin Taha olduğu anlaşıldı. Birer gün arayla Başakşehir ile Sefaköy'de görülen Taha Yiğit için Taşoluk, Bolluca ve Haraççı'da görüldüğüne dair çok sayıda ihbar yapılmıştı. Kaybolduğu ilk günlerde bir lokantada yemek yemesine dair kamera görüntüsüne de rastlanmıştı.

HEMEN 112’Yİ ARAYIN
Arama çalışmalarına katılan ve konuyu takip eden İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği’nin o dönemdeki başkanı Mustafa Öztürk arama çalışmaları esnasında bir basın kuruluşuna yaptığı açıklamada, çok önemli noktalara dikkat çekmişti:

“Bizim toplumun bir özelliği var, bir garibanı sokakta dolaşırken görünce, 'ya şuna bir yemek, ekmek, su vereyim' der. O kendi vicdanını rahatlatıyor ve bırakıp gönderiyor. Acaba bu kişi aranıyor mu, bir emniyete de bir haber vereyim demiyor. Taha'yı görenler ilk birkaç günde ulaşsaydı emniyete, bu kadar sıkıntı olmazdı. O zamanki ihbarlar hep gecikmeli geldi. Bir lokantada yemek yerken kamera görüntülerine ulaşıldı ilk olarak mesela. İhbarın aileye değil de 155'e yapılması gerek (Günümüzde 112). Aileler ne yapacağını bilemeden 'bir umut' deyip farklı yerlere yönlenebiliyor. Sahaya çıktığımızda, onu iki, üç gün önce görmüş gibi ifadelere rastladık.Halkımızın bu konuda bilinçlenmesi lazım. Bir tuhaflık olan üstü başı hırpani birini gördükleri zaman uyanık olmalılar. Aileler de çok dikkatli olmalı.”

ÖNCE KORKUTTU, SONRA GÜLDÜRDÜ
Her kayıp olayında deyim yerindeyse yüreğimiz ağzımızda, hop oturup, hop kalkıyoruz.

En son Kocaeli Darıca’da 15 Temmuz’da evinden ayrılarak kayıplara karışan 27 yaşındaki Murat Atbaş için endişelendik. Murat, 26 Temmuz’da, kaybolduktan 11 gün sonra, Tuzla D-100 Karayolu yan yolda yürürken polis ekipleri tarafından bulundu. Bir kayıp olayı, mutlu sonla noktalandı.

Derin bir nefes aldık…


RİSK FAKTÖRLERİ
Toplumu oluşturan bireylerin, otistik çocuk ve yetişkinleri tanıması, anlaması, kapsaması için çetin bir mücadele veriyoruz. Bunu sadece okullarda ve yaşamın her alanında uğradıkları ayrımcılıklara karşı istemiyoruz.

Bir yandan da güvenlikleriyle ilgili kuşkularımız var. Kayıp olayları bir çok tehlikeyi içinde barındırıyor.

Bütün dikkat ve özene rağmen, çocuk ve hatta genç yaştaki otistikler, bazı durumlarda kaybolabiliyor. Tıpkı diğer çocuklar gibi.

Amaçsızca sadece koşmak, keşfetmek, duyularını uyaran bir nesne ya da yere ulaşmak ya da ondan uzaklaşmak için güvenli alandan uzaklaşan otistik bir çocuk iletişim, sosyal etkileşim, dikkat ve öğrenme ile ilgili zorlukları nedeniyle kaybolma ve kaybolmanın risklerine karşı daha çok korunmasız duruma düşebiliyor.

Sözlü ve sözsüz iletişimde güçlük çeken otistik çocuklar çoğu durumda isimlerinin çağrılmasına dahi cevap veremeyebiliyor. Korku duygusunu daha az düzeyde sergileyebiliyorlar. Ölümle sonuçlanan kayıp örneklerinde rastlandığı gibi çeşitli su birikintileri kayıp olaylarında özellikle riskli alanları oluşturabiliyor. Öncelikle güvenlik birimlerinin, arama kurtarma ekiplerinin her yıl yinelenen eğitimlerle otizm ve otistiklerin ortak özellikleri ve onlar ile iletişim ve davranış şekilleri üzerine bilinçlendirilmesi hayati önem taşıyor.