Destan sözcüğü de yetersiz. Çanakkale Savaşı yalnızca bir kahramanlık destanı olarak nitelenemez. Bu savaş vatanları için kanlarını akıtan, ülkeleri için gözünü kırpmadan ölüme koşan, canlarını veren ve o topraklarda kefensiz yatan on binlerce şehidin öyküsüdür.

Osmanlı İmparatorluğu'nun o meşum savaşa girmesinden sonra Fransa, İngiltere, Rusya ve Japonya'nın daha 1914 Kasım'ında, ilk hedefleri Çanakkale'de Seddülbahir olmuştu. Emperyalizmim kendine özgü kibri içindeydiler. Bakın dönemin İngiltere Donanma Bakanı Winston Churchıll ne diyordu;

Yalnızca on dört gün...Donanma 14 gün içinde İstanbul'da olacaktır.''

Bir süre sonra Birleşik krallık Başbakanlığına getirilecek olan Llyod George (Herhalde çarpışırlar) derken, Savaş Bakanı Kıtchener (Herhalde teslim olurlar) şeklinde görüş bildiriyordu.

Vatanları için kanlarının son damlasına kadar savaşacak olan kahramanları hesaba katmamışlardı. Tarih 18 Mart 1915 de yazılmaya başlandı. Fransız zırhlısı Bouvet şafak vakti, Nusret Mayın Gemisi'nin döşediği mayınlara çarparak 600 personeliyle sulara gömülmüştü. Sırada İngiliz zırhlıları Ocean ve Irrestible vardır, arka arkaya suya gömülürler. 22 savaş gemisinden dördü yaralanmış, üçü denizin dibini boylamıştır. Boğaz'ın sularına gömülen yalnızca gemileri değildir. İstanbul'a ulaşma planları da suya gömülmüştür.

Zaferin önemli bir üssüdür Dardanos Bataryası...18 Mart günü şehit düşen Üsteğmen Hasan ve Teğmen Mevsuf'un anılarına dikilen anıtta şu tümceler yer almakta;

''22 Düşman harp gemisinin zorladığı Çanakkale Boğazı, Türk azmi karşısında geçilemedi. O gün 18 Mart 1915 Türk zaferi üstün başarısını bir topçu bataryasıyla göstermiştir. Burada o gün yurdu için savaşırken şehitlik mertebesine yükselen Batarya Komutanı Üsteğmen Hasan ile Teğmen Mevsuf ve dört eri yatmaktadır.''
                        

Büyük Ozan Nazım, nasıl anlatıyor şehitlerimizi;
                        ''...O saat
                             başka bir şey gelmez insanın aklına.
                             Boyuna sürtünür bana şehitler.
                             Doğrusu ben onlara dokunurum.
                             Kimisi sırtüstü yatar:
                             Açık ağzı kan içinde.
                            Kimi yüzükoyun, kimi diz çökmüş.
                            Elinde mazver. Öylece donup kalmış.
                            'Hey Allahım' derim kendi kendime.
                           Öldüreceksen beni böyle öldüreydin.
                           Elimde silah, diz çökmüş...''

On dört günde İstanbul'a girecekleri hayalini kuran Churchill, bakın savaş sonunda neler söylemişti;

''Şu anda yenilgiyi bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm! Umutluydum. Daha düne kadar 'Çanakkale bizimdir' diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için askeri, parayı, cephaneyi her şeyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik. Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız; Mustafa Kemal'i! ''

Büyük Zafer'in 110'uncu yılında başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kahramanlarımızın aziz hatıraları önünde saygı ve minnetle eğiliyorum...