“Kocaeli Körfez’de üç aile hekimi saldırıya uğradı. Hasta yakınları tarafından doktorların dövülmesi sonrası protesto için saldırının gerçekleştiği ASM kapatıldı. Doktorlar eylem yaptı. İki saldırgandan biri tutuklandı, diğerine ev hapsi verildi.”
“Adana’da işe giriş raporu almak isteyen bir kişi, aile hekimine elektrikli çaydanlıkla saldırdı. Saldırının sebebi neydi biliyor musunuz? Doktorun kendi üzerine kayıtlı olmayan hastalara sadece durum bildirir raporu verebileceğini söylemesi! Doktorun sol kolunu çıkartan zanlı, tutuklandı!”
“Eskişehir Fevzi Çakmak Aile Sağlığı Merkezi’ne gelen kadın oğluna rapor verilmesini istedi. Doktorun olumsuz yanıtı üzerine de saldırıp kafasını defalarca yere vurdu. Araya giren başka hastalar doktoru kurtardı, kadın gözaltına alındı.”
“Kahramanmaraş’ta bir hasta ilaç yazdırma nedeniyle tartıştığı aile hekimine bıçakla saldırdı. Doktor kendisini odasına kilitleyerek saldırıdan güçlükle kurtuldu. Olay yerine gelen polis sanığı yakalama çalışması başlattı... “
Sadece bunlar mı?
İzmir’de yine bir hasta yakınının saldırısına uğrayan 36 yıllık aile hekiminin kafatası çatladı, yüzük kemikleri kırıldı. Bodrum’da saldırıya uğraya aile hekimi kalp krizi geçirdi. Alanya’da da bir doktor boşanma aşamasındaki sağlıkçı eşi tarafından Aile Sağlığı Merkezi’nde katledildi. Eşini bıçakla öldüren eş tabancayla intihar etti.
Bunlar son dönemde kamuoyuna yansıyan vakalardan bazıları. Hem aile hekimleri, hem Aile Sağlığı Merkezi çalışanlarına şiddet örneklerinden bazıları. Can güvenlikleri tehlikede hekimlerin, çalışanların…
xxxx
Gazeteci Tolga Şahin’in kitabı “Sağlıkhane Değil Ticarethane”de, 20 yıl önce Düzce’de “pilot uygulama” olarak başlayan Aile Hekimliği Uygulaması’nın 2010’da da ülke geneline yayılmasını, sağlık ocaklarından Aile Sağlığı Merkezlerine geçişi sağlamayı sağlamasını ve günümüzde sistemdeki sorunları paylaşıyor.
Şahin kitabında sistemin mağdurlarını da anlatıyor;
“Bir yeriniz ağrıdığında, kendinizi kötü hissettiğinizde ilk başvurduğunuz yer olan ‘Aile Sağlığı Merkezi’nin içinde neler yaşanıyor biliyor musunuz? İçeride doktorundan hemşiresine, ebesinden paramediğine hepsi saçını başını yoluyor! Nasıl yolmasın ki? Hemşiresi, ATT’si, ebesi, paramediği hiçbiri sağlıkçı sayılmıyor! Şifa bulmaya gittiğiniz doktorlar ‘taşeron işverenler’ haline getirilmiş! Bir tarafta kadrosuz, güvencesiz, kimi zaman asgari ücrete kimi zamansa asgari ücretin yarısına çalışmak zorunda kalan ‘Grup Elemanları’! Diğer tarafta taşeron haline getirilen, kendisine verilen üç kuruş parayla ‘çalışanın maaşını mı, binanın kirasını mı, elektrik, su, doğalgaz faturalarını mı ödeyeceğim, şırıngasını mı alacağım, sabununu mu?’ diye kara kara düşünen ‘Aile Hekimi’! Kimi zaman giderleri kendi cebinden ödemek zorunda kalan aile hekiminin son yapılan düzenlemeyle artık kendisine gelmeyen hasta için de maaşı kesilecek! Anlayacağınız şifa bulmaya gittiğiniz ‘Aile Sağlığı Merkezi’nde’ kimse mutlu değil! Nasıl olsunlar ki? Böyle bir sistemde kim mutlu olabilir Allah aşkına? İşte bu kitapta, 1980 sonrası esen liberalizm furyası sonucu metalaştırılan sağlığın geldiği içler acısı hali sistemin mağdurları anlatıyor. Okurken her satırda yüreğiniz daralacak, ‘Aile Sağlığı Merkezi’ne gittiğinizde artık orada çalışanlara farklı bir gözle bakacaksınız.
Sizler için ne şartlarda çalıştıklarına şahit olacak, “sağlıkta şiddeti” daha fazla kınayacaksınız.”
xxxx
Yazar, dönüşüm projesiyle aile hekiminin sağlıkçı olmaktan çıkarıldığını taşeron bir işveren haline getirildiğini savunuyor.
Aile Sağlık Merkezlerinin(ASM) ise ücretlerin prim üzerinden ödeneceği, kullanılan mekan, veri giriş elemanı, hizmetli, araç ve her türlü giderin hekim tarafından karşılanacağı, sadece sağlık elemanıyla(hemşire/sağlık memuru) çalışılan bir mekan haline geldiğini de!
Tolga Şahin’in şu sorusu da uzun uzun düşünmeye değer:
“Batı, Türklerin sağlık ocağı sistemini araştırırken neden biz Batı’ya uyacağız diye sağlık ocaklarını dönüştürdük?”
Özveri simgesi sağlıkçıların daha iyi güzel çağdaş koşullarda çalışabilmeleri dileğiyle…