Bugün tam 18 gün oldu.
Sözcü Gazetesi'nin internet sitesi sorumlusu Mediha Olgun ile muhabiri Gökmen Ulu hala tutuklu, hala cezaevinde.
Hatırlamakta yarar var.
Gökmen ile Mediha için, 19 Mayıs günü gözaltı kararı verildi. 26 Mayıs günü akşam saatlerinde ise tutuklanarak cezaevine kondular.
Günlerdir yazılıp çizilmesine rağmen, her iki gazeteci hakkında iktidardan “tek cümle” duymadık.
İş iktidarın damatlarına gelince “son sürat” işleyen adalet, sıra gazetecilere gelince düzmece deliller ve “kiralık kalemlerin” tanıklığı ile acımasızca işledi.
Umudumuz var hala...
***
Gökmen Ulu'nun “Örgüt içerisinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan tutuklanmasının ardından, aslında işlerin öyle olmadığını yazmıştım.
Gökmen'in İzmir ve çevresinde dönen “rantı” kurcaladığı için “hedef” olduğunu, bu karmaşık ilişkilerde bazı CHP'li belediyelerin de bulunmasının kendisini “şaşırttığını” vurgulamıştım. Daha da şaşırtıcı olanı, Gökmen'i “örgütçü” yapan hukukun, örgütçülüğü tescilli “rantçılara” hiç dokunmaması. Biz de “devletin kayıtlarına” dayanarak yayınlayınca ortalık biraz karışmış.
Yüksek binalarda rahatsızlık yaratan “ifadelere” devam edelim o zaman...
***
İzmirli işadamı Ahmet Küçükbay'ın, İzmir Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde 16 Ağustos 2016 tarihinde verdiği ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan 2017/9913 soruşturma, 2017/3060 esas, 2017/249 numaralı iddianameyi incelemeye devam edelim.
Küçükbay'ın ifadelerinde geçen isimlerin katıldıkları toplantılar, kendisi hakkındaki aleyhte haberler için başvurduğu yerler ve aklama çabalarını okuduk. Gökmen'i çok da direkt ilgilendirmeyen, Küçükbay'ı “dolandırmaya yönelik” olduğu belirtilen bazı ifadelere ise hiç değinmedik.
***
Şimdi gelelim Küçükbay'ın da sanık durumunda bulunduğu iddianamedeki diğer ilginçliklere. Polisin MASAK'a yaptırdığı incelemeler ve parasal hareketlerin dökümünün ardından, sıra gelmiş Küçükbay'ın mobil telefonuna.
İddianamenin 122. sayfasında, “Şüpheli Ahmet Küçükbay'a ait cep telefonu hakkında İzmir 7. Sulh Ceza Hakimliği'nin 8 Ağustos 2016 tarih ve 2016/2626 değişik iş sayılı kararı alınarak Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nce telefon ve sim kartın imaj alım işlemleri tamamlanarak CD ortamına aktarılmış olup, İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından rapor haline getirilen görüşmelerle ilgili raporda geçen tespitler aşağıdaki şekilde tutanağa geçmiştir...” denilmektedir.
***
Tutanak ve ona bağlı raporda, incelenen telefon ile ilgili tespit edilen çeşitli yazışmalar ve konuşmalar tek tek belirtilirken, 123. sayfada ilginç bir değerlendirmede bulunulmuş.
Nedir bu değerlendirme?
İddianamedeki şekliyle aynen yazalım:
“Metin Sancak isimli şahıs, Ahmet Küçükbay isimli şahsı uyararak kendisine polisin operasyon hazırladığı konusunda bilgilendirmesi olduğuna dair mesajlaşmaların olduğu...”
***
Kimdir bu Metin Sancak...
Sözcü Gazetesi muhabiri Gökmen Ulu'nun İzmir ve ilçelerinde “hukuksuz inşaatlar yaptığı” yolunda haberlerine konu olan Folkart'ın Genel Müdürü...
Yani Gökmen Ulu, “rant haberi” peşinde iken, o rantın muhataplarından önemli bir isim, terör örgütü üyesi olmak iddiasıyla tutuklu bulunan İzmir işadamı Ahmek Küçükbay'a “operasyon yapılacağı” haberini uçuruyormuş.
***
Peki sonuç?
O işadamının iddianamede “terör örgütü üyesi sanığına yardım ettiğine dair tespit” var, ama hakkında “soruşturma” yok.
Gökmen ile ilgili ise terör örgütüne “yardım ettiğine dair internette çıkan haberin ötesinde tek bir tespit” yok, ama “soruşturma” ve hatta “tutuklama” var.
Büyüklerimiz “at izi it izine karışmasın” diyorlar ya.
Burada atın da itin de izi var, tespit var.
Ama sanırım bir de “damat” şansı var.
Gökmen de ise sadece basın kartı.
O da “iptal” edilmediyse...