Rum kaptan Asteri, 1890 yılında Balat çarşısında bir meyhane açar. Meyhanesine de Rumca “meydan” anlamına gelen “AGORA ” adını koyar. Meyhane, masa yerine kullanılan dev fıçıları ve ucuz şaraplarıyla kısa zamanda ün yapar.
Ama meyhanenin adının duyulmasına ve ününün artmasına neden olan asıl olay, yıllar sonra İzmir’de yaşanacak olan buruk bir aşk hikâyesidir.
İzmir'li doktor Onur ŞENLİ tıp öğreniminden önce babalarının tanıştırdığı komşu kızına âşık olur. Daha 19'undadır. Ancak ertesi gün oradan taşınan kızdan ümidini kesince İzmir'de, Basmane Semtinde bulunan tarihî Agora'daki meyhanelere gitmeye başlar. Bir gün iyice sarhoş olur ve eve döndüğünde o ünlü şiiri ortaya çıkar. İstediği aslında kıza mektup yazmaktır. Ama sonunda bakar ki, şiir olmuş. Hem de ne şiir. Sonraları en çok okunan, gençlerin gazetelerden en çok kesip sakladığı, adeta paylaşılamayan bir şiir.
Onur ŞENLİ artık tıp öğrencisidir. Şiirin ismi "Aşk Şarap ve Gece" iken, daha anlamlı olacağı düşünülerek AGORA MEYHANESİ ismiyle üniversite dergisinde yayınlanır.
Sonradan bazı satırları da değişikliğe uğratılarak şarkı formuna sokulur ve başka bir kişi tarafından yazıldığı varsayılarak çok ünlü bir şarkıcı tarafından "Burası Agora Meyhanesi/Burda yaşar aşkların en şahanesi ve en divanesi/Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin, ama bu sekiz köşeli meyhane seni bilir" .... şeklinde bildiğimiz şekliyle okunur.
Sonra mahkeme süreci ve karar. Ünlü şarkıcı tazminat ödemeye mahkum olur.
Dr. Onur Şenli yıllar sonra 2006'da istanbul'a gelir. Balat'ta Agora meyhanesi isminde bir mekân olduğunu duyar ve görmek ister. Ünlü söz yazarı Aysel Gürel Onur Şenli'yi Balat'taki o meşhur meyhaneye getirir. Geldiğinde hayal kırıklığı yaşar, çünkü mekân kapalıdır. Ricaları üzerine anahtarı komşulardan bulunarak açılır.
İçerisi harabedir ancak Agora Meyhanesi şiirindeki gibi sekiz köşelidir. Şair Onur Şenli çok şaşırır bu benzerliğe. Çünkü burasını daha once hiç görmemiştir. Ama şiirindeki meyhane sekiz köşelidir. Onur Şenli o günlerde mekanın haline çok üzülür.
Bu mekân, yıllar sonra yeniden açılır.
İşte Balat'taki Agora Meyanesinin ünü bundan sonra artar da artar. Türk Filmlerindeki bazı sahneler burada çekilmeye başlar ve sonraları bir dizi etkinliğe ev sahipliği yapar.
İşte Istanbul'un buram buram nostalji kokan bu fantastik semtini adım adım gezdik. Salaş mı salaş sokakları, mekanları, nice aşklara tanıklık etmiş iki katlı cumbali evleri, tam bir esnaflık harikası dükkânları, ünlü patrikhanesi, Demirkilise'si, yuzbinlerce antika ürünün el değiştirdiği müzayede mekânları, nostaljiyi âdeta yeniden yaşatan kahvehaneleri, velhasıl tarihi tarih gibi kokan korunası bir semt Balat.
Mutlaka Merkez Şekercisine uğrayın.
Türkiye'de bugüne kadar üretilen bütün gazozların yaşatıldığı Sevda Gazozcusu çok ilginizi çekecek.
Canı turşu çeken Kadıköy'lülerin taa oralardan kalkıp gelip turşu aldığı Balat Tursucusu gerçekten hakkını vermiş dedirten cinsten.
Fener Rum okulu, tarihî Fener Rum Patrikhanesi, sayamadığım bır çok yahudi dükkânı ve cumbaları süsleyen rengârenk sardunyalar "ben burdayım güzelim" der size, onlardan birer 'makas almadan' geçemezsiniz.
Dokusu bozulmamış ancak tam anlamıyla korunduğunu da söyleyemeyiz, hatta kargaşa içerisinde ordan oraya, maceradan serüvene savrulmuş da diyebiliriz. Kesinlikle tavsiye ederim. Gelirseniz; kırmızı mavi beyaz yeşil turuncu fincanlardan müthiş bir sokak hengamesinin direnişi arasında Türk kahvesi içmeyi ihmâl etmeyin.
Çok keyif alacaksınız. Hem Balat'tan hem de kahveden.
Sevgiyle muhabbetle kalın.