TBMM Hükümeti ile Ukrayna arasında 2 Ocak 1922’de, Ankara'da dostluk ve kardeşlik anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmanın ardından 16 Nisan 1922’de Ukrayna, Samsun’da konsolosluk açma hakkını elde etti

Cumhuriyet arşivinde Türkiye-Ukrayna (Ukrayna Sosyalist Şuralar Cumhuriyeti) ilişkileri üzerine birkaç arşiv belgesi korunmuştur. Bunlardan en eskisi 21 Aralık 1921 tarihlidir. Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk başkanlığındaki bir Türk heyetinin Ukrayna’yı ziyaret etmesi kararlaştırılmıştır. Bu heyette Mehmet Münir Ertegün, Yusuf Akçura, Yusuf Hikmet Bayur, Mustafa Halik Renda, Albay Kazım Bey ve Hilmi Bey (Kâtip olarak) bulunmuştur. İkinci belge ise 12 Ocak 1922’de TBMM Hükümeti ile Ukrayna arasında dostluk ve kardeşlik anlaşmasının Ankara’da imzalandığına dairdir. Bu anlaşma gereğince Türk heyetinin de teati için Harkof’a gitmesi gerekince, Rıza Nur başkanlığındaki bir heyet Harkof’a gitmiştir. 16 Nisan 1922’de Ukrayna, Samsun’da konsolosluk açma hakkını elde etmiş (henüz Ankara’da elçilik açılmadı) ve Bazilyeviç, ilk Ukrayna konsolosu olarak Samsun’a gönderilmiştir.

KUTLAMA TELGRAFI

Ukrayna-Türkiye ilişkilerinde ilk kilit ismin, Ukrayna Halk Komiserleri Şura Reisi olan Khrystiyian Heorhiiovych Rakovskyi (Hristian Georgiyeviç Rakovski) olduğu anlaşılıyor. Aslında Bulgar kökenli bir doktor olan ve Bulgaristan’da Osmanlı karşıtı bir ailede yetişen, Rusça ve Bulgarca’da ismi farklı olarak yazılan, Lenin’in Bolşevik Partisi üyesi olan bu zat (Rakofeski), TBMM’ne, 6 Eylül 1922 tarihli, Türk ordusunun kazandığı askeri zaferi kutlayan bir telgraf göndermiştir. Türkçeye tercüme edilen bu telgraf sureti, Cumhuriyet arşivinde korunmaktadır (197/350). Rakofeski’nin Türk davasını desteklediği anlaşılıyor. Telgraf metni aynen şöyledir:

“TBMM ve Heyet-i Vekile Rüesasına

Ukrayna Şuralar Hükümeti TBMM ile İcra Vekilleri heyetine kahraman Türk ordusunun son muzafferiyeti münasebetiyle meserretini (sevincini) beyan ve har (sıcak) bir surette selamını iblağ eder.

Türk milletinin pek müşkül şerait tahtında (ağır şartlar altında) müdafaa ettiği davanın muhik ve necib bir dava olduğuna kaviyyen kani olan Ukrayna Hükümeti, yakın bir istikbalde Türk ordusunun ihraz ettiği zaferlerin Turkiya hukukunun tasdiki ve gayri müsavi (denk olmayan) bir mücadele ile bozulan ve harap olan Turkiya’nın ictimai ve iktisadi teadisini mümkün kılacak mesaiye vefk-i vücut etmesine müsaade edecek devamlı bir sulh ile tenevvüc etmesini samimi bir surette temenni eder. Ukrayna Şuraları, Turkiya’nın ve TBMM’nin terakkisine muavenet etmekle bahtiyar olacaktır.” 6 Eylül 922, Ukrayna Halk Komiserleri Şura Reisi Rakofeski.

UKRAYNA'NIN KURULUŞU

Gerçekten, Rakofeski, Mustafa Kemal Türkiyesi ile Almanya (Weimar Cumhuriyeti) arasında sıcak ilişkiler kurulması gerektiği görüşünü taşımıştır. Kendi otobiyografisinde Ukrayna’nın kuruluşu üzerine şunları yazmıştır: “Harkov Beyazlardan kurtarıldığında, kısa süre sonra Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti'nin Sovnarkom Başkanı ve o zamanlar Güney-Batı Cephesi olan RVS'nin üyesi olarak atandım. Burada Denikin'e karşı avantaj elde etmiştik ve şimdi Polonyalılarla savaşı yürütüyorduk. Daha sonra, bu bölge Güney Cephesi olarak yeniden adlandırıldı ve RVS'si geç M.V. Meslektaşım olarak kaldığım Frunze. Ukraynalı Sovnarkom'un (Soviet Narodnykh Kommissarov/ Ekim 1917 Devriminden sonra oluşturulan en büyük hükümet organı) başkanlığını diğer organların başkanlığıyla aynı anda yürüttüm: Eşkıyalıkla Mücadele Olağanüstü Komisyonu, Acil Sağlık Komisyonu, Yakıt ve Gıda Özel Komisyonu ve Ukrayna Ekonomik Konseyi. Çiçerin, Litvinov ve diğerlerine Cenova Konferansı'na eşlik ettiğim dönem dışında, Temmuz 1923'e kadar sürekli olarak Ukrayna'da kaldım.”

