Sevgili okurlarım, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin  üzerinden 50 gün geçti.

Seçim geride kaldı ama ülkenin başta ekonomi olmak üzere daha birçok sorunu hâlâ çözüm bekliyor. Milletimiz, her güne katlanamayacağımız kadar ağırlaşan koşullar, giderek  artan bir huzursuzluk, işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik ve çaresizlikle uyanmaktadır. İğneden ipliğe kadar yapılan zamlar vatandaşın canını yakıyor. Birçok medya organı bu ülkede sanki başka  sorunlar yokmuş gibi sabah akşam hep CHP'yi konuşuyor, CHP'nin içindeki dalgalanmaları sürekli gündeme taşıyor. Ülkenin çok derin sorunları varken, CHP'yi hep gündemde tutmanın mantığını anlamış değilim. Açıkça söylüyorum: CHP'ye hem içeriden hem de dışarıdan   yoğun  saldırılar var. Bazı gizli ve derin güçler CHP'yi bölmek için adeta seferberlik ilan etmiş gibi bir iklim oluşturuyorlar. Bu iklimi oluşturanlar, her ne hikmetse iktidarın gidişatına hiç gıklarını bile çıkarmıyorlar. Türkiye'nin can yakan derin sorunlarını görmemezlikten geliyorlar. Türkiye'nin nereye sürüklendiğini fark edemiyorlar. Laikliğin ve Cumhuriyet’in ne kadar tehlike içinde olduğunu göremiyorlar.

***

Sevgili okurlarım, birçok anket firması bu seçimi Kemal Kılıçdaroğlu alır diye Millet İttifakı'nı çok umutlandırmıştı. Ancak sonuç öyle olmadı. Kaybedilen bir seçim, elbette ki herkesin moralini alt üst etmişti. Cumhuriyet’ten yana, laiklikten yana,  haktan,  hukuktan ve adaletten yana herkes 28 Mayıs akşamı adeta yıkılmıştı. Millet İttifakı’na destek veren herkes bu acı gerçeği yaşadı. 
Kaybedilen seçimin tüm sorumluluğunu sadece Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklemek isteyenler var. Bunlar kim biliyor musunuz? Bunlar daha düne kadar Kemal Bey'in sofrasından hiç kalkmayanlar. Bunlar şimdi kendilerine başka bir sofra arıyorlar. Bu sofrayı terk edenlerin tutum ve davranışları, söylemleri parti ahlakına ve vicdana hiç de uygun değildir. Bu seçimin kaybedilmesinden hepimiz sorumluyuz.

***

Evet, CHP'de bir değişime ihtiyaç var. Bu değişimi ben de çok önemsiyorum. Değişim konusunu bir önceki köşe yazımda tüm açıklığı ile dile getirmiştim. Mesele, Kemal Kılıçdaroğlu gitsin, onun yerine şu veya bu gelsin meselesi değildir. Bir defa daha söylüyorum. Değişimin ve dönüşümün ana teması CHP'nin Altı Ok'unun içinde yatmaktadır. CHP, Altı Ok'un tümüne birlikte aynı duyarlılıkla sarılmalı ve Altı Ok'un ilkelerinden asla ödün vermemelidir. CHP, sağa değil, yönünü hep sola çevirmelidir. CHP, daha çok toplumcu, daha çok devrimci, daha çok kamucu, daha çok halkçı olmalıdır. Atatürk ilkelerinden ve devrimlerinden asla ödün vermemelidir. Değişim, bu bakış açısı içinde olmalıdır. Değişime düşünsel bir zenginlik içinde gidilmelidir.
Şimdi kalkıyor bazı CHP belediye başkanları, bazı CHP milletvekilleri partisini medya önünde tartışmaya açıyorlar. Ne diyorlar? "Böyle giderse, biz orayı da kaybederiz, burayı da kaybederiz" diyorlar. Yani "İstanbul'u kaybederiz, Ankara'yı kaybederiz, Adana'yı kaybederiz, Antalya'yı kaybederiz, hatta Eskişehir'i bile kaybederiz" diyorlar. Saçma sapan açıklamalarda bulunuyorlar. Bu açıklamalar, CHP açısından üzüntü vericidir. 
Ben, CHP büyükşehir belediye başkanlarının canla ve başla halka hizmet verdiklerini görüyorum ve onlara inanıyorum. Türkiye bu kadar derin sorunlarla boğuşurken, siz büyükşehirleri neden kaybediyorsunuz? Böyle bir algıyı siz neden topluma yayıyorsunuz? Bunu anlamış değilim. Ben, hiçbir şekilde bu fikirlere saygı duymuyorum. 

***

Gün bugündür.  CHP'liler bu kritik süreçte birlik ve beraberlik içinde olmazsa CHP'ye zarar verirler. CHP'liler birlik olmayı başarmak zorundalar. Kılıçdaroğlu gitsin, şu veya bu kişi gelsin sözleri, CHP'yi bölmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürer. Bu tür söylemler parti içinde klikleşmelere, kırgınlıklara yol açar. Bugün CHP'ye saldırı hem içeriden, hem de dışarıdan yoğun biçimde sürüp gidiyor. Evet, seçim kaybedildi. Seçim kaybedildiyse hepimiz kaybettik. Seçimin kaybedilmesinde başta işini iyi yapmayan, halka yeterince dokunmayan milletvekilleri, halka yeterince dokunmayan belediye başkanları, halka yeterince dokunmayan örgüt yöneticileri, kaybedilen seçimin faturasının ortak paydaşlarıdır.
Bunun faturasını sadece Kemal Bey'e kesmek doğru bir mantık değildir. 
Son söz: CHP'de bir değişim ve yenilenme mutlak olmalıdır. Ama CHP'de değişimi Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden sürdürmek ve sadece ona endekslemek doğru bir yol değildir. Parti zaten kurultaya gidiyor. Değişim, kendi mecrasında ilerlemeli ve örgütün özgür iradesiyle gerçekleşmelidir. CHP'nin tepesi, örgütün sesine kulak vermelidir. Örgütün iradesine güvenmelidir.