Osmanlı arşivinde Menekşe Adası'yla ilgili incelenmemiş yeni vesikalar bulunmaktadır. Bununla beraber, adadaki Osmanlı izleri, neredeyse silinmek üzeredir. Hâlbuki bu ada 280 yıl çeşitli Osmanlı idaresinde kalmıştır

Monamvasia, zamanımızda Yunanistan’da Mora Yarımadası'nda Lakonya iline bağlı bir kasabadır. Turistik bir yerdir ve ziyaret edenleri büyülemektedir. Monamvasia tarihine ilişkin ilk bilgileri müteveffa Türkolog Paul Wittek’in ünlü araştırmasına borçluyuz. Monamvasia sözcüğünün Türkçe’deki çiçek ismi olan Menekşe / Menevşe veya Benefşe şekline nasıl dönüştüğünü Wittek gayet güzel bir şekilde izah etmiştir. Türkler bu adaya Menekşe veya Farsçası olan Benefşe olarak telaffuz ederler ve şaraplarıyla ünlüdür. Kanuni’nin veziri Kasım Paşa tarafından 1541’de Venedikliler'den alınan bu ada 1821 yılına kadar Osmanlı idaresinde kalmış ve Osmanlı denizcilik tarihi açısından özel bir öneme sahip olmuştur. Wittek, Kitab-ı Bahriye’deki bilgileri gayet ayrıntılı biçimde tahlil etmiştir. Ayrıca bu adanın İzmir’i ilgilendiren tarafı ise veziriazam Lutfi Paşa'nın bu ada için Venedikliler'den aldığı haracı İzmir Tire’de yaptırdığı camiye sarf etmiş olmasıdır. Wittek’in bu çalışmasına katkı yapmak mümkün görünmektedir. Osmanlı arşivinde Menekşe Adası'yla ilgili incelenmemiş yeni vesikalar bulunmaktadır. Bununla beraber, adadaki Osmanlı izleri, neredeyse silinmek üzeredir. Hâlbuki bu ada 280 yıl çeşitli fasılarla Osmanlı idaresinde kalmıştır. Temelde bir Yunan adası değildir. Özellikle 1821’den sonra Osmanlı-İslam izleri silinmeye başlanmıştır.

BEFENŞE / MENEVŞE

Asıl ismi Monamvasia (farklı yazım şekilleri de mevcut) olan bu ada, Osmanlı resmi yazışmalarında 1541’den sonra Benefşe’ye dönüştü. Halk dilinde ise Menekşe olarak ifade edildi. On altıncı yüzyıl sonlarına ait birkaç Osmanlı arşiv belgesinde, 1583 tarihli bir belgede Manavasiya olarak zikredildi. Ama 1585 tarihli başka bir belgede Befenşe/Menevşe olarak yazıldı. Her iki tanımlamanın da mevcut olduğu anlaşılıyor. Burada bulunan bağlar, zeytin, dut ağaçları ile koyunlar Osmanlı idaresi tarafından vergilendirildi. Bu yıllarda Menekşe Kalesi, Avarina, Moton, Koron kaleleri ile birlikte askeri bir şebekenin içerisine dâhil edildi. Buradan genellikle kalyatalar için cenkçi toplandı. 1573 tarihli bir Osmanlı belgesinde (TT 565, s.5) Manavaşiya, bir kaza olup (kadı oturuyor) Mezistre sancağına bağlıydı. Buraya üç köy (Kolona, Aya Fodri, Aya Nikola) ile bir mezraa (Valnoş) bağlıydı. İskelesi de mevcuttu. Başka bir belgede Menekşe Kalesi'nin serhatte ve tehlikeli bir yerde olduğu belirtiliyor, kâfir gemilerinin tehdidine sık sık maruz kaldığı ifade ediliyor. Bu tehlikeye rağmen Osmanlı sancakbeylerinin bu kaleden asker talep etmelerinin doğru olmadığı belirtiliyor. Bir defasında 600-700 asker buradan alınınca, kale boş kalmış, halk esir düşmüş ve hatta kalenin elden çıkma ihtimali belirmişti. Menekşe Kalesi'nin hisar erleri (askerler) bu durumu İstanbul’a iletmişlerdi. Menekşe Adası'nın gelirleri Mezistre sancakbeyine tahsis edilmişti. Bu gelirler iskele, gümrük, mumhane, boyahane, kayık ücreti, ihtisap, pazar bacı ve balıktan (Vatika köyü limanında ağ ve ığrıb ile tutulan balıklar vergiye tabi. Dalyan bulunmuyordu) ibaretti. İskele ve balık, en önemli gelir kalemi olarak görünüyor.