DOSTLUK VE İTTİFAK

O dönemde, Rakofeski, ‘Versay Antlaşması'nın yarattığı durumu değerlendirdi ve üstlerine Müttefik Devletlerin politikalarından memnun olmayan bir grup ülke olarak hem Mustafa Kemal'in Türkiye'si hem de Weimar Cumhuriyeti ile sıcak ilişkiler kurmalarını tavsiye etti.’ Onun Osmanlı’daki anayasal gelişmeleri (1908 Meşrutiyet üzerine) yakından takip ettiğini ve hatta bu konular üzerine yazılar yazacak kadar uzman olduğunu belirtmek gerekir. Bir sosyalist devrimci olarak Osmanlı devletine karşı olmasına rağmen, yeni kurulan Türkiye ile sıcak ilişkilerin geliştirilmesi ve Türk davasının desteklenmesi görüşünü taşıdığı anlaşılıyor. Türk Kurtuluş Savaşı'nı ‘denk olmayan bir mücadele’ olarak tanımlıyor. Bunda, Lenin ve Mustafa Kemal’in etkisinin olduğu fark ediliyor. Zira 26 Nisan 1920 tarihli Lenin’e yazdığı mektupta Mustafa Kemal, mazlum insanların kurtuluşu adına, emperyalizme karşı mücadele eden Bolşevik Ruslarla birlikte hareket edebileceklerini belirtiyor ve askeri yardım talep ediyordu. 4 Ocak 1922 tarihli ikinci mektubunda da Sovyet Rusya aleyhine bir ittifaka dâhil olmayacaklarını belirtiyor. Lenin ile Mustafa Kemal arasındaki bu fikri birliği, Ukrayna Sosyalist Şuralar Cumhuriyeti Başkanı Rakofeski’yi de Türkiye ile dostluk ve ittifaka itmiş görünmektedir.

FAHREDDİN PAŞA'NIN RAPORU

Türkiye Cumhuriyeti de hemen Ukrayna’yı tanıdı (daha önce Osmanlı devleti, 1918’de kurulan Ukrayna Sosyalist Şuralar Cumhuriyetini ilk tanıyan ülkelerden biri oldu. 1918’de Ahmet Muhtar Bey ile Ahmet Ferit Tek diplomatik temsilci olarak Ukrayna’da görevlendirildi. Ukrayna da İstanbul’a bir büyükelçi atadı). Cumhuriyetin ilk başkenti Harkof’tu. 1934’te Kiyef’e nakledildi. Mustafa Kemal, 1934’te Ukrayna’da yapılan askeri manevralara ilgi gösterdi. Türk askeri heyetleri, hem Moskova’da hem de Kiyef ve Harkof’da yapılan bu manevraları izlediler ve rapor ettiler. Cumhuriyet arşivinde, 1. Ordu müfettişi Fahreddin Paşa'nın (Altay) başkanlığındaki heyette görevlendirilen havacı subay, kaymakam Zeki Doğan’ın hazırladığı rapor korunmuştur. Zeki Bey, Kiyef’te yapılan hava taarruzu, Kiyef’in havaya karşı korunması ile Harkof’ta ziyaret ettiği keşif bölüğü üzerine rapor hazırladı. Zeki bey, Ukrayna’daki manevranın üç gün sürdüğünü; 40-50 kadar muhtelif tipte uçağın uçtuğunu; uçakların özellikle alçaktan uçtuklarını rapor etmiştir. Hava askerlerinin talim ve terbiyesi ile teknik konularda bir fevkaladelik görmediğini beyan etmiştir. Kiyef’e giden Zeki Bey, şehrin etrafında uçaklar için tarassut merkezlerinin kurulduğunu, topçuların havadan gelen uçakları imha ettiğini gözlemlemiştir. Zeki Bey'in Kiyef’te ilgisini çeken bir durum da manevralarda Kiyef’te sivil halkın bulunmayışıdır. ‘Kiyef’te bulunduğumuz esnada verilen alarm işareti üzerine, evlerine ve sığınaklarına çekilmiş olup, yalnız meydanda vazifedarlar, gaz temizleyiciler ve yangın söndürücüler kalmıştır. Gece ışıldaklar tarafından düşman tayyaresi yakalamıştır’ diyerek, halkın bir hava saldırısına karşı eğitimli olduğunu vurgulamıştır. Kiyef’te yapılan bu koruma talimatının Türkiye’de de yapılmasının fayda sağlayacağını ifade etmiştir.