“Hayattan keyif almak…”
Bu söze her yerde rastlayabilirsiniz.
Televizyonda izlediğiniz bir programda söylenebilir…. Ya da bir reklam sloganı olarak çıkabilir karşınıza. Okuduğunuz kitapta, dinlediğiniz şarkıda geçebilir. Arkadaşlarınızla sohbet ederken birileri bu konuyu ortaya atabilir…
Hayat dediğin bir şekilde geçiyor ama keyifli yaşayabilmek önemli.
Peki, hayattan nasıl keyif alınır? Bize kaça patlar? Denenmiş, başarılı olmuş bir yöntemi var mıdır?
Sözlük tanımı bir yana, keyif sözcüğünün gerçek anlamı kişiden kişiye göre değişir. O yüzden herkes kendi formülünü kendi yaratmalı.
***
Bana göre hayatın keyifli geçmesi için öncelikle aileyle ve özden dostlarla çevrili olmalı insan…
Dost sofraları, kahve sohbetleri eksik olmamalı. Tabii zaman zaman yalnız da kalınmalı…
Yeni hikayeler dinlemeli, kendi hikayelerini paylaşmalı. İnsan, yeni şarkılar, filmler, diziler, kitaplar keşfetmeli ki hayal dünyası renklensin. Ama eskileri de zaman zaman ziyaret etmeli…
Arabadan inip, yürüyüş yapmalı. Yeni sokaklardan, mahallelerden geçmeli. Mutlaka yeni şeyler öğrenmeli…
Parka, ormana daha sık gitmeli. Ağaç, deniz, kuş görmeli. Ortada hiçbir neden yokken gülümsemeli. Sokakta kedilere, köpeklere selam vermeli. (Burası çok önemli!)
Bir de çevrenizde, hele de evinizde patili dostlarınız varsa, biraz daha renkli, daha güzel geçiyor hayat. Yani yazının başlığındaki soruya benim cevabım: Patisiz de hayat geçiyor ama daha az keyifli, daha az renkli geçiyor.
Çünkü hayvanlar zahmetsizce ve zorlanmadan getiriyor eğlenceyi insanın hayatına. Normal şartlarda sıkıcı olan rutinler bile onlarla keyifli anlara dönüşüyor.
***
Eğer sizin de hayattan keyif alma kriterleriniz üç aşağı beş yukarı benimkilerle örtüşüyorsa ama henüz bir patili dostunuz yoksa belki de şimdi bunu değiştirmenin tam zamanıdır! Patisiz hayata noktayı koyup patili hayata geçiş yapmayı düşünen ey güzel insan:
Bakımevlerinde yolunu dört gözle bekleyen, her cinsten, her yaştan köpek var. Sokaklarda birbirinden sevimli, minnoş kedicikler var. Sosyal medyada gönüllülerin yuva aradıkları harika patiler var.
Bence bir evcil hayvan sahiplenmek için en doğru zaman, sahiplenmeyi istediğiniz andır. Hazır kış da kapıdayken hem kendi hayatına hem de bir canın hayatına mutluluk getirmeye ne dersin?
***
Sosyal Medyadan İnciler: Hoş geldin Kiraz bebek
Temmuz ayında Antalya’nın Manavgat ilçesinde meydana gelen yangından ağır yaralı kurtarılan Naz adlı koyunun yavrusu dünyaya gözlerini açtı. Naz kurtarıldığında hamileydi ve vücudundaki ağır yanıklar nedeniyle birçok kişi hayvanın uyutulması gerektiğini söylemişti. Ama Naz onlara inat yaşama tutundu ve bebeğini de sağlıklı bir şekilde dünyaya getirdi.
Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) sosyal medyadan güzel haberi şöyle paylaştı:
“Müjdemizi isteriz! Naz’ın bebeği Kiraz dünyaya geldi!
Manavgat yangınından kurtardığımız, aylardır gece gündüz tedavisi süren, doğumun sağlıklı geçmesi için veteriner hekimlerimizin ve gönüllülerimizin başında aylardır nöbet tuttuğu Naz bebeğini dünyaya getirdi.
Kiraz dünyaya geldiğin için bize bu güzelliği ve mutluluğu yaşattığın için sana çok teşekkür ederiz. Sana annenden asla ayrılmayacağın, asla sömürülmeyeceğin, özgürce koşup oynayacağın ve asla boynuna bıçağın değmeyeceği bir ömrü sunacağına Haytap’lı ablaların ve abilerin söz veriyor! Ömrün güzel ve uzun olsun.”
***
Kimi Takip Etsek?
Bu haftaki takip önerim OrmanaMama hareketi. Başta ormana terk edilmiş köpekler olmak üzere sokak ve barınaklarda yaşayan tüm patili dostlara mama desteği sağlamak adına kurulan, kar amacı gütmeyen bu güzel hareketi hem sosyal medya platformlarından takip edebilir hem de zaman zaman siz de mama desteği için web sitesini ziyaret edebilirsiniz.
***
Haftanın Karesi
“Doğayla iç içe olmak beni çok sakinleştiriyor mirim!”