Sokak hayvanları için özellikle sıcak ve bunaltıcı yaz aylarında en acil ve hayati ihtiyaç sudur.
Hayvan hakları koruyucuları, STK’ler, hayvanseverler sürekli “Bir kap su” çağrısını boşuna yapmıyorlar. Yaz aylarında kediler sadece iki gün, köpekler ise 1-3 gün susuzluğa dayanabiliyor. Yani 1 günlük susuzluk sonrası kritik limite adım adım yaklaşmaya başlıyorlar. Suya zamanında ulaşamadıkları takdirde ise hayati sağlık problemleri ortaya çıkıyor.
Temiz, içilebilir suya bizler rahat ulaşabiliyoruz ama sokak hayvanları için yazın su hiç de kolay bulunmayan bir nimet. Bir kap su, bir sokak hayvanının hayatını kurtaracak kadar değerli. Bu yüzden tüm duyarlı vatandaşları evlerinin önüne, parklara, mahallelerinde bulunan gölge alanlara her gün temiz bir kap içinde su bırakmaya davet ediyoruz.
*
Bizler hayvanlar susuzluktan ölmesin diye çabalarken ve birçok insan bu çabaya değer ve destek verirken, hayvanlara bir kap suyu bile çok görenler de oluyor tabii.
Su kaplarını tekmeleyen, çöpe atan, komşularıyla su kabı yüzünden birbirine girenleri görünce tadım kaçıyor. Bazılarının merhametten bu kadar uzak oluşuna, küçücük bir su kabından bu kadar rahatsız olmalarına hayret ediyorum. Savunmaları da hep aynı: “Su kabı etrafı kirletiyor!”
Hayvanlar susuz kalmasın diye bırakılan bir kap suya isyan edenlerin; sokakları, parkları, rekreasyon alanlarını, ormanları her gün pisleten insanlar için aynı çıkışı yapmamasına kızıyorum. Bana ikiyüzlüce geliyor bu tavır!
*
Yine bir yaz günü, yine bir apartman bahçesi, yine bir su kabı çatışması… Gazetemizin sadık okurlarından Gülseren Aka, kendini mahallesindeki sokak hayvanlarının yaşam koşullarını iyileştirmeye adamış İzmirli bir hayvansever. Sorumluluk sahibi bir gönüllü. Hayvanlara bakarken, bunu layıkıyla yapan, çevreye de gereken özeni gösteren bir vatandaş. Oturduğu apartmanın bahçesine koyduğu temiz su kapları maalesef bir komşusu tarafından ısrarla çöpe atılıyor. Ne hakla, ne amaçla, ne gerekçeyle atılıyor? Belli değil.
Sokak hayvanlarına bakmak yasal bir haktır. Site ve apartman bahçeleri sokak hayvanlarının yaşam alanları olarak kabul edilir. Hayvanseverler, çevreyi pisletmeyecek ve komşularını rahatsız etmeyecek şekilde hayvanlara bakabilir. NOKTA.
Hayvansever komşularınızı üzmeyin. Onlarla konuşun, üzerlerine aldıkları vicdani ve gönüllü sorumluluğu anlamaya çalışın. Biraz empati, birazcık da yaşam hakkına saygı, lütfen.
*
Onlarsız hayat düşünülemez
Bu Cumartesi, insanın sadık dostu köpeklerin günü. 2004 yılından bu yana kutlanan 26 Ağustos Dünya Köpekler Günü’nün hedefi köpeklerle ilgili farkındalık yaratmak vesahiplenmeyi desteklemek.
Dünya Köpek Günü’nde neler yapılabilir? Bir sokak köpeğini besleyip başını okşayabilirsiniz. Bir barınağı ziyaret ederek oradaki köpeklerle biraz zaman geçirebilirsiniz.
Bir süredir köpek sahiplenmeyi düşünüyorsanız belki de bunun için en güzel zaman Dünya Köpek Günü olabilir. Belki bugün can dostunuz sizi bir bakımevinde dört gözle bekliyordur.
Bu özel günde, eğer varsa kendi köpeğinizi de şımartabilirsiniz. Ne de olsa, bugün onların günü.
Hayatımıza neşe katan, bize sadık dost olan, evimizi ve sokaklarımızı tehlikelerden koruyan köpekler, iyi ki varsınız.
*
DÜNYADAN BİHABER
Sokak hayvanı sorununun bilimsel tek çözümü var: Kısırlaştırma
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sokak hayvanlarıyla ilgili "Avrupa'da nasıl çözüldüyse aynı uygulamaları hayata geçireceğiz" açıklaması gündeme damga vurdu. Konuyla ilgili NTV’ye açıklama yapan Veteriner,İç Hastalıkları ve Psikoloji Uzmanı Prof. Dr. Tamer Dodurka şu ifadeleri kullandı:
“Avrupa’da tek bir çözüm yöntemi yok. Zamanında köpekler azken öldürüldü ama günümüzde Almanya örneğine bakarsak, öldürme gibi bir uygulama yok. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan bana kalırsa kısırlaştırma ve bakımevlerini önerdi. Bu iş zaten bilimsel olarak da, öldürmeyle çözülebilecek bir iş değil ancak kısırlaştırarak, üremeyi azaltarak önlemek mümkün. Aslında 2004 yılında çıkan HayvanlarıKoruma Yasası belediyelere kısırlaştırma görevi vermiştir ancak maalesef günümüze kadar 1300 küsur belediyeden çok azı bakımevi açmıştır, açanlar arasında kısırlaştırma merkezi olmayan, tek bir veteriner hekimi olmayan belediyeler vardır.
