1999 Yılında yayınlanan son albümündeki şarkısıyla böyle diyordu Cem Karaca;

"Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete"

Sanki bugünlere sesleniyordu rahmetli Karaca, bugünleri anlatmak istiyordu. Önünüzü göremediğinizi, ne olduğu belirsiz bir duruma gittiğinizi anlatan bir deyimi şarkısının adı olarak yazmıştı. Sonu hayırlı olmayan ya da tehlikeli durumlara yol açabilecek olaylara bodoslama gidildiğini vurguluyordu.

Şimdi bakın son bir haftada yaşadığımız günlere;

Dünyanın hangi ülkesi bu kadar trajık, şaşırtıcı, üzücü olayları yedi güne sığdırabilir. Ünlü tiyatro sanatçısı Ferhan Şensoy yıllar önce şöyle demiş;

"Her sabah bugün acaba ne olacak? diye yataktan kalkıyoruz. Bu kadar da olmaz canım " deyip yatıyoruz.

19 Mart'tan bu yana her gün yaşadığımız tam da bu. Son olaylar şaşırma duygumuzu da köreltmiş durumda. Saçma sapan diploma iptaliyle başlama vuruşu yaptılar. 35 yıl öncenin defterlerini açtılar. İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu'nun kararıyla Ekrem İmamoğlu'nun diplomasını iptal ettiler. Bunun siyasi bir karar olmadığını iddia edecek bir kişi çıkabilir mi bu ülkede?

Ünlü sanatçı Müjdat Gezen; "Biyografimden İstanbul Üniversitesi'ni çıkarın" diyor. Haksız mı? Aynı üniversitenin bir mezunu olarak aynı utancı ben de duymaktayım. Peki bu üniversitenin rektörü kim? Profesör Bülent Zülfikar... yabancı bir isim değil. Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde belediyenin Sağlık Dairesi Başkanı... Erdoğan'la uzun yıllar beraber çalışmış bir isim.

Diploma iptalinden sonra ardarda gözaltılar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun sabahın köründe ilkel bir şekilde gözaltına alınması Bebek katili Öcalan'a örgütün kurucu önderi derken, İmamoğlu'na "örgüt lideri" yakıştırması.

Ve saçmalıklar zinciri; ifadelerin önceden yandaş basına sızdırılması masumiyet karinesinin yok sayılması yalaka medyada yargısız infazlar, gizli tanıklar... Biz bu gizli tanıklara Ergenekon, Balyoz davalarından aşinayız. Görevden atılan savcılar, çok sayıda suçu olan sabıkalılar ve PKK’ nın kilit isimleri...

İmamoğlu davasında kimler çıkacak göreceğiz. Ancak söyledikleri "Öyle duydum, böyle söylediler, şöyle işittim" den ibaret.

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir süre önce "Turpun büyüğü heybede" derken bu operasyonu kastetmediğine kimi inandıracaksınız?

Bazı yabancı ajanslar operasyonu "Türkiye'nin siyasi geleceğine yargı darbesi" olarak nitelerken, AKP içinden dahi bazı isimler operasyona ağır eleştiriler yönelttiler. Ülke itibarının zedelendiği bu operasyonlarda bir diğer zedelenen de ülke ekonomisi oldu. Gözaltı günü Türk Lirası bir anda yüzde 12.7 değer kaybetti. Borsa özellikle yabancı sermayenin hızlı satışı sebebiyle çakıldı. Merkez Bankası'nın üç günde sattığı döviz miktarı 26 milyar dolara ulaştı. Bütçeye maliyeti 948 milyar lirayı buldu. Düşünün emeklilerin bayram ikramiyelerine yapılan zam 28 Milyar TL bile değildi.

20 yılda değişen bir şey yok. Önemli olan seçimleri kazanmak. Trafolara giren kedilerle başlandı. Muhalif adayların tutuklanması ile devam ediyor. CEM KARACA ile başladık, ünlü Şilili ozan Pablo Neruda ile noktalayalım:

"Bütün çiçekleri koparabilirsiniz, ancak baharın gelişini engelleyemezsiniz."