Civciv yumurtadan çıkarmış da, kabuğunu beğenmezmiş. İnsanoğlu da öyle, doğadan geliyor, onun bir parçası, ama arayışı sürekli antin kuntin işlerde. Bizim çocukluğumuzda kurumların kamp yerleri vardı. Örneğin İnciraltı'nda, Urla'da, Çeşme'de, Özdere'de... Otel işi pahalı iş, hem de tatiller o zaman en az birkaç hafta sürerdi. Para mı yeter tüm aile otelde tatil yapmaya? Çadırı olan çadırını kurar, olmayan da üç kuruşa çadır kiralardı.
Yemeği kendin yapardın, bulaşığını da kendin yıkardın. Çocuklar alabidiğince özgürdü, akşam yemek sonrası keyiflerinin tadına doyulmazdı. Televizyon yok, internet yok, dostluk var, hayatın keyfini çıkartmak var. Gündüz çocuklar denizden çıkmaz, babaların izni yoksa işe gider, yakınsa akşamları, yoksa hafta sonları gelir. Anneler de evdeki gibi yemek ve bulaşığa devam.
Doğa İntikam alıyor
Kısaca bir nostalji yaptıktan sonra, günümüzde biraz da pandeminin zorlaması ile turizmde doğayı tekrar keşfettiğimize şahit oluyoruz. "Wellcome Back To Nature" Doğaya Hoş Geldiniz! Paranın dürtülediği devasa turist hapishaneleri, beton dağlarını götürüp doğanın içine koydular on yıllarca. Önce ormanı kestiler veya yaktılar. Sonra da turizmi geliştirme adına "Beton Dağlarını" sahillere, ormanlara yerleştirdiler. Bunu da hep iyi bir şey olarak gösterdiler.
Ama doğa bu, seni beni dinlemez. Bir virüs çıkar, gözle bile göremeyeceğin, senin tüm düzenini alt üst eder. Çünkü sen doğaya kötülük yapıyorsun. O da eli kolu bağlı duracak değil ya. Bugün Kovid-19, yarın Movit...
Çünkü bu tür turizm "SÜRDÜRÜLEBİLİR" değil. Doğa dostu değil. İnsan dostu hiç değil. Varsa yoksa PARA, PARA, PARA... Ye bakalım şimdi o kağıt paraları, banka cüzdanlarını. Karnın doyacak mı? Bu salgın tüm dünyaya çok zarar verdi ama bize de çok şey öğretti, öğretmeye de devam ediyor.
Doğa dostu turizm
Tabi doğaya ters kitle turizminin yanında, "doğa dostu"pek çok turizm çeşidi de var. Turizm demek, insanın hayatında kısa süreli değişiklik yapmak, insanı rahatlatmak. Düşünsenize işten güçten, şehir hayatından bıktığımızda ne yaparız. Atlarız arabamıza, şehir dışına çıkar, doğa ile kucaklaşırız. En güzeli de bahar ayları. Yani bu günler. Doğa uyanmış, çiçekler coşmuş. Börtüsü, böceği, kuşu çiceği hepsi "sevimli bir telaş" içinde. Sizde kaptırıyorsunuz kendinizi, sıkıntıyı, üzüntüyü unutuyorsunuz.
Hiking mi, Terkking mi?
Doğanın kucağında yürüyüşler yapmaktan daha rahatlatıcı ne olabilir? İşte bizim "Doğa Yürüyüşleri" diye genel olarak adlandırdığımız şey, yabancı dillerde genellikle ikiye ayrılıyor. Örneğin İngilizcede "Hiking ve Trekking" diye iki ayrı kavram var. Genellikle de karıştırılıyor ikisi birbirine.
Hiking dediğimiz, aynı gün içinde başlayıp, gün sonunda sona eren, bir çadırda ve kamp yerinde gecelenmeyen yürüyüşlere verilen ad. Kolay da olabilir, biraz zorlayıcı da. Ama o veya bu şekilde yürüyüş gün sonunda bitiyor. Trekking ise biraz daha farklı. Genellikle birkaç gün, hatta bir iki hafta sürebilen yürüyüşlere verilen ad. Rota uzun, bir noktada başlıyor, yolda geceleye geceleye turu bitiriyorsunuz. Hem daha zorlayıcı, hem de çadır başta olmak üzere farklı ekipmanlar gerektiriyor.