KORSAN TEHDİDİ

Ankara’da Tapu Müdürlüğü Arşivi'nde Menekşe Adası'na ait bir nüfus ve vergi sayım defteri bulunuyor. Buna göre Menekşe merkezde Müslümanlara ait evler bulunuyor. Mahzenler ve kargir ambarlar ise çok sayıda idi. Şerif Camisi isimli camide beş vakit namaz kılınmadığı belirtiliyor, ayrıca bu caminin banisinin bilinmediği, bazı yerlerinin tamir edildiği ifade ediliyor. Süleyman Paşa Camisi olarak da bilindiği belirtiliyor. Ayrıca bir de Şerif Mescidi isimli bir binadan söz edilir ki bu mescit binasının fetihten önce kilise olduğu belirtiliyor. Kale içinde dershane odaları, devlete ait sarnıçlar, su değirmenleri, Yukarı Kale'deki kilise (Metropolit kilisesi), kale dışındaki Aya Yorgi ile Istakarya Manastırları'ndan söz ediliyor. Menekşe kazasına bağlı yerleşim yerleri hakkında da bu defterde bilgi bulmak mümkün. Vatika, bu bölgenin en önemli köyü olarak görünüyor. Bayraklı Dimitri, Cerafoz, Misahor ve Aya Todori isimli mahallelere sahipti Vatika köyü. Paşa Adası, Vatika Köyü'nün tam karşısında yer alıyor ve davar oğlağı olarak kullanılıyor. Paşa, Çuka ve Menekşe adalarının karşısında vığlacılar (gözetleyiciler) bulunuyordu. Feniki, Şika, Aya Todori, Angolona Katavatra, Milagos, Goz, Abdiya, Berani, Kramasti, Lirya, Kolondi, Aya Nikola köyleri Menekşe kazasına bağlı köyler olarak sıralanıyor. Ayrıca Talanda, Haraşa, Kumlar, Vatyaş, Baraka, Kiyaris, Pestamata, Hraka mezraaları (ekinlik) ile Suyetro Manastırı sıralanıyor. Panaya Pradisso manastırı, Vatika Köyü sınırında yer alıyordu. Bu köyler korsan baskınlarından korunmak için gözetleyiciler istihdam ediyordu. Korsan kayıklarını Menekşe’ye haber vermek için üç yerde zimmi erkekler (Rumlar) gece gündüz nöbet beklerler. Bunun karşılığında da vergilerden muaf olurlardı. Bunlar deniz kenarında korsan kayıklarını görünce ateş yakarak haber verirlerdi. Eğer köylüler, gözetleyicilerin ihmalinden zarar görürlerse, köylülerin malını ve diyetini tazmin etmekle mükelleftiler. Vatika Köyü'nden 72 erkek on sekiz mahallede devriye gezmekle görevliydi. Bunlar nöbetleşe olarak varda beklerlerdi. Bu nöbetleri ayarlamak için bir vardacıbaşı bulunurdu. Bunlar sadece cizye ve öşür vergisi öderlerdi. Diğer vergilerden muaftılar. 31 Aralık 1715 tarihli bu defterde, kayık ücreti konusunda da açıklık getirilmiştir. Vatika Köyü'nden bir mil uzakta olan Paşa ve Çuka adalarına, Venedikli köylülerin hayvan taşıma imtiyazı, kaptan Corci’ye verilmişti. Bu belgelerden anlaşılıyor ki Menekşe Adası ve civarı, korsan tehdidine daima açık kalmış, Osmanlı idaresi de emniyeti sağlamak için yerli Hristiyanlar'dan oluşan bir uyarı sistemi kurmuştu. Bazı köyler bu baskıdan dolayı harabe hale gelmişti. İlginç bir görev de Şika Köyü'nden Yorgo oğlu Kiryako’ya verildi. Bu zat, harp aletleri ve silahlı adam istihdam etme hakkına sahipti. Bu zat Menekşe Kalesi'ne giden köprünün başında muhafaza hizmeti görüyor ve bunun karşılığında senede 68 kuruş alıyordu. Viğlacıların tümü vergiden muaftılar.

