Bence insan için en tehlikeli şey yalandır.
Beyaz yalan, siyah yalan diye ayrım yapmadan, yalan söylemenin tehlikeli olduğu kadar, yüksek zeka gerektirdiğini söyleyebilirim.
Çünkü, bir yalan söylediğinizde, onun ortaya çıkmaması için yeni bir yalan söylemek zorunda kalırsınız.
Bir süre sonra öyle bir hale gelirsiniz ki, söylediğiniz yalanları hafızanızda tutmakta zorluk çekersiniz.
Uyanık biri, eski yalanlarınızdan yola çıkarak sizi zor durumda bırakabilir.
İşte bu yüzden hiç, hadi olmadı mümkün olduğunca yalan söylememelisiniz.

***

Yalan söyleyenler için kullanılan “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” deyimini anımsarsınız.
Peki bu deyimin nereden çıktığını bilir misiniz?
Öyleyse anlatayım, hafızalarımız tazelensin.

***

İstanbul’daki Fatih medreselerinde, uzun zaman önce, çok sıkı bir eğitim alan talebeler kalırdı. Medresenin her odasında üç dört talebe bir arada yaşar, ders çalışır, ezber yapar, yemek yer ve yatar uyurdu.
Dersleri çok ağır olduğu için, gündüzler yetmez, çoğu vakit gecenin ileri saatlerine kadar kitap okur, ezber yaparlardı.
Elbette şimdiki gibi elektrik olmadığı için, odaların aydınlanması mumlar ile yapılırdı.
Talebeler kendilerine verilen burslardan kenara mum parası ayırırlar ve aralarından bir tanesine bu paraları vererek, mum almaya gönderirlerdi.
Gece yanacak mumları temin etme işi, böylece nöbetleşe yapılırdı.

***

Bu talebelerden bir tanesi, çok açıkgöz biriydi.
Yana yana eriyen mumların eriyiklerini toplar, tekrar eritir ve onlardan uyduruk mumlar yapardı.
Sonra da kendisine yeni mum almak için verilen parayı iç eder, bu kendi imalatı uyduruk mumları yeni diye arkadaşlarına dağıtırdı.
Fakat bu kurnazın önde gideninin aldığı mumlar yepyeni mumlar gibi uzun ömürlü olmaz, yatsı namazı vaktine kadar ya yanar, ya yanmaz tükenirdi.
***
Odadaki öteki talebeler, bir iki tecrübeden sonra işi anladılar.
Günün birinde, aralarında anlaştılar ve bu kurnaz talebeyi köşeye sıkıştırıp “Biz sana aramızda mum parası toplayıp vermiyor muyuz?” diye sordular.
Uyanık öğrenci “Veriyorsunuz elbet” diye yanıtladı.
Diğer öğrenciler, “Peki sen bize neden böyle uyduruk mumlar getiriyorsun?” diye sordular.
Uyanık öğrenci “Nesi uyduruk imiş mumların” diye yanıtladı.
Diğer öğrenciler “İnsafsız... Bizim mumcudan aldığımız mumlar, sabaha kadar yanarken, senin getirdiklerin çok tez bitiyor” dediler.
Uyanık öğrenci yalanının sürdürebilmek için bir başka yalana başvurdu.
“Canım ben ne yapayım, demek ki zalim mumcu mumları küçültmüş” diye yanıtladı.
Bu pişkinlik karşısından içlerinden biri dayanamadı ve “Hadi ordan, seni yalancı. Artık iş açığa çıktı. Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar” dedi
Bu söz öteki talebelerin o kadar hoşuna gitti ki dillerine doladılar.
Böyle böyle de insanlar arasında yayıldı.

***

Kıssadan hisse:
Yalan söylemek zordur. Kolay olanı doğru söylemektir.
Zoru seçmeye ne gerek var, kolayını yapmak varken.

Son not: Karabağlar Belediyesi'nde bir memur ile meclis üyesinin gece yarısı başkan yardımcısının oda kapısını tekmelemesi olayında, bir başka meclis üyesi telefonla arayarak düzeltme yapmamı istedi. İlginç şeyler anlattı. Sizin de ilginizi çekeceğini düşünüyorum ancak Salı gününü beklemek zorundasınız...