Önceki akşam, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde bir caz ziyafeti vardı: 29. İzmir Avrupa Caz Festivali’nin açılış konseri “Nat King Cole Project”. Önder Focan gibi bir caz ustası ile tıpkı Cole gibi piyanist ve şarkıcı olan Eylül Ergül’ü buluşturan proje, Foca’nın pek çok projesi gibi iyi tasarlanmış ve gitarda Önder Focan, basta Ozan Musluoğlu, davulda Burak Durman’ın başarılı yorumlarıyla İzmirli cazseverlerin karşısına gelmişti. Benim için konserin en güzel sürprizi Eylül Ergül’ü tanımak oldu. Eğitimine Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı’nda başlayan, Prof. İlhan Baran’dan 20. yüzyıl müziği, çağdaş müzik, müzik tarihi ve caz müziği üstüne dersler aldıktan sonra caza yönelen, ünlü piyanistlerin ustalık sınıflarına katılan, ‘Genç Solistler’ yarışmasını kazanan, geçen yıl İstanbul Caz Festivali’nde bir konser veren Ergül, şimdilerde İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda caz piyano ve vokal dalında çalışmalarını sürdürmekte imiş. Sanırım önümüzdeki yıllarda adından çokça söz edilecek.

Filiz Eczacıbaşı Sarper yönetiminde İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) tarafından, İzmir Büyükşehir Belediyesi katkılarıyla düzenlenen festivalin 6 konser ve 6 etkinlikten (atölye ve söyleşiler) oluşan programına destek veren kuruluşlar arasında İtalya ve İsviçre’nin İzmir Konsoloslukları, Slovakya Büyükelçiliği, Goethe Enstitüsü ile Institut Français yer alıyor. Dün, Sirel Ekşi ile birlikte İKSEV’de “Write Stuff” atölyesi gerçekleştiren, Salı akşamı “Cazı Nasıl Dinlerim?” başlıklı bir söyleşi yapacak olan Ümit Tunçağ gibi usta bir caz yazarı ve programcının varlığı festivale önemli bir değer katıyor.

Programda yer alan konserler arasında en ilginçlerinden biri, “Italyan Metamorfozu” başlığı altındaki Re-Imagine Duo konseri. Piyanoda Pietro Gallo ile flgelhorn’da Dario Savino Doronzo’nun besteci Daniel Sardone’nin eserlerini icra edecekleri konser, klasik eserlerden, İtalyan aryalarından yola çıkarak çağdaş tınılara ulaşmayı hedefliyor. Festival programda yer alan Marc Perrenoud, Martin Valihora Trio, Olivia Trummer Trio konserlerinden sonra, kapanış 1 ve 2 Nisan’da Gülay Hacer Toruk ve dört Fransız sanatçının yer aldığı “Aegean Nights-A Smyrna Story” adlı Marc Buronfosse projesi ile yapılacak. Bu konseri de kaçırmamaya çalışacağım. Festivalin tüm konserleri Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek.

Bu hafta başlayan ve 8 Mart akşamına dek sürecek olan bir başka festival de, 5. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali. Gülten Taranç yönetiminde Kadın Yönetmenler Derneği tarafından düzenlenen festivale bu yıl Tire Belediyesi’nin yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediyesi de destek veriyor. Büyük çoğunluğu kısa filmlerden ve belgesellerden oluşan programda, söyleşi ve atölyeler de yer alıyor. Etkinlikler bugün ve yarın Fransız Kültür Merkezi’nde, Pazartesi, Salı ve Çarşamba günlerinde Tire Belediyesi Kültür Salonunda gerçekleşecek.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü altı gün sürecek yoğun etkinliklerle kutluyor İzmir Büyükşehir Belediyesi. Etkinlikler kapsamında, 7 Mart akşamı AASSM’de İzmir Tülay Aktaş Gönüllü Kuruluşlar Güç Birliği ve Belçika Türk Kadınlar Birliği işbirliği ile, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanımasının 88. yılına ithafen 88 amatör kadın sesinden şarkılar, türküler, tangolar dinleyeceğiz. Büyükşehir, Mayıs ayında da Türkiye Polifonik Korolar Derneği İzmir şubesi işbirliği ile İzmir Çok Sesli Korolar Festivali’ni düzenleyecek. Festivalin sloganı: “Çok ses, çok renk, çok nefes”.

Büyükşehir’in pek çok etkinliğini sivil toplum kuruluşları işbirliği ile gerçekleştirmesi dikkate değer bir tercih. Bürokrasinin görevi, kendi başına festival düzenlemek olmamalı. Çünkü bu işler bilgi birikimi ve deneyim gerektirir. Tıpkı merkezi hükümet gibi, yerel yönetimin de sanat üretimini belirli alanlarla (tiyatro, orkestra gibi topluluklar oluşturarak) sınırlandırması, diğer alanlarda kolaylaştırıcı, yol açıcı, destekleyici bir işlev üstlenmesi, etkinliklerin içeriğine karışmaması gerekir. Sanat etkinlikleri müdahale kaldırmaz, memur zihniyetiyle de yapılamaz. Özetle, devlet ve yerel yönetim parayı verecek ama düdüğü çalmaya kalkışmayacak! İzmirli sanatçıların ve sivil toplum kuruluşlarının şansı, Tunç Soyer gibi, bu vizyonu içselleştirmiş, sanata saygı ve sevgi ile yaklaşan bir Başkana sahip olmaları.