Araştırdım, Norveç’te ‘Atatürk gibi düşün’ şeklinde yaygın bir söylem yok, ama Türkiye’de olmalı.
Norveçlilerin Atatürk gibi düşünmelerini gerektiren sorunları az, ama Türklerin ne yazık ki çok sayıda… Atatürk gibi düşünmeye çalışarak, CHP için gerçekçi çözüm yolları arayalım, birlikte. Kendimizin değil, 100 yaşına yaklaşan Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarlarını gözeterek…
CHP genel başkanlığı yarışında Özgür Özel’in şansı giderek yükseliyor. Seçimi yapacak delegelerin önemli bölümü Kılıçdaroğlu’na yakın görünse de, CHP gibi özgür düşünceye ve demokrasiye değer veren partilerde delegeler halkın sesine kulak tıkayamaz, emirlere kolay uymaz ve değişen koşullara göre karar değiştirebilir.
Kılıçdaroğlu’na halk desteği çok düştü, düşmeyi de sürdürüyor. Yerel seçimlere Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığında gidilmesi durumunda, çok sayıda CHP’li sandığa gitmeyecek veya başka partilere oy verecek. Bu durumda,İYİ Parti ile işbirliği de zor ve CHP’nin, bırakın yeni belediyeler kazanmayı, elindeki bazı belediyeleri de kaybedeceği çok açık. Kılıçdaroğlu, “Kaptan olarak gemiyi limana sağlam götüreceğim” dedi ama dümeni ikinci kaptana, yani Grup Başkanı Özel’e devretmezse, gemi limana varmadan batar, kaptanın son hatası da hiçbir zaman affedilmez. Devir teslim için ideal zamanlama, Kurultay öncesi. Kurultay’da yeniden seçilse bile Kılıçdaroğlu’na “Kendi seçtiğin kişiler seni seçti” denecek, yeni ve daha büyük bir tepki dalgası yayılacak ve böyle bir durumda İzmir bile kaybedilebilir.
“Kılıçdaroğlu’nun Kurultay öncesi bırakacağını düşünüyor musun?” diye sorarsanız, bugünkü koşullarda yanıtım, ne yazık ki “Hayır”. Karnesi iyi değil, çünkü. Sesimizi yükseltmeli ve Kılıçdaroğlu’nu Kurultayda aday olmamaya, yıllardır en yakınında yer alan ve kendisine hiç saygısızlık yapmamış olan Özel’e kendi isteği ile devretmeye ikna etmeliyiz; testi kırılmadan. CHP’ye yakışan budur…
***
12 seçim kaybettiği halde Kılıçdaroğlu’na ‘Bırak’ demeyenlerin Özel’e “Grup başkanlığından istifa et” demelerine gülümsüyorum. Tıpkı İstanbul CHP İstanbul İl Başkanlığı'na aday olan Cemal Canpolat’ın “Kılıçdaroğlu’na saldırmak, Mustafa Kemal’e saldırmaktır” sözlerine gülümsediğim gibi. Kılıçdaroğlu ve ‘Yeni CHP’ anlayışının partiyi Atatürk ilke ve devrimlerinden ne denli uzaklaştırdığı ortada. Liseden ve Manisa’dan tanıdığım Özgür Özel’in Atatürkçülüğüne kefil olduğumu da söyleyebilirim.
Prof. Dr. Örsan K. Öymen de son derece değerli bir aday. Önderliğini yaptığı CHP İlke ve Demokrasi Hareketi’nin change.org’daki çağrısını okuyup, ilk imzalayanlardan biriyim. Felsefe profesörü olan Cumhuriyet yazarı Örsan K. Öymen’in babası rahmetli gazeteci M. Örsan Öymen, amcası önceki genel başkanlardan Altan Öymen, dedesinin yeğeni ise önceki genel başkan yardımcılarından Onur Öymen; yani çok değerli gerçek Atatürkçülerin geleneğinden geliyor.
Atatürk gibi düşünmeye çalıştığımda, Öymen’e ve Özel’e ortak önerim, birbirleri ile iyi iletişim kurmaları. Partinin kısa zamanda fabrika ayarlarına dönüleceğinin, özellikle laiklik, devrimcilik ve cumhuriyetçilik konularında duyarlı olunacağının halka duyurulması, Öymen ve ekibine partide önemli görevler verilmesi konularında uzlaşılmasının ardından, Öymen’in Özel lehine yarıştan çekilmesi ve Kılıçdaroğlu’na birlikte, ‘halkın isteği doğrultusunda aday olmaması’ konusunda çağrı yapmaları. Bu koşulda, Kılıçdaroğlu çekilmese bile, delegelerin Özel’i seçme olasılığı çok artar.
Atatürk gibi düşünme, birleşme ve eyleme geçme zamanı.
Haydi…