Çorbanın, Türk halkının indinde önemli bir yeri vardır.
Köydeki hane halkı, sabahın 4’ünde tarlaya hasata gittikten sonra saat 6’da tarlanın ortasında bahçeden çıkardıkları soğanla birlikte tarhana tenceresine tahta kaşık daldırarak sabah kahvaltısı yaparlar.
Akşam bir iki kadeh içki içmiş olanlara, kelle paça veya damar tuzlama ilaç gibidir.
Miden kazınıyor, biraz ağrıyorsa mercimek çorbası bunları bastırır.
Soğuk almışsanız bol limonlu şehriye çorbası, tedaviye yardımcı olur.
Diyeceksiniz ki bu çorba muhabbeti bir sürü sorunun gündem oluşturduğu günlerde nereden çıktı?
TBMM’de yapılan yemek zamlarından.
Çorbaya yüzde yüz zam yapıldı.
Tabii diğer yemekler de zamlandı.
Yakınlarıyla birlikte tüm sağlık sorunlarının tedavisi yurtiçi ve dışında Meclis bütçesinden karşılanan, birçok ayrıcalıkları olan, maaş, yolluk, ödenek emekli maaşı ile birlikte ayda ortalama 30-40 bin lira maaş alan milletvekilleri için bu zam yıkıcı olmuştur.
2020 lira asgari ücretlinin dışarda 15-20 liraya içtiği çorbaya yapılan zamla 2 lira ödeyecek olan milletvekillerinin bütçeleri epey sarsılacak gibi.
Gelir dengesinin ne kadar bozuk olduğunun somut göstergesi olan bu durumun, asgari ücretin baz alınarak yeni bir skala oluşturulması kaçınılmaz olmuştur.
1967 yılında zamanın TİP milletvekili Çetin Altan o zaman kuruşla hesaplanan yemek ücretleri ve gelir dağılımındaki adaletsizliği gündeme getirdiği için neredeyse TBMM’de linç ediliyordu.
Kediyi fazla sıkıştırmamak gerek.
Yoksa üzerinize atlar.