1575 yılında Çeşme, Seferihisar, Selçuk, İzmir ve Söke bölgelerinden oluşan İzmir vilayetinde Müslüman göçebeler, mahalleliler, askerler ve köylüler, ya geçici olarak ya da daimi olarak imam tuttular.

Osmanlı idaresi, 1575 yılında Çeşme, Seferihisar, Selçuk, İzmir ve Söke bölgelerinden oluşan İzmir vilayetinde Müslümanların tuttukları imamları vergilerden muaf tuttu. Masrafları da ya vakıflardan ya da cer yöntemiyle Müslüman halktan sağlandı. Devletin doğrudan imamlara yönelik bir sayımı yoktu ama bunlar arazi vergilerinden muaf oldukları için Osmanlı nüfus sayımlarında vergiden muafiyetlerini belirtmek için kimi kişilerin imam oldukları açıkça belirtilmişti. Bu nedenle, ancak Osmanlı nüfus sayımlarından imamların isimlerini ve daimi olarak görev yapıp yapmadıklarını öğrenmek mümkündü.

Whatsapp Image 2024 06 07 At 14.54.21

50'YE YAKIN GÖREVLİ

Aldıkları ücretler ve hangi vergilerden muaf oldukları ise ayrıntılı bir şekilde yazılmamıştır. İzmir vilayetini kapsayan 1575 tarihli nüfus sayımı (tahrir defteri) tarafımızdan (Erdoğru ve Değerli) tarafından yayınlanmıştır. Bu nüfus sayımı incelendiği zaman, 1575 yılında İzmir vilayetinde, köyler de dâhil olmak üzere, 50'ye yakın imamın görev yaptığı belgelenmektedir. Bu rakam gerçekten çok azdır. Bunların çoğu da köy imamı veya askeri imamdır. Göçebe cemaatlerle birçok köyün imamının mevcut olmadığı görülür. Bu durum sanırım, köylülerin ekonomik durumlarıyla ilgiliydi. Çoğu köylü veya göçebe cemaat, imamın masrafını karşılayabilecek durumda değildi. Bununla beraber camisi olan eski köyler, bir imam ile diğer dini personelin (muhassıl, müderris, hatip, müezzin, mülazım, danişmend gibi) masraflarını ancak karşılayabilecek ekonomik güce sahiptiler. İmamların sayıca az olması, mezhep veya tarikatlarla ilişkili değildi. Müslüman köylüler ve göçebeler, ücretini kendileri ödeyerek özellikle Ramazan aylarında namaz kıldırması amacıyla ücretli imam tutuyorlardı ama şehir merkezlerinde durum farklıydı.

BAZI MAHALLELERDE YOKTU

1575 yılında İzmir merkezde sadece Faik Paşa Mahallesi'nde bir imam görevliydi. İzmir’in diğer mahallelerinin imamları yoktu. Ama ilginç bir şekilde İzmir merkeze çok yakın olan Donuzluburnu köyünde üç imam mevcuttu. Bu durum köylülerin, imam işine, şehirlilerden daha çok önem verdiğini gösteriyor. Zira Bornova, Bayraklı ve Kokluca (Kuğuluca sözcüğünden bozmadır) köylerinde daimi birer imam vardı. İzmir’in Emrezli köyü sanırım en sofu köylerden biriydi. Burada müderris, imam ve din ilimlerini öğrenmeye hevesli öğrenciler vardı. Çeşme merkez bu açıdan Emrez köyü ile benzerlik gösterir. 1575 yılında Çeşme köyünde yedi köy imamından söz edilir. Çeşme kalesinde görevli askerler için de bir hatip ile bir müezzin görevliydi. Kösederesi köyü nüfus bakımından kalabalık olmasına rağmen (377 Müslüman erkek var), bir tane bile imamın olmayışı ilginçtir. Bu bölgede en sofu yerlerden biri de Fenarizadelerden dolayı Seferihisar’dı. Seferihisar mahallelerinde çok sayıda ilahiyat öğrencisi, imam, müezzin gibi dini personel vardı. Bunların bir kısmı da diploma sahibiydiler (berat). Tahin köyü de dini personel açısından dikkat çekici bir köydü.

Whatsapp Image 2024 06 07 At 14.54.20

KALABALIK KÖYLERDE

Selçuk (Ayasluğ) bu açıdan incelendiği zaman görülür ki, Selçuk mahallelerinin hiçbirinde imam yoktu. Ne diplomalı imam, ne de geçici imam vardı. Sadece Selçuk kalesinin içindeki camide askerler için imamlık yapan bir erkek imamdan söz edilir. Mehmed oğlu Bekir Fakı adını taşıyan bu imam, askeri imamdı. İsa Bey Camiinin bile imamı yoktu. Selçuk köylerinin çoğunda da imam yoktu. Sadece Andus ve Zeytun gibi nüfusça kalabalık köylerde köylülerin tutuğu birer imamdan söz edilir. 1575 nüfus sayımında Söke merkezde ise üç imamın ismi veriliyor. Bunlardan biri Cuma Mahallesinde imamlık yapan Dur Hoca Halife’dir. Söke köylerinin çoğunda da imam yoktu. Sadece Sergünez, Savcıköy, Kemer ve Kayas gibi birkaç köyde imamın varlığı belgelenebiliyor. Göçebelere (Yörük) gelince, bazı cemaatler Ramazan aylarında namaz kıldırması için imam tutuyorlardı ama çoğunluğunun imamı yoktu. Örneğin kalabalık bir cemaat olan Manavgatlılar cemaatinin imamı yoktu. Bütün bunlardan çıkan sonuç, Osmanlı idaresinin sadece askerler için resmi olarak imam tayin ettiğidir. Köylüler, şehirliler ve göçebeler, kendi imamlarını kendilerinin bulduğudur. Vakıfları olmayan ya da cerle masrafları karşılamayanlar imamsız kalmıştır. Genellikle imama bir ev tahsis ediliyor, iaşe ve ibatesi köy veya mahalle halkı tarafından karşılanıyordu. Belirtmek gerekir ki, bu dönemde imamların tayin, azil ve mesuliyetleri hakkında devletçe hazırlanmış ciddi bir kanun da yoktu.