“Ülkemizdeki futbolu kim ya da kimler yönetiyor” şeklinde bir soru sorsam… Gelin, aşağıdan yukarıya yazalım; Kimi ilçelerdeki amatör futbol birlikleri, illerde örgütlenmiş olan amatör futbol federasyonları, profesyonel liglerin her birinin ayrı ayrı kurdukları birlikler/vakıflar ve tümünün bağlı bulunduğu Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)… Ve elbet ki, futbol bütününün, bence merkezini teşkil eden ve aslında varlık sebepleri, olmazsa olmazları; amatör ve profesyonel

kulüplerimiz var. Bu kulüplerimizin sporcuları, teknik adamları, yöneticileri, sağlıkçıları, malzemecileri ve diğer destek personelleri var. Sonra, sahalarda, bir futbol müsabakasının var olmasını sağlayan diğer unsurlar; saha komiserleri, hakem gözlemcileri, saha çalışanları var.

Müsabakaları yöneten hakemleri unutmayalım! Ve bu unsurların tamamına yakının da, kendi hak ve hukuklarını gözetmesi için kurmuş oldukları ve yaşatmaya gayret sarf ettikleri taban birlikleri var ki, Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği (TÜFAD), Futbol Saha Komiserleri Derneği (FSKD) ve Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği (TFFHGD) bunlara en iyi üç örnektir. Yıllar geçtikçe, ülkemizde futbolun çevrelediği ya da başka bir ifadeyle futbolu içerisine alan çember; daha da kurumsal bir hale gelecek, bu örnekler de daha işlevsel şekilde sayılarını ve özelliklerini artırarak yaşamlarına devam edeceklerdir. Yukarıdaki paragrafta adları geçen unsurlara bir de ulaşım, konaklama, iaşe, tedarik ve benzeri hizmetleri de ekleyince ne kadar da büyük

bir aile haline geliyor futbol, değil mi? Kim istemez ki, büyüklük tanımını tam olarak da çizemediğimiz, bu dev ailenin reisi olmak?Şu anda tam anlamıyla bu dev ailenin reisi olarak görünen kurum; TFF…Yani, müsabaka takvimlerini belirleyen, ligleri oynatan, sahalara ve yayıncılarına ve onların haklarına karar veren, kulüplere oyunculara ve yöneticilere ceza veya ödül veren, dış ülkelerin ligleri, federasyonları ve birlikleri ile iletişim halinde olan, müsabaka görevlilerini atayan ve bilcümle, futbolun ülkemizdeki her işini yapan kurum, her şeyine karar veren kurum TFF…

***

Uzattım, sadede geleyim; Yukarıda uzun, uzun saydığım, futbolun ülkemizdeki reisi olan TFF’nin, kısa adı MHK olan, Merkez Hakem Kurulu adında bir mekanizması var. Bu mekanizmanın, ülkemiz futbol liglerinin müsabaka hakemlerini tayin etmesinin dışında, ilgili talimatta yazan on yedi madde daha görevi var; https://www.tff.org/Resources/TFF/Documents/TALIMATLAR/MHK-Talimati.pdf adresinden TFF’nin yayımlamış olduğu MHK hakkındaki talimata ulaşabilir ve detaylı okuyup, inceleyebilirsiniz. Hafta içerisinde eski hakemlerimizden olan ve bu kurulda da yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan Metin Tokat istifa etti. Hemen ardından iki gün sonra, bu kez kurulun başkanı ve eski bir hakem olan Serdar Tatlı’nın da istifa ederek, görevi bıraktığı açıklandı.

