Türkiye'de eğitim, yine ideolojik tartışmaların gölgesinde. Kimi zaman müfredat, kimi zaman da imam hatipler üzerinden yürütülen bu tartışmalara bir yenisi daha eklendi: ÇEDES projesi… Çevreme duyarlıyım ve değerlerime sahip çıkıyorum. Kulağa ne kadar da masum, hatta cazip geliyor, değil mi? Ancak pembe bir örtü gibi görünen bu projenin altında, laik ve bilimsel eğitimle hesaplaşmaya çalışan 20 yıllık iktidardan başka bir şey yatmıyor.

99 okul… 99 din görevlisi… Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gönderilen listede isimleri yazıyor. Bu kişilerin nitelikleri, pedagojik formasyonları ve çocuk gelişimi konusundaki bilgileri hakkında hiçbir bilgimiz yok. Öğretmenlerimiz, sınıftan çıkarılıyor; yerlerine “imam, kayyım, müezzin, Kuran kursu öğreticisi” unvanlı kişiler giriyor. Üstelik bu atama furyası, manzara daha da ironikleştirecek şekilde. Sanki eğitimin mabedi okul değil de cami imiş gibi… Sanki eğitim, bilimin ışığında değil, minare gölgesinde verilirmiş gibi…

Yıllardır uyardığımız tehlike şimdi ete kemiğe bürünmüş gözümüzün önüne dikilmiş durumda. Bakanlığın pilot il diye laiklik ile adını duyurmuş İzmir ve Eskişehir’i seçmesi, kaçak tarikat yurtları için dört bir yandan mücadele veren insanları hedef alması ayrı bir manidar. İki yıl önce tepkiler üzerine geri çekilen proje, Bornova’da sessiz sedasız uygulamaya konuluyor. Öğretmenler dışarıda, imam içeride… Akla ziyan bir manzara. Üstelik bu din görevlilerinin hangi kurumdan geldiği de meçhul. Diyanet mi, Vakıflar Genel Müdürlüğü mü, yoksa peşkeş çekilecek bir başka tarikat veya cemaat mi?

Çocuklarımızın okul dışındaki etkinliklere veli izni olmadan götürülemeyeceği kanunen belirtilmişken, velilerin haberi bile olmadan camilere yönlendirilmesi kabul edilemez. Bilimsel etkinlikler, spor faaliyetleri gibi sayısız seçenek dururken ısrarla ve tek seçenek olarak dini faaliyetlerin dayatılması, açıkça bir dayatma ve yönlendirmedir.

Veli Der’in de altını çizdiği gibi, laiklik sadece bir ideoloji meselesi değil; aynı zamanda kamusal ve parasız eğitimin de teminatıdır. Eğitim, tüm çocuklara eşit fırsatlar sunmalı, onları bilimsel düşünceyle donatmalı ve farklılıklara saygı duymayı öğretmelidir. Oysa bugün tanık olduğumuz, tek tip bir insan yetiştirme çabasıdır. Bu çabanın öznesi olan çocuklar, geleceğin mimarları olmaktan çok, belirli bir ideolojinin piyonlarına dönüştürülmekten öteye geçen bir amaç taşımıyor.

Bugün Bornova’nın üzerindeki kara bulutlar, yarın tüm Türkiye’ye talip. Bu gidişata dur demek, hepimizin, görevi. Cumhuriyetin 101. yılında eğitim, bilimin ışığıyla aydınlanmalıdır. Hedef alınan Anayasa’nın 2. Maddesi “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” ifadesidir. Minarelerin gölgesi, eğitimin üzerine düşmeyecektir. Çünkü bizim ne tarikata ne cemaate, karanlığa terk edecek tek bir çocuğumuz bile yok!