Türkiye’deki seçimler, dünyanın geleceğini belirleyecek bazı gelişmeleri gözden kaçırıyor.
Çin-ABD ticaret savaşı bunların başında geliyor.
Buna salt ticaret savaşı demek olayı küçümsemek olur.
İki dünya savaşı sonunda ABD'nin elde ettiği askeri gücün yanı sıra, sosyal, ekonomik, kültür ve siyasi açıdan dünyadaki ülkeler üzerinde kurduğu hegemonya son on yıldır yaşanan olaylarla sarsılmıştır.
Obama başkanlığının ilk döneminde bunun farkına varmış, Pasifik olayı ile birlikte Çin gerçeğini ortaya koyan yeni bir ulusal savunma stratejisi gerektiğini söylemiştir.
Önce Amerika sloganı ile işbaşına gelen Trump, bu öngörüyü benimsemiş bu sarsılmayı önleyecek politikalara öncelik vermiştir.
Şhangay beşlisinin kurulmasından sonra her alanda bu beşlinin lokomotifi haline gelen Çin, İran'la Orta ve Yakın Doğuyu, Hindistan ile Hint Okyanusu'nu ve batı Pasifik'i, Brezilya ile Güney Amerika'yı politikaları ile domine ederken öte yandan yeraltı ve yerüstü zenginlikleri açısından bir "Hazine" olarak değerlendirilen Afrika'nın yüzde 80'ini oluşturan ülkelerde ekonomik ve kültürel üstünlük sağlamıştır.
Tüm bunları dünya lideri olma hedefini koyduğu 2050 yılına varma vizyonu kapsamı içerisinde oluşturmaktadır.
Kısacası Çin-ABD ticaret savaşı, yeryüzünde ve uzayda lider olmak için bir hegemonya savaşıdır.
Bunun alt yapısını ise sanayi devrimi 4 oluşturmaktadır.
Burada yapay zeka, robotlar, nano ve yüksek teknoloji kullanılacak enstrümanlardır.
Çin bu alanlarda ne kadar ilerlediğini ayın karanlık yüzüne indirdiği uydu ile göstermiştir.
Harrari'nin insanlık tarihinin bu güne kadar geçirdiği evrimi Homo Sapiens başlıklı kitabında yer alan tezleri, anlaşılan robotların egemen olacağı bir dünyada ROBO SAPİENS evrimini oluşturan tezler ile değişecektir.
Bunları ek kısa süre içerisinde gerçekleştiren ülke heganomik güç olacaktır.
Soru şu.
Türkiye'nin böyle bir yapılanmada yeri ne olacaktır?