Cumhurbaşkanı, bazı büyük bakımevlerini örnek gösterip hayvanların toplanmasını öneriyor ancak biz şunu gördük; bu hayvanların toplanması sokakları insanlar için daha tehlikeli köpeklere açık hale getiriyor. İnsana alışkın köpekler kırsal kesimden gelen insana alışkın olmayan, üremesi daha hızlı köpekleri bölgelerine sokmuyorlar. Ama biz bu köpekleri aldığımız zaman kırsaldaki sahipsiz köpekler kent merkezlerine akmaya başlıyor. Son yıllarda köpek saldırıları da işte bu yüzden arttı. Dünya Sağlık Örgütü de bunu asla önermiyor.
Bu işin bilimsel yöntemi kısırlaştırma. Bugün her belediye günde 10’ar tane hayvan kısırlaştırsa ki, kısırlaştırma 20 dakikalık çok kolay bir iş, senede 3 milyon köpek kısırlaştırılır. 2 senede tüm köpekler kısırlaşır ve artık bu işin sonuna gelinir. Bu işin başka bir yolu yok, artık bunu anlamamız gerekiyor. Ama belediyeler bu işi yönetemez. Bu iş merkezi yönetim gerektirir. Yıllardır söylüyorum; popülasyon yönetimi merkezi de olacak şekilde Tarım Bakanlığı’nın Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü altında hayvanseverlerle, üniversitelerle yaptığı koordinasyonlarla çözülebilir. Hayvanseverleri burada es geçmemek lazım, onların deneyimi müthiş. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan istirham ediyorum; bu işi çözmek istiyorsak, Tarım Bakanlığı’na Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü koyun ve bunun yöntemini onlara bırakın. Bu iş plansız şekilde değil, bilimsel olarak çözülebilir.”
*
BİZİM GEZEGEN
Yok oluşla aramızda sadece yarım santigrat derece fark var
İklim krizi ile mücadele ve dünyanın ortalama sıcaklık artışını 1,5 °C ile sınırlı tutma hedefi, insan ve tüm canlılar için hayatta kalma eşiği olarak tanımlanıyor. Doğal Hayatı Koruma Vaktı (WWF) Türkiye, sosyal medya hesabından küresel ısınmanın etkileriyle ilgili çok çarpıcı bir paylaşım yaptı. “1,5°C ile 2°C arasındaki farkı biliyor musun?” başlıklı paylaşımda, küresel ısınmanın şu an geldiği sınır seviye olan 1.5 santigrat derecenin, gerekli önlemler alınmadığı halde yarım derecelik artışla 2 santigrat dereceye ulaşmasının dünya için ne anlama geldiği örneklerle anlatıldı. Buna göre:
· 1,5°C küresel ısınmada, 2100 yılına kadar 350 milyon insan şiddetli kuraklığa maruz kalacak.
2°C küresel ısınmada, 2100 yılına kadar 410 milyon insan şiddetli kuraklığa maruz kalacak.
· 1,5°C küresel ısınma böceklerin %6’sını, bitkilerin %8’ini, omurgalıların %4’ünü etkileyecek.
2°C küresel ısınma, böceklerin %18’sini, bitkilerin %16’sını, omurgalıların %8’ini etkileyecek.
· 1,5°C küresel ısınmada sel riskinde %100 artış öngörülüyor.
2°C küresel ısınma halinde, sel riskinde %170 artış öngörülüyor.
· 1,5°C küresel ısınmada, dünya nüfusunun %9’u (yaklaşık 700 milyon insan) en az 20 yılda bir aşırı sıcak hava dalgalarına maruz kalacak.
2°C küresel ısınmada, dünya nüfusunun %28’i (yaklaşık 2 milyar insan) en az 20 yılda bir aşırı sıcak hava dalgalarına maruz kalacak.
· 1,5°C küresel ısınmada, 2100’e kadar 46 milyon insan 48 cm’lik deniz seviyesinden etkilenecek.
2°C küresel ısınmada, 2100’e kadar 49 milyon insan 56 cm’lik deniz seviyesinden etkilenecek.
· 1,5°C küresel ısınmada, 2100 yılına kadar mercan resiflerinin %70’i yok olacak.
2°C küresel ısınmada, 2100 yılına kadar dünya üzerindeki mercan resiflerinin tamamı yok olacak.
*
KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN
Merhametin değeri
“Hayvana binecekseniz tatlılıkla bininiz. Yük vuracaksanız takatinin üstünde yüklemeyiniz. Kesecekseniz en az ıstırap verecek şekilde kesiniz.” - Hz. Muhammed
Ülkemizde maalesef yük hayvanlarının kötü yaşam koşulları, mezbahalardaki acılı kesimler, Kurban Bayramlarındaki üzen manzaralar değişmiyor. Hayvana merhametin değerini yeniden özümsememiz lazım.