Geçmiş içimizde ikinci bir kalp gibi atar... Geçmiş dediğimiz olup bitmiş bir şey değil. Etkileri, genlerimizde, deneyimlerimizde, adet ve geleneklerimizde sürmekte… Antik çağların farklı coğrafyalarını mercek altına alan üç kitap, okurlarına kadim Anadolu, Roma ve Yunan uygarlıklarına dair ilginç bilgiler vaad ediyor
Tamamen değilse bile bazı yönlerimizle tarihin ürünüyüz. Geleneklerimiz, alışkanlıklarımız yaşanmışlıklarla kalıplaşıyor, değişip başkalaşsa bile geleceğin hayatlarına izlerini bırakıyor. Yapay zeka on binlerce yıllık hayat tarzımızı kökünden değiştirene kadar bu sanırım böyle devam edecek. Ama bir şeyden eminim; hatırladığımız kadar sahibiz hayatımıza ve hatırladığımız kadar varız. Bir düşünün, dünün ve öncesinin sürekli unutulduğunu ve hayatın hali hazırda oluyor olandan ibaret olduğunu.
Şebnem İşigüzel Memoria'sında "geçmişin içimizde ikinci bir kalp attığını" söyler. Yazarın geçmiş ve hatıralarla ilgili ifadeleri, roman boyunca devam eden bir hatırlatan ve uyaran gibidir;
“Bugün ve dün, kim bilir belki ikisi de mevcut yarında. Dün yarını da içerir bu durumda. Bu demek oluyor ki zamanın tümü ebediyyen mevcut...”
“Hayat yaşanmaz, hatırlanır... Hatırlamak için yaşarız...”
“Hayat öyledir... Bir sesi işitmek gibi. Olur, biter, görünür geçer, sesi arkadan gelir. Yaşanır geçer, biter hatırlanır. Hayat yaşanmaz, hatırlanır.”
OLMADIĞIMIZ GEÇMİŞİ ANLAMAK
Hatırladığımız kadar varız, bu yüzden yaş aldıkça hem kendi geçmişimizi hem de içinde olmadığımız geçmişi anlamaya çalışırız. Bir bakıma, yaşamamış olsak da maruz kaldığımız, hayat denen, yaşamak denen uğraşı anlamak ve onu yeniden çoğaltmak, mümkünse tadına, keyfine bir kez daha varmak için. En mutsuz anılarımızdan bile,
“Evet zor günlerdi ama şu, şu ve şu da bugün olsa yine aynısını yaşamak isterim” demek için. Kısa sürelerle elime geçen üç kitap, antik çağların Anadolu, Roma ve Yunan uygarlıklarına ışık tutuyor. Farklı coğrafyalarda, farklı ulus ve devletleri, farklı anlayışlarla ele alan ‘Antik Anadolu, Antik Roma'da Günlük Hayat ve Antik Yunan'da Günlük Hayat’ta bugünümüze dair pek çok kültürel kodla karşılaşabilirsiniz.
Antik çağların Roma, Yunan ve Anadolu halkları, nasıl giyinirdi, neler yerdi, tarımı, hayvancılığı nasıl yapar, evlerini nasıl inşa eder, nelerle donatırdı, üretimi, icatları, ticareti ve siyaseti nasıl yürütürdü, yolculuklara nasıl çıkar, yaşadığı şehre nasıl katkıda bulunurdu, işçi-köle ile patron-sahip ilişkileri nasıl hangi yasalarla şekillenirdi? Bu üç kitapta bunlar ve benzer konulara dair birbirinden ilginç ve ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.
HİÇ YAŞAMAMIŞ OLMAKTAN SAKINMAK
Yaşamanın asli ihtiyaç ve ilkeleri temelde aynı. Elbette bilimin ve teknolojinin sunduğu sayısız kolaylıklara eskinin insanları hayallerinde bile erişemezlerdi. Ama kölelik hâlâ kölelik, patronlar ve diktatörler eskisi gibi acımasız. Üretip tüketmek, aygıtları değişse de aynı. Öte yandan eski zamanların yaşantısı, bilincimizde ve bilinç dışımızda bir biçimde hâlâ sürdürüyor varlığını.
