“Ortadoğu’da çocuk olmak, korkmaktır… Masallarda şeytan…Cin…Zebaniler…Korkutmak için anlatılır masallar, titrersin… Bir çocuk bir gece yalvarmıştı annesine: “Bana bir masal anlat anne… İçinde kurtlar da olsun kuzular da… Ama kurtlar kuzuları yemesin… ”

Ortadoğu’da çocuk olmak, ağlamaktır…

Ağlamadan sütünü vermezler çocuklara…Ağlamadan kucak…Ağlamadan şeker…

Ağlamadan ayakkabı…Ağlamadan telden oyuncak araba da yok…Ortadoğu çocuklarını en iyi anlatan şeydir, ağlamak…

Onun için zaten: Editör yazarken ağladı…Spiker anlatırken ağladı…

Bakanlar konuşurken ağladı…Kuzen gece aradı: “Başbakan televizyonda ağlıyor…”

(Keşke çocuklarımızı dar sokaklarda döverek öldürenlere ödül vermek yerine, onlar için de ağlasaydı…)

Ortadoğu’da çocuk olmak…Bir kara cehaletin tam ortasında doğmaktır…

Güya “iman” uğruna birbirini kesecek kadar ilkel… Allah’ın yarattığı insanı öldürerek Allah’a hizmet ettiğini sanacak kadar aptal… Kendisi gibi düşünmeyenleri yok ederek ibadet ettiğini sanacak kadar ahmak kalabalıkların çocuğu olmaktır…

Dinin; paraya, altına, dolara, iktidara, kana, gözyaşına dönüştürüldüğü bir coğrafyada dünyaya göz açmaktır, Ortadoğu’da çocuk olmak…

Ve o resim…Gözlerini kapatmıştı hepsi…Çok korktuklarından belki, yummuşlar küçük avuçlarını…Ortadoğu’da çocuk olmak, ölmektir…

(Bekir COŞKUN 24 Ağustos-2013, Cumhuriyet)

xxxx

Narin…8 yaşındaydı…İğrenç ve vahşi bir şekilde öldürüldü!

Sakladılar 19 gün cesedini bir çuvalda. Terlikleriyle, çantasıyla. Yayın yasakları getirildi. Amcası(köy muhtarıydı), “kasten öldürmek” iddiasıyla tutuklandı. 130 kişinin ifadesine başvurdu jandarma.

Nasıl bir yapı varsa o köyde(Tavşantepe) bilenler sessiz kaldı. Mafyanın suskunluk yasası “Omerta” gibi!

Milliyet Gazetesi “Bir Köyün Omerta’sı” manşeti le çıktı dün.

BirGün de ”Öfkeliyiz, isyandayız, hesap soracağız! Narin’i öldüren gerici karanlık.” Başlığını atmıştı.

Kim ya da kimler kıydı Narin’e, neden sustular? Öylesi küçük ve hepsi akraba aile fertlerinin sık telefon görüşmeleri, mesajları ne anlam taşıyordu?


 

xxxx

Evet; her evde bir cenaze vardı dün de bugün de..

Televizyon açıktı. Cenazesi naklen yayınlanıyordu. Tabutunun üzerinde gelinliği vardı Narin’in.(Okul önlüğü konulsaydı keşke. Bugün okula gidecekti,)

Ağıtlar yükselirken, cenaze namazını kıldıran imam şöyle konuşuyordu;

Aslında sözün bittiği yerdeyiz. İnsanlığımızdan utandığımız, vicdanımızdan utandığımız bir andayız, bir gündeyiz. Bugün musallada yatan aslında bizim vicdanımızdır, insanlığımızdır...”

Bir kez, bin kez daha; “Bu ülkede kaybolan çocuklar, kıyılan yavrular hepimizin. Unutmayın, unutturmayın onları…”

Bekir Coşkun Ustamız ne doğru yazmış(izniyle); “Bu ülkede -Türkiye’nin de içinde bulunduğu bu coğrafyada- çocuk olmak, kadın olmak; ölmektir!”

Soruyorum; “Seni kim-ler öldürdü Narin?” Yine Narin’i düşünerek dinliyorum, ben de;

Susarlar sesini boğmak isterler/ Yarımdır kırıktır sırça yüreğim/ Çığlık çığlığa yar geceler/ Kardeşin duymaz eloğlu duyar…”

Haykıralım hep birlikte; “Çocuklar ölmesin, ışıklı güzel yarınları görsün!”