ABD eski ulusal güvenlik danışmanı Polonya kökenli Brzezinski ZBİG’nin1973 yılında 50 yıllık bir projeksiyonu kapsayan “ Bu süreç içerisinde Amerika petrol ve su kaynaklarını kontrol altında tutmalı, hegonomik bir güç olmak istiyorsa buna göre politikalar üretmelidir.”fikrini ön plana çıkaran yaklaşımı benimseyen Başkanlık ve Pentagon bunun gereğini zamanın Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger aracılığı ile uygulamaya koymuş, daha sonra iş başına gelen yönetimler bu yaklaşımı devam ettirmiş ve hala devam ettirmektedir.


Özünde Orta Doğu ve Orta Asya’da ki enerji ve su kaynaklarını hedefleyen bunun yanı sıra ABD’nin Orta Doğu’daki “EL”i olan İsrail’in varlığını ve güvenliğini sağlamak için bir İsrail-Kürdistan-Ermenistan hattının kurulmasını Öngören bu yaklaşım hala Amerika’nın gündemindedir. 1973’ten bu yana bunu gerçekleştirmek için Afganistan da savaşmış,” Yeşil Kuşak” “Arap Baharı”adını verdikleri girişimlerle Kaddafi’yi  katletmiş, Mısır da Sisi ye darbe yaptırmış,2 kez Irak’a askeri operasyon yapmış, Saddam’ı öldürmüş, DAEŞ’ten İŞİD’e terör örgütlerini kurdurmuş, PKK ,YPG gibi örgütleri zamanın oluşturduğu gelişmelere göre korumuş ve desteklemeye devam etmiş, etmektedir. Kafkasya da Saros’un girişimleri, Balkanlar’da Bulgaristan, Romanya’daki gelişmeler, Ukrayna savaşı, Kıbrıs Rum kesimine üs kurma girişimleri izlenen stratejik politikanın “TAHKİM” noktalardır. Yine bu süreç içerisinde Türkiye de 1980 öncesi gençlik örgütleri arasındaki sağ-sol çatışmaları doruk noktasına ulaşmış, Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Türkiye’ye ambargo uygulanmış,”5 sente muhtaç” durumda kalınmış, 12 Eylül darbesi olmuş, Yunanistan’ın NATO’ya dönmesine izin verilmiş, Eruh baskını ile “Ayrılıkçı” terörle tanışılmış, Irak’ta bir koyup üç alamamışız, terör olayları tırmanmış, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok gibi Aydınlar irticacı terör örgütleri tarafından suikasta uğramışlar, siyaset sığlaşmış, genel başkan olabilmek için terk edilen yerel başkanlık ve başbakanlık koltukları “sağ” iktidarlara teslim edilmiştir. 28 Şubat “örtülü Darbe” olayı sonrası Abdullah Öcalan ABD tarafından Kenya da yakalanarak Türkiye ye teslim edilmiş, terör bitti derken “bir vesayeti kaldıracağız” yaklaşımı ile FETÖ kaynaklı iktidar destekli Ergenekon gibi olaylarla TSK zayıflatılmış, ”Aldatıldık” sözünden sonra başlatılan “KÜRT” açılımı “FOS” çıkmıştır.

Bugün geldiğimiz nokta, 1978 sonunda Suriye ye kaçan Hafız Esad’ın şemsiyesi altında Bekaa vadisinde Mossad tarafından eğitilen Abdullah Öcalan’ın “Silahları bırakın “ çağrısı ile terörün bitirilmesidir.1975 yılında SBF öğrenciliği sırasında Devrimci Doğu Ocakları kuruluşunda çaycılık yapan APO’nun bu çağrısına “APO dört çay getir” diyen, bir kısmı hala Kandil de olan arkadaşları ne kadar uyar bilinmez. Bilinen ve görülen ise Amerikanın 1973'te ortaya koyduğu stratejinin İsrail’in katkısı ile devam ettiği, terör örgütlerini birer “aparat” olarak kullandığıdır.Suriye deki gelişmeleri bir de bu açıdan değerlendirmekte yarar var.