Geçtiğimiz gün beni gülümseten ve içimi sıcacık yapan bir manzaraya tanık oldum. Sizinle paylaşmasam olmaz.
Yaşlı bir adam torununu apartmanın bahçesine çıkartmış. Küçük kız heyecanla ellerini çırparak “Hadi sevelim mi dede” diye soruyor. Onların dikkatle baktığı yöne yüzümü çeviriyorum ve kırmızı bir kedi evi görüyorum. Kedi evinin önüne içi dolu mama kabı ve su kabı yerleştirilmiş. Dünya tatlısı tekir bir kedicik mutlu mesut mamasını yiyor.
Küçük kız kediye doğru ani bir hamle yapmaya kalkınca dedesi usulca elinden tutuyor. Ona diyor ki: “Önce kedinin karnını doyurmasını bekleyeceğiz, sonra yanına yavaşça yaklaşacağız. O bize izin verirse seveceğiz, tamam mı?”
Küçük kız sabırsızlanıyor ama yine de başını sallayarak dedesiyle beklemeye başlıyor.
Kedicik mamasını yiyor, suyunu içiyor. Sonra birlikte kediye doğru yürüyorlar. Kedi zaten ona yapılan iyiliğin ve sevildiğinin farkında. Küçük kızın ayaklarına sürünerek kendi dilinde teşekkür ediyor. Kediyi okşarken o küçük kızın yüzündeki mutluluğu görmeniz lazım. O manzaranın güzelliğinden yayılan enerji adeta tüm çevreyi kucaklıyor.
Hayvan sevgisiyle ve daha da önemlisi hayvanlara saygıyla nasıl yaklaşacağını öğrenen bir kız çocuğu yetişiyor. Onu böyle güzel yetiştiren dedesinin ve ailesinin yüreğine sağlık.
***
Hayvan sevgisi, insanın içindeki iyiliği, empati yeteneğini, vicdan mekanizmasını, merhamet duygusunu geliştiren bir özellik… Hayvan sevgisi ne kadar erken yaşta kazanılırsa, o kadar duyarlı bireyler olarak yetişiyoruz. Bunu ben kendi kafamdan söylemiyorum; birçok bilimsel çalışmanın sonuçları, hayvan sevgisiyle büyüyen çocukların daha empatik, sevecen, özgüvenli, sosyal ve uyumlu bireyler olduğunu gösteriyor.
***
Her insan dünyaya masumiyetiyle, saflığıyla, ışığıyla geliyor. İyisiyle kötüsüyle yaşadıkça, öğrendikçe, deneyimledikçe yoğrulup şekilleniyoruz.
İnsan gelişiminde bebeklik ve çocukluk dönemi özel bir öneme sahip. Bebeklik en hızlı geliştiğimiz zaman dilimini oluşturuyor. Dünyaya gözlerimizi açtığınız andan itibaren hem zihinsel hem de ruhsal yönden gelişmeye başlıyoruz. 0-3 yaşta bize ne verilirse onu alıyoruz. Benimsiyoruz. 3-6 yaşta iç dünyamızdan dışa açılıyoruz. Ve her şeyden önemlisi bu yaşta vicdani duygularımızın temeli atılıyor. Bu yaşta değer yargıları hayatımıza giriyor. İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı anlamaya başlıyoruz.
O yüzden de 0-7 yaş arasında kazandıklarımız hep bizimle kalıyor. Bu yaşta hayvan sevgisi, doğaya karşı duyarlılık kalbimize kazındıysa bir daha oradan çıkmıyor. O sevgi, o duyarlılık kendini hayatın her alanında gösteriyor.
Evin kralı kediler
Kediler, evcil hayvanlar dünyasında 'evin efendisi' lakabını sonuna kadar hak eder. Sadece evin değil, sosyal medyanın da efendisi olan kedilerle ilgili paylaşımlar sürekli beğeni rekorları kırıyor. Geçtiğimiz günlerde de bir sosyal medya paylaşımı kedi sahiplerinin yüzünü güldürürken, kedi sahibi olmayı düşünenlerin de gözünü azıcık korkuttu. “Kedime kurallar” isimli paylaşım, ilk kez kedi sahiplenen bir kişinin kedisine koyduğu kuralları ve onları nasıl tek tek esnettiğini içeriyor. İşte o kurallar:
1- Yatağa çıkmak yasak.
2- Tamam yatağa çıkabilirsin ama mutfağa girmen yasak.
3- Tamam mutfağa da girebilirsin ama tezgaha çıkmak yok.
4- Tezgaha çık ama ben yemek yaparken değil.
