Sevgili okurlarım, demokratik rejimin yoğun bakıma sokulduğu bir ülkede yaşıyoruz. Halkın en büyük beklentisi siyaset kurumuna yeniden güven duyabilmektir. Siyasetin çıkar ve statüye dönüştüğü, hizmet ve bürokraside liyakat anlayışının dışlandığı, denetim mekanizmalarının devre dışı bırakıldığı bir hükümet etme anlayışının güven duygusunu zedelemesi doğaldır. Kamuoyu yoklamalarında en az güven duyulan kurumların medya ve siyaset kurumu olması, demokrasinin geleceği bakımından ciddi bir tehlikedir. TBMM'de göreve başlarken edilen milletvekili yeminine sadakat beklemek, boş bir hayalden başka bir şey değildir. Bu yemin ile "Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacağına" ant içenlerin aldıkları kararlar ve izledikleri politikalar milletin gözü önünde sürüp gitmektedir. Millet, yine yemin metninde "Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalacaklarına" söz verenlerin, yargı bağımsızlığına, demokrasiye ve laik cumhuriyete yönelik tahripkar tutumları net biçimde ortada görülmektedir.  

***
Siyasete adım atanların, hem de milletin huzurunda bağlı kalmayacaklarını bildikleri bir yemini etmekte sakınca görmemeleri, ilerleyen süreçte olacakların işaretidir. Ayrıca ifade etmeliyim ki yemine sadakatsizliğin de hiçbir yaptırımı yoktur. "Ya olduğun gibi görün ya da göründüğü gibi ol" özdeyişi siyasetçileri kapsam dışında mı bırakmıştır? Dini siyaset aracı olarak kullanmanın oy devşirmede en kolay yol olarak seçilmesi, laiklik karşıtı çevrelerin varlıklarını büyüterek sürdürmelerine yol açmıştır. Şunu açıkça ifade edeyim ki; doğduğumdan bugüne kadar aklımın erdiği günden bu yana siyasetteki kirlenme, yozlaşma ülkeyi bir uçurumun kenarına sürüklemiştir. Ülkenin eğitimli, bilgi birikimi yüksek, ekonomik büyümeye ve refah artışına katkı yapacak nitelikli genç insan kaynaklarının zamanı ve enerjisi rejim tartışmaları arasında sürüp gitmiştir. 

Ucuz bir intikam siyaseti izleyenler, ellerine geçirdikleri iktidar gücünü Cumhuriyet değerlerine karşı kullananlar, devrimleri kabullenemeyip saltanat ve hilafet  peşinde koşanlar, halkı dindar-dinsiz diye bölerek güç toplamaya çalışanlar, kendilerini dinin tek sahibi sanıp toplumun inançlarını aşağılayanlar ve dincilik propagandasına sessiz kalarak bu Ortaçağ değirmenine su taşıyan yoz siyasetçilerin günahları çoktur. İktidarı elde etmek için giderek kimliksizleşen, ilkelerinden ödün veren, ideolojik altyapısından soyutlanan ve popülist siyasete odaklanan siyasi partiler, siyasete olan güven duygusunu büyük ölçüde zedelemiş ve siyaseti kirletmişlerdir. Hangi partiden olursa olsun, siyaseti çıkar ilişkileri için kullanan, siyasetten nemalanan ahlaki değerleri zayıf siyasetçilerin, günahları çoktur.  Böyle bir siyaset anlayışı halka ihanettir. 

***
Demokrasi zor bir iştir, söylem yetmez inandırıcı ve güvenilir eylem gerekir. Halkın umutlarını boşa çıkaran siyasetçiler, siyasete olan güveni derinden zedelemiş ve ülkede bir siyasi bunalım yaratmışlardır. Toplumun yaşadığı güven erozyonunu onarmak ve Türkiye'nin sorunlarını öne alan, rejime yönelik tehditlerden arındırılmış siyaset anlayışını egemen kılmak başta CHP olmak üzere tüm siyasi partilerin ana görevidir.

Son yapılan yerel seçimlerde CHP'nin elde ettiği başarı bir toplumsal ittifakın sonucudur. Millet, son yerel seçimde iktidara bir kırmızı kart göstermiş, CHP'ye güven duymuş ve bir avans vermiştir. CHP bu avansı iyi kullanamazsa, halkın sorunlarını bir bir dile getirmezse, etkin muhalefeti sokağa taşıyamazsa CHP'nin elde ettiği bu başarı mum gibi erir. Başta adaletsizlik olmak üzere toplumun yaşadığı tüm derin sorunlar, CHP tarafından sürekli dile getirilmelidir. Etkin muhalefet yarının iktidarıdır. Kapkara bulutların arasında parlayan ışığı bulmayı, aydınlığa karanlıkta yürümeyi bu yüce millet başarmıştır. Tarihimiz rehber, Atatürk önderimiz olmuştur. Ayağa kalk ey CHP!.. Bu millet sana güç verdi, güven duydu ve sana büyük bir avans verdi. Gücünün farkında ol. Milletin umutlarını boşa çıkarma.