90’lı ve 2000’li yılları yaşayan bizlerin bildiği fakat yeni neslin bilmediği çok güzel anlar zamanlar var. Bugün biraz onlardan bahsetmek istiyorum size.

Okudukça ne demek istediğimi daha iyi hatırlayacaksınız. 

Öncelikle, efsane çocukluk anılarımız oldu. Koşa koşa, doya doya sokakta oynayabildik. Kötülük elbette her çağda olduğu gibi o günlerde de vardı ama böyle iliklerimize işlememişti. Güvenle parka gidip, akşamlara kadar oynayabildiğimiz günlerdi. Şimdi çocukların tek aktivitesi bilgisayar, telefon ve saçma sapan sosyal medya uygulamalarında vakit geçirmek. 
Sonrasında yediğimiz o lezzetli yiyecekler. Fastfood kavramı yeni yeni yerleşmekteydi hayatlarımıza fakat onlar bile şahaneydi. Zaten çok nadir yenen ama lezzetli olan bir şeydi bizim için. Yediğimiz yumurtanın, sebzenin meyvenin tadı başkaydı.  Okulda yapılan yerli malı haftasının anlamı, 23 Nisan,19 Mayıs kutlamaları için stadyumlarda hazırlanmak, o coşku tarif edilemez. 
Aile kavramı bambaşkaydı. Akşam olunca bütün aile sofraya oturulur, birlikte vakit geçirilirdi. Mutlaka komşularla akşam oturmaları ya da birlikte etkinlikler yapılırdı. Herkes herkesi tanır ve korurdu. Mesela benim eski mahallemde taksi durağı vardı. Ailem bilirdi biz sokakta oynuyorsak taksiciler bizlere mutlaka göz kulak olurdu. 

Çıkma teklifi geri gelsin!

İnsan ilişkileri de başkaydı. Çoğunluğun birbirine yardımcı olduğu ve güvendiği bir ortamda büyüdük. Dedim ya az önce kötülük elbet vardı ama iliklerimize işlememişti böylesine… İkili ilişkilerde de çıkma teklifi vardı. Yeni nesile çokça komik gelen fakat ben ve benden önceki nesillerin en büyük yarasıdır bu. Zaten cep telefonu yoktu, olduğu zamanda da çok pahalıydı. Ailelerimizde her saat, her an dışarı çıkmamıza izin vermezdi. Çıkma teklifi edilir, çıkılır evlere dönülürdü. Zor ve zahmetli olan her şey daha kıymetliydi. Şimdi ‘’lovebombing, gaslighting, ghosting’’ derken ilişkiler 3 günlük oldu. 

Mesela jazz festivalleri vardı, gazinolar vardı, gündüz matineleri vardı. Dünyaca ünlü gruplar (Metalica, Scorpions v.b) konserler vermek için Türkiye’ye gelirdi. Ne şanslıyız ki Kenny Neal gibi isimleri canlı dinleyip, tanıyabildik. 

Eleştirilebilen siyasetçiler

Siyasal ortam her zaman karanlıktı, karışıktı ama böyle miydi? Elbette değildi. Karanlık birçok şey yaşandı. Ama hafızamızda bütün siyasilerin hep beraber televizyona çıkıp tartıştığı programlar hafızamızda. Ya da gönül rahatlığıyla eleştirebildiğimiz devlet adamları. Her zaman bir baskı elbette olmuştur ama vatandaşından gazetecisine herkes siyasetçileri istediği gibi eleştirebildi. 
Demem o ki; 90’lar altın çağlardı. Gereksiz nostalji diyenlere inat, müziğiyle, konserleriyle, fuarlarıyla, festivalleriyle, sanatçılarıyla, siyasetçileriyle, eğitim, öğretimiyle, üretimiyle ülkenin altın çağıydı. Şimdi her şeyinin içinin boş gelmesi biraz da bundan.