CHP İl Başkanlığı seçimi için yazdıklarımın ardından internet ortamından pek çok yorum aldım. Çoğu özelden görüşlerini paylaşıp sonunda şunu soruyor:
“Sizce kim olmalı?”
Soruyu görünce anlaşılmadığımı düşündüm hep.
***
Öncelikli olarak ben CHP üyesi değilim.
Hiçbir organik bağım yok. Bu yüzden milyonlarca üyesi bulunan bir siyasi partiye isim önermem mesleki etiğin ötesinde ahlaksızlık olur.
Böyle bir terbiyesizliği ne kendime yakıştırırım, ne de CHP üyelerine.
***
Derdim tek başına CHP değil.
Derdim, CHP'nin de içinde bulunduğu toplumsal muhalefeti daha diri, daha hareketli ve daha dinamik tutacak büyükçe bir yapıya destek vermek.
İktidarın OHAL'i bahane ederek, demokrasiyi büyük oranda askıya aldığı böyle bir dönemde, kimliğine, cinsiyetine bakmaksızın demokrasi isteyenlere omuz vermek.
Bu yüzden de böyle bir tartışmada isim gibi gereksiz, yorucu ve bölücü bir tavrı reddederim.
***
Yakın zamanda TBMM'den iktidarın çoğunluğu ile çıkardığı son kanun 2018 bütçesi.
İktidarın sözlerine bakmayın. Bütçede aslan payı Milli Savunma Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın.
Bu ne demektir?
Bu, iktidarın 2018 yılı için açık açık en önemli sorununun güvenlik olduğunu söylemesidir.
Daha birkaç ay önce ekonominin iki bakanının da açıkladığı “Savunma için daha fazla kaynağa ihtiyacımız var. Zamları bunun için yapıyoruz” sözleri, tam da 2018 yılı bütçesi için biçilmiş kaftandır.
Görünen o ki, iktidarın önümüzdeki yıl uygulayacağı politikalar ekonomik değil, güvenlik ağırlıklı olacaktır. Bunun en temel nedeni de, olası bir erken seçim ya da 2019'da yapılacak başkanlık seçimi için kitlesini bir arada tutmak, siyasi alanda sağladığı ittifakın dağılmasını önlemektir.
***
OHAL'den bu yana TBMM açıkça sistemin dışına itilmiştir.
Hiçbir KHK meclis gündemine getirilmemiş, halkın iradesine sunulmamış, muhalefetin düşüncesine ihtiyaç duyulmamıştır.
Zaten fiili olarak saraya bağlanan bakanlar, yüksek yargı organları ve bürokrasi, daha şimdiden 2019 hedefine yoğunlaşmıştır. Tek adamlık yürürlüktedir artık.
***
Her ankette yüzde 50 artı bir oyu alamayacağını gören iktidarın, bunu sağlamak için demokrasiyi genişletmek, OHAL'i kaldırmak, yeni KHK çıkarmamak gibi bir yola gireceğini düşünmek saflıktır.
Saflığı kararlılığa ve dirence dönüştürebilmenin yolu ise muhalefetindir.
Muhalefet bunca güvenlik ağırlıklı bütçe ve yönetim şekline karşı, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, ekonominin dibe vuran gidişini sürekli gündemde tutmak zorundadır.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun “adalet” talebi ile başlattığı yürüyüşün ne denli önemli olduğu, yaşadıklarımızla ve yaşayacaklarımızla daha net ortaya çıkmıştır.
Son KHK ile üç sınavdan geçip kadro sahibi olabilecek taşeron işçilerin nasıl kandırıldığı, aslında iktidarın emekten yana politikasının olmadığını da netleştirmiştir.
***
Ve hiç küçümsenmeyecek, ülkeyi toplumsal çatışmaya götürecek ayrıcalık...
Anayasamıza bile açıkça aykırı olan, toplumun belli kesiminin yaptığı eylem nedeniyle yargıdan muaf tutulması, yine bu güvenlikçi politikanın sonucudur.
İşte tam da iktidarın netleştiği bir dönemde, ana muhalefet CHP'nin ilçe, il ve kurultayını yapıyor olması önemlidir. Çünkü seçilecek yöneticiler, toplumsal muhalefete CHP'nin önderlik yapıp yapamayacağını gösterecektir.
Yüzde elli artı bir oy almak için, anayasayı bile hiçe sayabilecek iktidar karşısında, CHP'nin dirençli, kararlı, birleştirici ve her şeyden önemlisi yerel ve genel iktidar koltuğunu korumayı aklından bile geçirmeyecek yöneticilere ihtiyacı vardır.
***
2018 yılı çok zor geçecek.
Toplumun önüne düşecek, muhalefeti birleştirebilecek yöneticilerle halkın buluşması halinde, demokrasimizi kurtarabilme, hukuku yeniden rehber edinebilme şansımız vardır.
Geleceği doğru okursak, CHP'nin İzmir'de de, başka illerde de kimi il başkanı yapması gerektiğini de doğru anlayabiliriz.
İktidar bunu bize açık açık söylüyor, gösteriyor.
Hala isim üzerinde tartışıp duranlara duyurulur.
Tercih sizin...