Bizim Gökmen, Gezi olayları sorasında ciğerine dolan gazlardan “astım” sıkıntısı çekiyordu.
Geçtiğimiz günlerde kendisini ziyaret eden CHP İzmir Milletvekili ve bizim de gazeteci büyüğümüz Atila Sertel'e zaman zaman nefes almakta zorlandığını söylemiş.
Atila abi o saatleri anlatırken gözleri doldu, sesi titredi.
Döndü, “Arkadaşlar, içerideki gazetecileri her gün yazın, unutturmayın” dedi.
Dahasını söylemedi, anlayana bıraktı...
***
Kasabanın birinde zengin bir tüccar yaşarmış.
Öleceği vakit yakınlarını çağırmış ve vasiyetini açıklamış.
“Ben mezara konulduğum gün, kim gelir benimle bir gece mezarda kalırsa, ona servetimin yarısını bırakacağım” demiş.
Çoluğu çocuğu, akrabaları servetin yarısı bırakılacak olmasına rağmen bunu yerine getiremeyeceklerini düşünüyorlarmış.
Kısa bir müddet sonra adam ölmüş.
***
Adamın vasiyeti kasabada zaten meşhurmuş.
Bunu duyanlardan biri de kasabanın en uzak köşesinde yaşayan hamalmış.
Adamın öldüğü haberini duyunca yakınlarına kendisinin bir gece mezarda kalabileceğini söylemiş. Bunun üzerine cenaze merasiminden sonra hamalı da adamla birlikte mezara koymuşlar.
***
Hamal kendi kendine, “Zaten bir tane ipim bir tane de küfem var. Kaybedecek bir şeyim yok. İyi ettim de bu adamla buraya girdim. Çıktığımda kasabanın hatırı sayılır insanlarından biri olacağım” diye düşünürken bir gürültü kopmuş ve dünyada daha önce hiç karşılaşmadığı yüzlere orada rastlamış.
Gelen melekler aralarında konuşuyorlarmış:
“Bu ölü olan zaten elimizde. Onu istediğimiz vakit hesaba çekebiliriz. İlk önce şu canlı olandan başlayalım...”
Adam tir tir titriyorken başlamış melekler art arda sorular sormaya:
“Söyle bakalım ey falan oğlu filan.
Küfenin ipini nereden buldun?
Satın aldıysan ne kadara aldın?
Kimden aldın?
Aldığın kişiyi dolandırdın mı?
Hakiki değerinde mi verdin ücretini?”
Adamın dili dolanıyor sorulan sorulara cevaplar bulmaya çalışıyor ancak, o cevap verdikçe ip ile ilgili bir başka soru ile karşılaşıyormuş.
***
Daha küfenin hesabına geçmeden, gün ağarmaya başlamış.
Zengin adamın akrabaları gelmiş ve adamı mezardan çıkarmışlar.
“Artık kasabanın sayılı zenginlerindensin. Anlat bakalım bir gece mezarda kalmak nasıl bir duygu?” diye sormuşlar.
Hamal:
“Aman, lanet olsun. İstemiyorum. Bütün mal mülk sizin olsun. Ben bir ipin hesabını sabaha kadar veremedim, o kadar malın hesabını kıyamete kadar veremem...” demiş.
***
Kıssadan hisse;
Bu dünyayı ne kadar seversen sev, bir gün ayrılacaksın.
Ne kadar toplarsan topla, bir gün bırakacaksın.
Ne kadar yaşarsan yaşa, bir gün öleceksin.
Ne yaparsan yap, bir gün hesabını vereceksin...
Doğru...
Vicdanı kemikleşenler bile, bir gün mutlaka hesabını verecekler.
Bu dünyada...