Çilem Doğan’ı tanıyor musunuz? Hani şu Adana’da kendisine sitematik şiddet uygulayan, fuhuşa zorlayan ve defalarca şikayet etmesine rağmen tutuklanmayan kocası tarafından öldürülen bir çocuk annesi Çilem Doğan...
Günlerce gündem olmuştu Çilem, daha sonra onu öldüren kocası ‘iyi hal indirimi’nden faydalanmış tahliye edilmişti.
Olay böyle yaşansa ne kadar haklı olacaktı Çilem değil mi? Haklı ama ölü bir anne, haklı ama ölü bir evlat, haklı ama ölü bir genç kadın.
Ama olay böyle olmadı.
Yıllarca şiddet görmüş, fuhuşa zorlanmış, ailesi ve kendisi ölümle tehdit edilmiş, dokuz kez koruma talebinde bulunduğu halde korunmamış olan Çilem Doğan kendi yaşamını savunmak uğruna kocasını öldürdü.
İlk gözaltına alındığında, öldürmese öleceğini bilen bir kadının kararlı ve özgüvenli sesi ile "Hep kadınlar mı ölecek?” diye sormuştu.
Çilem Doğan tutuklu yargılanmış, sosyal medyada günlerce konuşulmuş, "Çilem'e Özgürlük" başlığıyla başlatılan imza kampanyası 130 bin imzaya ulaşmıştı. Bu ortamda görülen mahkeme 15 yıl ceza vermiş ancak 50 bin TL kefaletle tahliye kararı çıkmıştı.
Bu tahliye kararı kadınlara, hala bu topraklarda yaşamak için bir şansları olduğu umudunu vermişti. Şimdi geldiğimiz noktada Çilem’e verilen 15 yıllık ceza Yargıtay tarafından onandı. Çilem Doğan 8 yaşındaki kızını geride bırakarak cezaevine dönecek.
Ne yazıkki kadına ve çocuğa yönelik şiddet faili tüm erkekler, Musa Orhan, Şirin Ünal, Zaynal Abakarov gibi nice fail serbest bırakılırken, ölmemek için, yaşam hakkı gasp edilmek istendiği için kendini savunan Çilem Doğan 15 yıl cezaevinde kalacak.
Bu karar; tüm kadınların yaşam haklarına saldırı, şiddetle burun buruna olan, sayısını bile bilmediğimiz kadar kadına Çilem’e olduğu gibi “sen neden ölmedin” demektir.
Ama biz zaten alışığız akan suya karşı kürek çekmeye, erkek yargının kadınlar aleyhine verdiği, her defasında fail erkeklerin çıkarlarının korunduğu mahkeme kararlarına, ama bunu da aşacağız.
Toplum olarak sadece şiddetin failleriyle değil onları koruyan iki yüzlü sistemle de yüzleşeceğiz.