Bir de dağcılık var ki, bu daha da farklı. Dağcılık yüksek dağların zirvesine tırmanmayı amaçlayan, genellikle de belli yüksekliklerde kamplarda gecelenen bir doğa sporu. Bu spora gönül vermiş kişiler, farklı ülkelere seyahat ederek belli dağların zirvelerine ulaşmaya çalışırlar. Bu da dünyadaki önemli doğa dostu turizm aktivitelerinden.
Doğal ama lüks
Ben doğada tatil yapacağım ama öyle küçücük çadırlarda kalamam diyenlere de çözüm yolları var. Bunlardan biri Karavan. Ya mobil ya da aracınızın arkasına takılan, neredeyse ev konforuna sahip karavanlar. Balkanlar'da savaş başlamadan önce Avrupa'dan binlerce aile karavanları ile gelir, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde kamp yaparlardı. Hem Balkanlar üzerinden gelmenin zorlaştığı, hem de otel sayısının çoğaldığı günümüzde karavan turizmi unutuldu.
İşte tam bu zamanda Kovid-19 bize "Haydi çocuklar, tekrar doğaya dönüyorsunuz." dedi. Karavan turizmi tekrar gündeme geldi. Hem de gümbür, gümbür. Karavan fiyatları arttı, üretici firmalar karavan yetiştiremez oldular. Artık herkes doğada, kalabalıktan uzak tatil yapmayı istiyor. Hal böyle olunca, karavan en hesaplı ve güzel çözümlerin başında geliyor.
Bu lüks bana yetmez
Öyle karavan falan beni kesmez, ben doğanın tam ortasında olayım, ama lüksün de içinde yüzeyim. Para var, çare var. Neden olmasın? Burada da önümüze "Glamping" diye bir kavram çıkıyor. "glamorous" yani "göz alıcı" ve "camping" sözcüklerin birleşmesinden oluşan Glamping, Lüks Kampçılık demek. Ne kadar lüks olabilir ki kamp? Valla öyle bir lüks olabiliyor ki, siz bile inanamazsınız.
Eşsiz bir doğa parçasının içindesiniz. Bir taraf yemyeşil, bir taraf masmavi. Kuş sesleri bir yanda, mis gibi temiz dağ havası. Araba, insan gürültüsünden uzak. Tadından yenmez bir durum yani. Ama bir çadırdasınız. Çadır deyince öyle iki kişinin zor sığdığı bir çadır demiyorum. Kocaman, içerisinde odaları, mutfağı, oturma odası olan bir çadır. Banyosu bile var diyeceğim ama, jakuzisi, saunası var demiyeceğim. İnanmazsınız çünkü.
İşte böyle bir şey glamping. Tabi bunun değişik bütçelere göre, farklı farklı çeşitleri var. Gücünüz neye yeterse.
Doğa ilk önceliğimiz
Bisiklet sporu üzerinden de turizm yapabilirsiniz, çiftlik turizmi üzerinden de. Kuş gözlemciliğini de unutmayalım bu arada. Bunların tümünün ortak bir noktası var. Doğa ile iç içe olmak, ama doğaya zarar vermemek. Beş yıldızlı otelde kalan "her şey dahil" turistten de daha fazla para bırakıyorlar. Getirisi yüksek, zararı olmayan bir turizm şekli doğa turizmi. Bir önemli özelliği de, gelirin birkaç kişinin cebine gitmeyip, tabanda yani yöre insanı arasında dağılıyor olması. Yani adaletli de üstelik.
"Sürdürülebilirlik" oldukça yeni bir kavram. Her şeyde olduğu gibi turizm politikaları oluştururken de, önce bunların ne kadar sürdürülebilir olduklarına bakmalıyız. Çevreye, insanlara, doğaya, kültüre zarar veriyorsa, ondan uzak durmak zorundayız. Tüketmeden tüketmek zorundayız. Yani devam edebilir, sürdürülebilir olmalı her şey. Bu turizm için de böyle, kendimiz için de.
Yaptığımız turizm planlarında artık en önemli kriterimiz "sürdürülebilirlik" ve doğaya saygılı olmak olmalı. Kimsenin bizi aldatmasına izin vermemeliyiz. Bir başka tarım da mümkün, bir başka turizm de...