Giden ağam, gelen paşam diye teşrifatçılık yapanlar vardır ya, bizlerde mevsimleri bıraktım, her gelen ve giden ay için bu teşrifatçılığı adeta meslek edindik!
Güle güle Eylül, hoş geldin Ekim... Ekim için "hüzün ayıdır" derler. İyi bir dilekte bulunup, 'Ekim hüzün değil; Huzur getirsin bize ve ülkemize' diyerek söze başlayalım.
Malum Eylül'ü 'orman ve ev yangınları' ile geçirdik. TÜİK'i bırakın! Ekonomimiz maalesef 'pazar ve mutfak yangınları' ile bizleri yaktı, kül etti!
***
Meteorolojiye göre "Afrika sıcakları" gelecekmiş... İnanın, ne diyeceğimi şaşırdım! Öyle ya Afrika'dan önce Ortadoğu'dan gelen 'savaş rüzgarları' uykularımızı kaçırdı. İsrail'in, ABD'yi arkasına alıp Filistin'de tek canlı bırakmamak için giriştiği insanlık dışı saldırılara bizim coğrafyamızdan İran 'Bir gece ansızın gelebilirim" demeden 200'ü aşkın balistik füzesini asrın katili İsrail'in üzerine yollayıp gecesini gündüze çevirdi. Bütün dünya o an, bir "Oh" çekti! Bakalım bu "Oh" ne kadar dünyayı soluklandıracak? Bekleyip göreceğiz. Aynı gün bizim TBMM'miz de yaz tatilini bitirip yoğun mesaisine başladı. Gündeminde 'muhalefet, ekonomi ve seçim- geçim' vardı. Ama İran'ın, İsrail'e attığı Fettah Füzeleri ve 'savaş tamtamları' gündemi falan rafa kaldırttı! Nitekim, Cumhur Başkanı Erdoğan da bu savaşın bize sıçrayacağını 'İsrail'in gözü bizim vatan topraklarımızda' diyerek alenen dile getirdi!
Kısacası 'Hazır olalım cenge sulhu seladan' demeye çalıştı! Yıllardır 'astığım astık, kestiğim kestik' diyen asrın katili Netanyahu bu ihtar atışlarına nasıl cevap verecek? Diken üstünde bekleyip onu da göreceğiz!
Tabii ki, bu milletin en büyük meclisi (TBMM) bunu kulak arkası etmeyecek. Ama gündemde yer alanlarla birlikte vatandaşın gündeminde de ele alacaktır diye düşünmek istiyorum.
Öyle ya, vatandaş ucuz yemek kuyruklarında, çocukları da okul kantinleri önünde üç-beş kuruşla kumru gibi düşünüyor! Veliler temizlikten uzak, mikrop yuvasına dönen çocuklarının okullarını temizlemek için gönüllü temizlikçi oluyor. Maaşlarını alamayan işçiler, Ankara yollarında çıplak ayakla yürüyüp Bakanlık önlerinde, Meclis bahçesinde polis barikatını aşıp hali pür melalini anlatıp 'Bizi duyan var mı?' diyor! Savaş Gündemi ile kapılarını açan Büyük Millet Meclisi'nde buna kulak verecek İktidardan bir ses çıkacak mı?
***
Ülke genelinde gerek geçim derdinden, gerekse çeteleşmeler yüzünden hayatlarını kaybedenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Hastanelerde uzun tarihli randevular, bulunamayan ilaç reçeteleri ile eczane eczane dolaşanlar ise bir başka dert! Evet, bütün bunlara karşılık Meclis çatısı altında bazıları Anayasanın 'değiştirilemez' denilen 4 maddesini değiştirmeye, Cumhurun başı da bir dönem daha makam koltuğun da oturma hesapları yapıyor!
***
Bu sütunun siz değerli okurları, bu yazımın sonunu nasıl bir fıkra ile noktalayacağımı merak ediyorsunuz değil mi? Ben de 'Tebessüm bedavadır; vereni üzmez, alanı mutlu eder' diyerek hemen görevimi yapayım:
DÖRT YIL DAHA
Birleşik Amerika'nın küçük bir şehrinde, bir senatör adayı, halka nutuk çekmekteydi. "Partinin bütün istediği, dört yıl daha iktidarda kalmak ki, tespit ettiği programı uygulayabilsin..."
Dinleyicilerden biri: "Peki, Partinizin programı nedir?" diye sordu.
Politikacı: "Dört yıl daha iktidarda kalabilmek."