Walter Benjamin, Tarih Üzerine adlı kitabında, hayatına bir peyzaj ressamı olarak başlayan ardından şiirler yazıp roman yazarlığıyla noktalayan İsviçreli Gottfried Keller'den bir alıntı yapar:
“Geçmişin gerçek yüzü hızla kayıp gider. Geçmiş, ancak göze göründüğü o an, bir daha asla geri gelmemek üzere, bir an için parıldadığında, bir görüntü olarak yakalanabilir.”
Umarım bu deneyimlenir bir şeydir, unutmak ve geçmişi hiç bilmemek hiç yaşamamış olmak gibi bir şey çünkü!
CİLALI TAŞ DEVRİ'NDEN BÜYÜK İSKENDER'E
Oxford Üniversitesi'nin el kitapları serisinden yayımladığı -bakmayın seri ismine siz, özel boyutuyla bin küsur sayfalık bir yayın bu- Antik Anadolu, iki editör liderliğinde sekizi Türk, 54 yazar , araştırmacı ve akademisyenin makalelerinden oluşuyor. Cilalı Taş Devrinden Büyük İskender'in hüküm sürdüğü yıllarda Anadolu topraklarında hüküm sürmüş toplulukların, halkların ve ulusların yarattıkları dilleri, yarattıkları bilim ve kültürlerinin bir izdüşümünü meydana getiren bu yazılar, özellikle üzerinde yaşadığımız toprakların 12 bin yıllık öyküsü hakkında detaylı bilgiler içeriyor. Kitabın giriş yazısından: “... bu kitapta değinilmeyen konular ya da sorunlar kalmış olabileceğini kabul etmekle birlikte arkeolojik, tarihi ve felsefi konuları içeren bölümler kadar, ayrıca çok özellikli ve geniş ölçüde gözleme dayalı, her biri çeşitli dallardaki en yakın tarihteki akademik çalışmaları yansıtan bölümleri de en uygun dengede tutmaya çalıştık. Bu kitap, Neolitik çağda başlayıp Büyük İskender'in Pers İmparatorluğunu ele geçirmesinin ilk evrelerinde Anadolu'yu kasıp kavurarak eski Yakındoğu’nun büyük bölümünü siyasal (geçici olarak) ve kültürel açıdan birleştirip Anadolu'yu kalıcı bir şekilde gitgide kültürel türdeşlik yoluna soktuğu ve Helenleştirerek antik dünyanın geri kalanıyla ilişkisini değiştirdiği dönemde sona erecek antik Anadolu'yu mantık çerçevesinde kapsamayı amaçlar...”
ÖLMESİ YAŞAMASINDAN DAHA DOĞAL
Antik Yunan'da Günlük Hayat'ın önsözünde o çağın kısa ama bir hayli iç karartıcı özeti yapılıyor.
Anne babaların bebeklerini toprağa vermelerinin bir rutin halini aldığı, ortalama yaşam süresinin 40 yılı aşmadığı, en basit ağrıların bile çaresinin bulunmadığı, dehşet ve kaygının toplumun en aydın kesimlerine bile hakim olduğu yılların yaşantısını öğrendikçe insan günümüzde ne müthiş imkanlara sahip olduğunu anlıyor ve şükrediyor haline. Ama Anadolu'nun herhangi bir bölgesinde inşa edilmiş bir Yunan tapınağını hayranlıkla izlerken hayatın bu sıradan acıları gelmiyor insanın aklına. Kitap, renkli konuları sade anlatımıyla aktarması ve kolayca okunmasıyla da birçok benzerinden ayrılıyor.