NÜFUS YAPISI

1715 yılında Osmanlı idaresi, Menekşe’de bir ev sayımı yaptı. Bu sayım defteri Osmanlı arşivinde korunuyor (TT 883). Buna göre Yukarı Kale’de Müslümanlara ait evler vardı. Bunlar mamur halde ama sahipsizdi. Osmanlı memuru, 1715’te, Müslümanlara ait burada 140 ev, 16 mahzen, bir kargir ambar, bir cami (banisi bilinmiyor, duvarları ve müdevver kubbesi mamur, bazı yerleri tamire muhtaç), üç dershane odası, bir mescit (şimdi mühimmat ambarı), 2 adet devlete ait su sarnıcı, 1 su değirmeni (mamur halde) tespit etti. Aşağı Kale’de ise 71 ev mamur halde iken, 11 ev harap olmuştu. Dört ev de yeni Müslüman olmuş kişilere aitti. 36 dükkân, 5 mahzen, 4 çörek fırını, 17 odanın eskiden Müslümanlara ait olduğu belirtiliyor. Şimdilerde bu yerlerin birilerinin eline geçtiği ifade edilir. İki cami, bir mescit, 21 kiliseden söz edilir. Mescit eskiden kiliseymiş. Ama caminin orijinal olduğu ifade edilir. Menekşe’ye bağlı köylerde yaşayan Hristiyan köylülerin Menekşe’de evleri vardı. 218 ev Hristiyanlara aitti. Ayrıca dört dükkân ile 2 mahzen de onlarındı. Bunların dışında esir Hristiyanlar ile vârissiz ölenlere ait evler ayrıca listelendi. 121 ev bu tür kişilere aitti. 1715’te harap halde olan sekiz adet ev ise Efrenciyan denilen muhtemelen Venedikli olan kişilere aitti. Kilise ise kadim metropolitlik idi. Burada ayin yapılıyordu. Bir adet ev ile üç adet dükkân bu kiliseye aitti. Bir kilise ise Osmanlı idaresi tarafından hamam yapılmak ve Süleyman Paşa Camisi'nin kandil yağını karşılamak için satın alınmıştı. Menekşe köylerinin çoğunun bu yıllarda perişan halde olduğu, Girit kökenli kişilerin bu köylerde yasadıkları, az sayıda mühtedinin bulunduğu, çoğunun Rum olduğu anlaşılıyor. Aya Yorgi, Istakarya ve Panaya Asimatorya manastırlarının da aktif olduğu anlaşılıyor. Osmanlı memuru, Menekşe’deki kiliseleri de tespit etti. Bu yıllarda bu kiliselerin bir kısmı harabe halde idi. Bir kısmı ise cami ve mescide çevrilmişti. Aya Zaranda ve Aya Andriya kiliseleri cami yapılmıştı. Panaya Asimatorya, Ayo Kedini, Ayo Kostantin, Andırıya Lekisi, Ayo Zahariya, Ayo Lefteri, Ayo Hristoforo, Panaya Malina, Panaya Drakoni, Panaya Barmakoşa, Aya Dimitri, Aya Nikola, Sofiya-yı Kadim, Ayo Yanni, Ayo Anna, bu kiliselerden bazılarıdır. Menekşe merkezin taşlık olduğu ama mahsulünün orta halli olduğu belirtilir.

17 ÇEŞİT İNCİR

Ünlü seyyah Evliya Çelebi, Menekşe Adası'nı birkaç kez ziyaret etmiştir ve zamanımıza çok güzel tasvirler bırakmıştır. Öncelikle Menekşe Kalesi'ni, Van Kalesi'ne benzetir ve Van Kalesi'nden daha yüksek ve geniş olduğunu yazar. Çiçeklerinden dolayı, Müslüman lisanında, Menekşe veya Benefşe denildiğini yazar. Ona göre, burası limansız, açık bir yerdir. Buranın sakinlerine Çakona (Anabolu civarında yaşamış olan bir halk) denildiğini; Rumca ve Dalyan diliyle konuşmadıklarını, kendilerine özgü bir lehçeleri (Çakona lehçesi veya Çakonya ağzı, Yunanca’nın farklı bir diyalektidir) olduğunu söyler. Sahili, mahsulü ve on yedi çeşit inciri vardır. Narları da hoştur. Aşağı Hisar ve Yukarı Hisar’ın birer komutanı vardır. Muhtesip (pazar işleriyle görevli remi memur), bacdar (vergi tahsildarı), şehir kethüdasına sahiptir. Köyleri mamurdur. Evliya, Menekşe’nin evlerini de dikkatlice gözlemlemiştir. Ona göre kale içinde beş yüz adet ev bulunur. Bunlar kale gibi evlerdir ve su sarnıçlarına sahiptir. İçkale’de gayrimüslim evleri yoktur. Burada iki adet cami, biri Fethiye Camisi (Sultan Süleyman Camisi) diğeri de Derviş Mehmed Ağa Camisi, bulunur. Evler ve camiler özel kiremitlerle donatılmıştır. Dut ve servi ağaçlarıyla, dar sokaklarıyla, kent mezarlığı ile sokaklardaki beyaz taşlı döşeme kaldırımlarıyla, kendine özgü bir mimariye sahiptir. Maltalılar ve Venedikliler geri almak için burayı kuşatmışlarsa da alamamışlardır. Çelebi, Menekşe Kalesi'nin, Girit açısından askeri önemini de değinir. Girit’e giden Osmanlı gemileri buraya uğrarlar. Gerçekten, Çelebi’nin verdiği bilgiler, arşiv bilgileriyle karşılaştırıldığı zaman, abartılı edebi tanımları hariç tutulursa, doğru olduğu ortaya çıkmaktadır. Sadece buradaki en büyük caminin Süleyman Paşa Camisi mi yoksa Sultan Süleyman Camisi mi olduğu konusunda anlaşmazlık vardır.