Osmanlı resmi yazışmalarında Tacik sözcüğü nadiren geçer. Tacikler veya Tazikler, hem Anadolu Selçukluları hem de Osmanlılar döneminde zaten Anadolu’nun yerli nüfusundan değildir

Anadolu Selçuklu saraylarında Tacik kökenli gulamların mevcut olduğu bilinmektedir. Demek ki, Tacik sıfatını taşıyan birtakım şahıslara, çok az sayıda da olsa, Selçuklular devrinde Anadolu’da rastlanmıştır. Ünlü doğubilimci C. H. Bosworth’a göre Tacikler, İran ve Orta Asya’nın kadim halklarından biridir. İslami kullanımda ise bu sözcük Türklerin zıddı olan Acemleri tanımlamak için kullanılmıştır.

Untitled Design 40

Sözcüğün etimolojisi sorunludur. Bir görüşe göre, Arap aşireti Tayy’dan türetilmiştir. Terimin 6'ncı yüzyıldan daha eski olabileceği ileri sürülür. 7'nci yüzyılda Araplar İran’a ilerlediler. Arap askerleri Maveraünnehr’e ulaştıklarında bu terim, Türkler tarafından tüm Müslümanları tanımlamak için kullanılmaya başlandı. Daha sonra Maveraünnehr’deki İrani halkları tanımlamak için kullanıldı. Göçebe Türkler, aşağılayıcı bir terim olarak, yerleşik ziraatçılar ile şehirli sakinlere Tacik dediler.

ORHUN YAZITLARI'NDA VAR

11'inci yüzyıl ortalarında Gazne tarihçisi Ebulfazl Beyhaki, saraydaki İranlı bir memurdan Tazikan diye söz eder. Bu terim Acemler tarafından, Türk askeri ve idari sınıfıyla ilişkileri çerçevesinde, kendilerini tanımlamak için kullanılmıştır. Eski metinlerde Tat ü Tacik veya Türk ü Tacik terimleri birlikte yazılmıştır. Tazik, Orhun Yazıtları'nda iki defa geçmektedir ve Orta Asya’nın Türk olmayan halklarını tanımlar. Sözcük, Çince ve Tibetçe’ye de geçmiştir. Moğol döneminde Tat ü Tacik şeklinde kullanılmıştır. 13'üncü yüzyılda Mevlana Celaddin-i Rumi’nin Divan’ında Tazik şekliyle geçer. 13'üncü yüzyıldan sonraki dönemlerde, Tazik terimi, Sart terimi gibi İç Avrasya’daki Türk halklarıyla ticaret yapan İranlı tüccarlar anlamında kullanılmıştır. Volga Tatarlarında da tacir anlamındadır. 1552’de Kazan’ın Ruslar tarafından alınmasıyla ilgili bir kaynak eserde (Prens Kurbskiy’nin Anlatısı), tacir anlamının yanı sıra Kazan kalesinin ‘Tazik hendeği’yle savunulduğundan söz edilir.

Daglar Ulkesi Tacikistan 5C8Fc992 Ff34 49Ce A68D A7Ce8Be94F05Banner Min

SOSYAL FARKLILIĞI BELİRTİR

19'uncu yüzyıla gelindiğinde, Tacik, Maveraünnehr ile Horasan’daki Doğulu İrani halkları, tanımlayan bir sözcük haline geldi, Batılı İrani halklardan ayırmak için. 1924’te bu sözcük Ruslar tarafından kurulan Otonom Tacikistan Sovyet Cumhuriyeti'ne isim olarak verildi. B. G. Fragner’e göre, Orta Asya’nın Müslüman Türkleri bu sözcüğü, İranlıları tanımlamak için kullandılar (Kaşgari ve Yusuf Hac Hacib’in yaptığı gibi). Türk ü Tacik terimi, ona göre etnik farklılıktan ziyade, sosyal farklılığa işaret eder. Türk, kabile bağları olan göçebe savaşçıya (ehl-i seyf) denirken, Tacik, kabile bağı olmayan yerleşik köylülere, kentlilere ve de tacir ve bürokratlara (ehl-i kalem) denilmiştir. Tacik sözcüğü bir dönem, Arap ve Acemleri de tanımlamıştır. Mevlana, Tacik’i acem anlamında kullanır. Farsça konuşan göçebelerin çoğu, Tacik olarak tanımlanmaz. Anadolu Selçuklu sultanları, Tacik veya Taziklerin hamisiydiler. Bu geleneği Karamanoğulları da devam ettirdiler. Bazı Karamanoğulları hanedanına mensup beyler, kullandıkları lakaplarda hem Türklerin hem de Taziklerin hamisi olduklarını açıkça beyan ettiler. Bu durumda, Karamanoğulları devrinde de Anadolu’da sayıca az da olsa Taziklerin mevcut olduğunu (Saray’da gulam olarak) kabul etmek gerekir.

Untitled Design 40BELGELERİNE RASTLANMADI

Osmanlı saraylarında Taciklerin mevcudiyeti belgelenemiyor. Ancak halk arasında Tacik Salih gibi lakabı Tacik olan kişilere rast geliniyor. Bunun yanı sıra, Erzurum merkezde Tazik Çarşısı isimli bir çarşıdan söz edilir. Yine 1896 yılında İstanbul’da Bab-ı Hümayun bitişiğinde Babüssaade Ağası İsmail Ağa vakfına bağlı Taziki Dergâhından bahsediliyor. Osmanlı idaresinin Taciklerden daha çok 'Tat'ları daha iyi bildiği ortaya çıkıyor.