Son zamanlardaki hakem eleştirilerinin, özellikle de hakem hataları yüzünden puan kaybettiklerine inanan bazı kulüp başkan ve yöneticilerinin bu konuda yaptıkları açıklamaların, bu istifalarda etkili olduğu aşikâr! Bakınız, son yirmi yılda MHK başkanı kaç kez değişmiş, biliyor musunuz? Tam on dört kez! Ülkemizi son yirmi yıldır değişmeden aynı kişinin yönettiğini hatırlatarak, bu on dört farklı dönemde görev alan başkan sayısı da on… Sabri Çelik, Yusuf Namoğlu ve Zekeriya Alp, bu on dört farklı dönem içerisinde birden fazla kez görev almışlar. Dikkat çekmek istediğim bir başka önemli husus da, MHK başkan ve üyelerinin seçimle değil, atamayla göreve gelmeleri… Yani

onları da göreve getiren veya el çektiren güç, ailenin reisi olan TFF’nin bizzat kendisi… Sadece bir dönem hariç; Temmuz 2004 ile Mayıs 2005 aralığını kapsayan dönemde ilk kez görev yapan Sabri Çelik, tarihteki ilk ve son seçilerek MHK’ya başkan olan kişi… “En son babalar duyar” şeklinde kullanılan atasözünü yere vurmak isteyen TFF, elbette ki, ailenin reisi olarak en son duyanlardan olmak istemez; istediklerinin ve buyurduklarının yapılmasını ister ve bu dileklere göre hareket edilmesini ister. Bu nedenle de, seçimle geleni değil, kendisinin atadığını isteyecektir. Ki, bir daha da seçimle gelen MHK başkan ve yönetimi olmamıştır. Sırayla yazalım; Futbolcunun formsuzluğunu anlayabiliyor ve teknik adamların, bu form grafiklerine göre oyuncu seçimleri yaptıklarını biliyoruz. Peki, hakemlerin formsuzluğunu neden anlayamıyoruz? Onlar da insan!

Öyleyse soralım; MHK neden mi görevlendiriyor formsuz hakemi? Basit; elinde kullanabileceği hakem sayısı yetersiz de ondan! Nasıl mı yetersiz? Öncelikle, ben hakem Ahmet’i istemem, ben hakem Mehmet’i istemem diye tutturan ve bu konuda da baskı altında bıraktıklarına inandığım kulüp yöneticileri yüzünden… Unutmayalım; şu anda da, daha önceleri de TFF’nin başkan ve yönetimlerinin büyük çoğunluğu, kulüplerin eski yöneticileridir. Sonra da, hakem camiasının uzun zamandır içerisinde olduğu dar kadro zihniyeti yüzünden ki, alttan yeni hakem yetişmesi için illaki hakem ailesinin içerisinden mi olmalı kişi? Daha dışa açık olunmalı bu konuda ve özellikle de futbol kariyerleri yarıda kalmış, kurallara hâkim yüzlerce genç var; üstelik işe de ihtiyaçları var bunların… Tutun ellerinden bu çocukların; alın size hakem… Hakemlerin maçlara atanmaları hadisesi de değişmeli ve hatta bence kura yoluna gidilmeli… Her takım da kaderine boyun eğmeli; nasıl ki tur maçlarında karşılarına çıkan takımları, onun sapı, bunun kökü diye değiştiremiyorlarsa ve kabullenip maçlara çıkıyorlarsa… Siz hiç gördünüz mü, kuradaki rakibini beğenmeyip maça çıkmayan takım? Bir de sosyal statü ve kazanç adaleti durumu var; Hakemlerin, bu dev futbol ailesi içerisindeki, özellikle de yirmi iki kişinin aynı anda mücadele ettiği alandaki en önemli ayrıntılardan biri olduğunu kabul edersek; kazançlarının ve statülerinin de, sahadaki sporculara yakın olması gerekmez mi? İstifalara geri dönersek; Kötü sonuçlar alan bir takımın, futbolcuları kötü oynamaya devam ettikleri sürece, istediğiniz kadar teknik adam değiştirin! Alınan kötü

sonuçlar değişmeyecektir. Hakem konusunda da; çok yakın zamanda, belki de siz bu satırları okuduğunuzda TFF, yeni birilerini MHK başkan ve yönetimi olarak atamış olacaktır. Ne değişecektir? Bu zihniyet değişmedikçe, hiçbir şey değişmeyecek ve aynı kısır döngü, aynı hatalar

zinciri ve aynı isyan devam edecektir!

Dipnot; “Peki, ne değişmeli? En üstten başlayarak, tüm anlayış!”