YOLLAR FATİHİ VE BELLEĞİN ŞAMPİYONU
Antik Yunan'da Günlük Hayat için söylediklerimizi bu kitap için de yinelemek mümkün. Antik Roma'da bir para babasının zenginliği nelere kadirdi? Roma'yı Roma yapan yazar ve düşünürlerin çoğunun Romalı olmayışı sizi ne kadar şaşırtabilir? Mesela Seneca İspanyalıydı. Şair Catullus ile tarihçi Livius Kuzey İtalyalı idi. Vergilius, Ovidius, Horatius ve hitabet ustası Cicero bildiğin yurdum insanıydı. Öte yandan Romalılar yine de şehirlerini Urbs Aeterna diye göklere çıkarırlardı. Yani Ebedi Şehir! Bildiğimiz anlamda ilkokullar ilk kez M.Ö. 3. yüzyılda Roma'da kurulmuştu. Ve zenginlere özeldi, pek pahalılardı. Dolayısıyla o zamanların kolej öğretmenleri de adeta zamanlarının köleleriydi. İtilip kakılır, canları pahasına, kanunsuz nizamsız üç kuruşa çalıştırılırlardı. Birçok Arap ülkesinde kullanılıyor diye Dinar'ı İslam parası sanmayın, bu paraların kökeni Roma Denarius'una dayanır. En meşhur Roma imparatorlarından Hadrianus Google gibiydi, hafızanın efendisiydi. Hayatı boyunca öğrendiği, gördüğü, rastladığı ve yaşadığı hiçbir şeyi unutmadı. On yıl önce göz ucuyla bakıştığı ordusundaki çavuşunu bile 10 yıl sonra adıyla sanıyla hatırlardı. Seneca, seyahate çıkmadan seyahatin felsefesini çoktan yapardı. Üstat pek sevmese de zaman zaman kendini yollarda buldu hep. Plinius'a inanacak olursak İmparator Tiberius hasta ziyareti için bir günde 182 mil kat ederek o çağlar için imkansız bir şeyi başarmıştı. Kitabı okumuş kadar olduğunuzu sanmayın. Antik Roma'da Günlük Hayat'ta çok daha fazlası sizi bekliyor.
Antik Anadolu / Alfa Kitap / Muhtelif Yazarlar / Alfa Kitap
Antik Yunan'da Günlük Hayat / Robert Garland / Alfa Kitap
Antik Roma'da Günlük Hayat / David Matz / Alfa Kitap
2. Çocukların gözünde göremediklerimiz
Kolombiyalı yazar Pilar Quintana'nın yüreğe hitap eden yeni romanı Uçurumlar, terk edilme korkusuyla yaşayan küçük bir kız çocuğunun dünyasına doğru yola çıkarıyor
İlk romanı Köpek'te annelik güdüsünü, kendine özgü bir bakışla yorumlayan Kolombiyalı yazar Pilar Quintana, bu defa bizi bir çocuk yüreğine götürüyor. Claudia, duyarlığıyla akranlarından ayrılan son derece hassas ve özel bir çocuktar. Dünyayı yetişkinlerin gözünden anlamaya çalışan Claudia'nın dört bir yanı tuhaf bir yalnızlıkla örülüdür. İşkolik babası kızıyla ilgilenmemekte, magazin dergilerinin direktifleriyle hayatı kabullenmişe benzeyen annesi ise gerçeklerle bağdaşmayan trajik kadın öyküleri anlatarak kızıyla tuhaf iletişim kurmaktadır. Bu düzen eve gelen bir davetsiz konuğun varlığıyla kökünden sarsılacaktır. Pilar Quintana, bu defa bize çocukların tam olarak anlayamasalar da gözlemleriyle karmakarışık gerçekleri bile fark edebildiklerini ve yaşamdaki kırılma noktalarının bireyi geri dönülmez uçurumların kıyısına nasıl sürükleyebildiğini anlatıyor.