5- Tamam her yere girip çıkabilirsin ama gece koşmak yok.
6- Bildiğin gibi yap.
Hayvan beyni= 1 - Yapay Zeka= 0
Londra Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırmaya göre keşfetmek hayvan beyninin yapay zekadan daha hızlı öğrenmesine yardımcı oluyor. Neuron'da yayımlanan çalışmada sinirbilimciler, fareler üzerinde bir deney gerçekleştirerek; bir ortamdaki engelleri basitçe gözlemlemenin bilgi edinmek için yeterli olup olmadığını ve keşif amaçlı eylemlerin hayvanların öğrenmelerine etkisini test etti. Farelerin çevrelerine yerleştirilmiş olan engellere doğru keşif koşusu yapmaları engellendiğinde öğrenemedikleri ortaya çıktı. İçgüdüsel keşif eylemlerini yapabildiklerinde ise çok hızlı bir şekilde öğrenebildikleri gözlemlendi.
Ekip daha sonra, beynin öğrenme algoritmalarını keşfetmek amacıyla, yapay zeka ajanları ile çalışma gerçekleştirerek hangisinin fare davranışını en yakın şekilde kopyaladığını gözlemledi.
Takviyeli öğrenme modellerinin iki ana sınıfı bulunuyor: Modelsiz ve model tabanlı. Ekip, farelerin bazı koşullar altında modelden bağımsız hareket ettiğini, bazı koşullar altında ise bir modele sahip olabileceğini gördüğü için; öğrenme algoritmasında neyin gerekli olduğunu anlayabilmek adına her iki öğrenme şekli arasında karar verebilen bir akıllı ajan uyguladılar.
Technology Networks’e konuşan makalenin yazarı Professor Tiago Branco, “Yapay zeka ile ilgili sorunlardan biri, akıllı ajanların bir şeyler öğrenmek için çok fazla deneyime ihtiyaç duymalarıdır. Çevreyi binlerce kez keşfetmeleri gerekirken, gerçek bir hayvan ortamı on dakikadan daha kısa sürede öğrenebiliyor. Bunun kısmen, yapay etmenlerin aksine, hayvanların keşiflerinin rastgele olmaması ve bunun yerine göze çarpan nesnelere odaklanmasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Bu tür yönlendirilmiş keşif, öğrenmeyi daha verimli hale getiriyor ve böylece öğrenmek için daha az deneyime ihtiyaç duyuyorlar” dedi.
Yere atılan sigara izmaritleri tehlike saçıyor
Sadece ülkemizde değil tüm dünyada sigara izmaritleri yani içilmiş bir sigaranın filtresi en yaygın çöplerden birini oluşturuyor. Sokaklarda, parklarda, sahillerde, ormanlarda yani akla gelebilecek her ortamda yerlerde sigara izmaritlerini görmek mümkün. Sigara izmaritleri sadece görsel anlamda çirkinlik yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda toksin sızdırıyor.
İsveçli bilim insanları, sigara izmaritlerinin binlerce toksik kimyasal ve mikroplastik lifle dolu olduğunu; bu nedenle çevreye atılan herhangi bir çöp olarak değil tehlikeli atık olarak görülmesi gerektiğini bildirdi. Avrupa Birliği, sigara filtrelerini tehlikeli atık olarak sınıflandırsa da henüz filtrelerin yasaklanmasına yönelik bir adım atılmadı. Ülkemizde ve dünyada da sigara izmariti sorunu yeterince dillendirilmiyor.
Gothenburg Üniversitesi’nde gerçekleştirilen çalışma kapsamında, sigara içildikten sonra filtrede kalan toksinlerin yanı sıra filtrede baştan itibaren bulunan maddelerin suda yaşayan organizmalar üzerindeki etkilerini test etti. Toksinlerin sivrisinek larvaları arasında yüzde 20 daha yüksek ölüm oranına yol açtığı; balıkların ise 4 gün boyunca bir litre suda iki sigara izmaritinin salacağı miktarda toksine maruz kaldığında ölebildiğini belirledi.
Sigara filtreleri aynı zamanda çevreye dağılan mikroplastiklerin de önemli bir kaynağı ve biyolojik yaşam üzerinde büyük bir olumsuz etki yaratıyor.
Eşitlik, cesaret ve doğruluk üzerine…
"Asla ama asla doğru olanı yapmaktan korkmayın, özellikle de bir insanın veya hayvanın iyiliği söz konusuysa." - Martin Luther King, Jr
İyilik, esenlik, sağlık ve yaşam hakkı söz konusu olduğunda insan ve hayvanın eşit derecede önemsendiği günler bir gün gelir mi?