Doğa insan olmadan da yaşar ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz-Paul Ehrlich
Baştan yazalım; bayraklarına yaprak almış Kanadalılar, Kazdağları’nda 200 bin ağacı keserek katliam yapmıştır. Vicdansızlıktır bu! Ekolojik yıkımdır, doğanın acımasızca sömürülmesinden başka bir şey değildir! Suya, toprağa, havaya, ağaçlara, kuşlara, ceylanlara düşmanlıktır. Demokrasisi bir türlü gelişememiş, ekonomisini de düzeltememiş ülkemizde su da, hava da, yeşil de kirletilmiş, çarpık betonlaşma da alıp başını gitmiştir.
***
Sadece Kazdağları değildir mesele. Komşusu Kozak’ta taşocakları peşpeşe açılıyor, fıstıkçamları yok ediliyor. Munzur Dağları maden sahası ilan edildi. Kuzey Ormanları, Ünye Fatsa arası ormanlar, Sinop İnceburun ormanı katliam kurbanı. Salda Gölü betona teslim ediliyor. Şirince de tehlikede! Artvin-Cerattepe’yi de unutmadık! Eskişehir BŞB Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Alpu Termik Santralı ve Murat Dağı altın arama çalışmalarının kenti tehditine dikkati çekiyor.
***
Meslektaşım Mustafa Yılmaz’ın yazısından; İzmir-Gaziemir’de 12 yıldır 100 ton radyasyonlu atık sorunu çözülemiyor. Foça’da katı atık yakılarak elektrik elde edilecek tesise gerekli izin çoktan verildi. Tesiste her gün 9 ton dip külü oluşacak. Aliağa’da, Brezilya ve Meksika’dan 25’e yakın petrol platformunun sökümü yapıldı. Bölgede havayı kirleten devasa bacalı bir de termik santral faaliyette. Yine İzmir’de son 16 yılda 625 taş ocağına ÇED raporu bile istenmeden izin verildiğini biliyor musunuz?
***
Devam edelim; Üç nükleer santral yapılması planlanıyor; Akkuyu, Sinop ve İğneada.
HES’ler Karadeniz’i tehditte. Yozgat’ta Uranyum Madeni Projesi sözkonusu. Tuz Gölü kapalı su havzası kuruyor. Ege’nin tarım sulamasındaki en önemli kaynaklarından can damarı Gediz Nehri, kimyasal atıklar nedeniyle kapkara akıyor, zehir saçıyor, Ergene de öyle. Aydın’da jeotermal için 64 kuyu daha açılacak. Foça Ilıpınar’daki arazi kül ve cüruf döküm alanına dönüştürüldü, ahali isyanda. Şaka gibi ama Orman Genel Müdürlüğü bile adını, dağlara ağaçları keserek yazıyor!
***
Mevcut iktidarın duyarsızlığı ile Türkiye doğası, talanın yağmanın serbest piyasası/açık pazarı oldu! İnsan ve doğa sömürüsü katmerlendi, mavi-yeşil kirletildi! Usta Gazeteci Serdar Kızık’ın dediği gibi; “Betonları patlatan incir ağacı, karaların yarıklarından yükselen çam ağacı gibi direnmeli; yaşamak direnmektir çünkü!”
Gülcan Altan’ın şarkı sözleri de insana seslenir, “boyun eğme” diye; “Ey İnsanoğlu niçin eğilirsin/ Zalimin zulmüne hiddetine/ Bazen eğilir insan/ Su içerken soğuk bir pınardan/ Bazen eğilir insan/ Kır çiçeğini koklarken dalından/ Boyun eğme ey insan/ Boyun eğme dayan/ Boyun eğme diren/ Boyun eğme ey insan”
Şimdi; insana da doğaya da “boyun eğme” deme zamanı!..
Not; Ahmet Telli, Çanakkale-Kirazlı’daki “Su ve Vicdan Nöbeti”ne katılanlar için yazmış sanki şu dizeleri; “Hangi dağ efkarlıysa oradayız/ Perişan edilen her şey bizimledir…’’