Uçurumlar / Pilar Quintana / Can Yayınları
3. Üç güçlü kadının romanı
Kadın, sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok coğrafyasında benzer acıları yaşıyor, eşitliksiz ve cinsiyetçi yaklaşımlarla önüne dikilen engelleri aşmak zorunda bırakılıyor. Kadın kimi zaman ise sadece kadın olduğu için yaşama hakkı bile kolayca elinden alınabiliyor. Senegalli yazar Marie NDiaye'ın Goncourt ödüllü romanı Üç Güçlü Kadın'da birbirlerinden tamamen farklı üç kadın kahramanı üzerinden bir direniş ve yeniden doğuş savaşımının öyküsünü inşa ediyor. NDiaye'ın romanı incelikli yaklaşımı ve usta işi kurgusuyla da dikkat çekiyor.
Üç Güçlü Kadın / Marie NDiae / Everest Yayınları
4. Yok oluşun sınırlarında
Bilimkurgu dalında deneysel ve yenilikçi eserlere imza atan İngiliz yazarın romanının konusu şöyle... Aşırı nüfus artışı, dünyanın yaşamsal kaynaklarını neredeyse tüketmiştir. Devletler mutlak itaat ve doğum kontrolü için faşizan yöntemler kullanmaktadır. Tam bu sırada New York’lu iki arkadaşı dünyanın kaderini belirleyecek iki farklı göreve gönderilir. Müslüman Norman'a, kurgusal bir Afrika ülkesindeki devasa yatırımın danışmanlığı verilir. Donald Hogan ise hükümet tarafından sentezci olması için gizlice işe alınır. Aslında bir casus olan Hogan, çığır açacak bir teknolojinin peşinden Yatakang’a gider.
Zanzibar İstifi / John Brunner / İthaki Yayınları
5.Şehzadenin gözünden geçen yüzyıl
Ertuğrul Osman Efendi’nin büyükbabası II. Abdülhamid’in son dönemi ve 1924’te hanedan mensuplarının Türkiye’den ayrılmalarıyla başlayan Şehzadenin Yüzyılı'nda sultan torununun Viyana, Paris ve New York’ta geçen hayatı ve son yıllarında Türkiye’ye dönüşü anlatılıyor. Şehzade, hatıralarında, geçen yüzyılın iş, sanat, spor, siyaset ve kültür camiasından ünlü simalarını esprili bir bakışla aktarıyor. Kitabın bazı bölümlerinde Cumhuriyet, devrimler ve özellikle Türkiye’nin temel meseleleri de ele alınıyor.
Şehzadenin Yüzyılı / Ertuğrul Osman / Yapı Kredi Yayınları
6.İslamda bitmeyen tartışma konusu
Kadın, İslamla ilgili tartışmaların odak noktasında yer alır. Bir tarafta kadını, güdülebilir, hükmedilebilir, eksik, şeytaniliği ile baştan çıkaran bir varlık olarak görenler, diğer tarafta da "Aslında Kur'an kadına böyle bakmıyor" diyenler… Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Kur'an'daki kadın anlayışını ayetler ve onların muteber tefsirleri ışığında aktarıyor.
İslam Kültürünün Yumuşak Karnı Kadın / Mustafa Öztürk / Kırmızı Kedi
7.Gecenin sonunda bir dehaya iade-i itibar
Antisepsi’nin babası Ignaz Philipp Semmelweis, ilgisizlik ve sürekli refüze edilmekten düştüğü akıl hastanesinde can verene kadar bulaşıcı hastalıklara mikroorganizmaların sebep olduğunu, kadın doğum koğuşlarındaki lohusa hummasının sebeplerini gözlemle keşfeden bir araştırmacı hekimdi. Ancak keşfini gereğince hayata geçiremedi. Bu trajik yaşamöyküsü, yıllar sonra, tıpkı Semmelweis gibi hekim adayı olan Louis-Ferdinand Céline tarafından bitirme tezi olarak kaleme alındı. Gecenin Sonuna Yolculuk'un dahisinden farklı bir yapıt!
Semmelweis / Louis Ferdinand Céline / Jaguar Kitap