Allah insanoğluna gezsin diye ayak, görsün diye göz, duysun diye kulak vermiş. Ve de ülkemize Mustafa Kemal Atatürk gibi bir kurtarıcıyı düşman postalından kurtarsın diye vermiş. O' da gezmiş, görmüş duymuş ve dünyanın en güzel, adil yönetim şekli olan Cumhuriyeti layık görmüş... Kısacası; yüzüncü yılını kutladığımız Cumhuriyetimizi, Atasının mirası olarak gelecek kuşaklara taşımak için Ankara'yı yol eden asil Türk Milleti, Anıt Kabir' de saf tutup ant içmiş. Tarladaki çiftçi, sanayimizin bacalarını tüttürmeye çalışan emekçiler, madenciler, okuldaki öğretmen-öğrenciler, pazaryerlerindeki vatandaşlar, fabrika ayarları ile oynanan Cumhuriyet düzeninin düzelmesi için yine Başkent'e çıplak ayaklı yürüyüşlerle ulaşıp Meclis ve Bakanlıklar önünde protestolara başladı.

***

Evet, ülkeyi savaşarak kurtaran ve ilk Cumhurbaşkanımız yüce Atatürk'ün 15 yılda kurduğu 48 fabrikadan çoğu maalesef son 20 yılda satıldı. İsimlerini sosyal medya ve basın kuruluşlarının ekran ve sayfalarından görüyor, kahroluyoruz. Üzülerek görüp seyrettiklerimizin başında işsizler ordusu geliyor. Üniversite bitiren gençler yabancı ülkelere göç ediyor. Atatürk'ün "Milletin efendisi" dediği çiftçimiz ekonomik çöküş yüzünden aldığı ürünü sokağa döküyor, tarlasını, traktörünü satıyor. Pazarda çürük sebze ve meyve toplayan analar, babalar çocuklarını okullarına aç gönderiyor! Milli Eğitim çaresiz, bazıları ise yanlış hesap peşinde. Yarının büyükleri olacak küçüklerimiz, pis dersliklerde ders görüyor. Tuvaletler rezalet! İsterseniz moralinizi daha fazla bozmayayım.

***

Üç tarafı denizlerle çevrili vatanımızın çevresinde ateş bacayı sarmış! İsrail'in Filistin'e uyguladığı soykırım adeta Üçüncü Dünya Savaşı'nın fitilini ateşlemiş gibi. Suriye, Irak ve bilhassa İran bu yangın içine itilmiş durumda... İran füzeleri gereken ihtarın göstergesi değil mi? Bizim meclisimizde ise malum sesler yükselip Anayasamızın "Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez" denilen ilk dört maddesini söküp atmak istiyor. Olur mu? Tabii ki, olmaz!

***

Daha geçen günlerde bir Yunan botu Ege kıyılarına kadar yanaştı. Hatta ayağını topraklarımıza bastı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Netanyahu'nun yüz ifadelerine ve de sözlerine bakıp ne demek istediğini ifade etmeye çalıştı. TBMM'deki tartışmalar, iktidarın muhalefetle zıtlaşması, sucuk partileri dumanı üstünde "geçim mi, seçim mi?" restleşmelerine ne dersiniz? Tabii ki, iktidar bu durumda ağzınızı açtığınızda, "Cambaza bak" diyerek hedef saptırmıyor mu?

Geçenlerde bu ve buna benzer konuları Urla'da dostlarla konuşurken, buna "Maskeli balo" diyenler de oldu. Değerli okurlarım, Sizler bu yazımın başlığını nasıl atardınız?

***

Değerli okurlarım, makaleme yazar Ergün Dur'un "Hepsi hikaye... Geç bunları demeyin!" adlı kitabının son sözündeki şu ifadelerle nokta koymak istiyorum:

TERSLİK

Aslan için ceylan güzel bir sofra. Ceylana göre ise aslan korkunç bir mahluk. Bu iki farklı değerlendirme de insan kendi aklınca, ceylana hak verir gibi olur. Ama ne var ki, bu hükmünü verirken, az önce pişirdiği tavuğu yemekle meşguldür. Kapısını kilitleyen hırsız... Sigara içen oğluna kızan sarhoş ... Aldatılmaya köpüren sahtekâr... Arkasından konuşulanlara öfkelenen dedikoducu...