“Taşdelen’de büyük bir cadde. Bir süpermarketin önünde duruyoruz. Market çalışanı sebze, meyve reyonunda bozulmuş, buruşmuş patatesi, muzu, portakalı, soğanı, yeşilliği, çöpe atıyor. Hemen ardından birkaç kişi geliyor, çöpe kafasını sokuyor ve torbasını dolduruyor. Gülcan, gencecik bir kadın, iki çocuğuyla geliyor buraya. Kocasından uzun yıllar şiddet görmüş, ayrılmışlar ama boşanmamışlar. (...)Ona en büyük acıyı evlatlarının karnını doyuramamak veriyor. Küçük oğlunu kucağına alıyor, konteynırın içine bırakıyor, eline de bir torba iliştiriyor. Çocuk alışmış; patatesi, muzu, soğanı dolduruyor.(…) Tanışıyoruz, evine gidiyoruz. 'Evlatlarım doysun, okusunlar istiyorum.' Mendil satıyormuş. Belediyeden ayda 400 lira yardım alıyor, kira 700 lira. Oradan buradan tamamlıyor, yiyeceğini de elinden tuttuğu iki çocuğuyla market önündeki konteynırlara dalıp çöpten çıkarıyor.”

(İpek Özbey-Cumhuriyet)

***

“Vatandaşın satın almak zorunda olduğu temel gıda maddelerinde yaşanan artış yüzde 60'lara tırmandı. Yoksulu yağ, yumurta, mercimek vurdu. Son bir yılda ayçiçeği yağı yüzde 55, yumurta yüzde 52, mercimek yüzde 50 arttı.”

(Sözcü Gazetesi)

***

Fırıncı Şeref Arslan-Manisa: “Geçen yıl askıdaki ekmekten yararlanan vatandaş sayımız 20-30 civarlarındaydı. Geçtiğimiz yıla bakınca neredeyse yüzde 200 artış var. Bu da gösteriyor ki vatandaşın alım gücü gerçekten düşmüş. Şöyle bir durumda var; geçtiğimiz yıl askıda ekmek kampanyamıza bağışta bulunan vatandaş, bu yıl kendisi askıdan ekmek almaya başladı. Bu sene ayrıca bağış yapan vatandaş sayımız da azaldı. Ancak gelen hiçbir vatandaşımızı geri çevirmiyoruz.”

Burası da Malatya!..

Bir fırıncı videoda CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'ya adeta isyan ediyor: “İnsanlar parasızlıktan bayat ekmek satın alıyor!”

***

“Mahallelerde bir paket bez, tek tek satılmaya, normal bir mama yerine pirinç unu alan, onu da bulamadığı zaman un çorbası yapan, hazır çorba yediren anneler var!

Birçok aile kira ödeyemiyor, ev sahibi kapıda bekliyor. Birçok aile temel gıdalara ulaşamayacak

derecede. Binlerce çocuk okuldan koptu. Derin yoksulluk yaşayan her birey, her çocuk, kadın, yaşlının ruh halleri iyi değil maalesef."

(Hacer Foggo-Derin Yoksulluk Ağı)

“Günlük yevmiyeyle çalışan, hicbir sosyal güvencesi, düzenli geliri olmayan, çocuklarına miras olarak yoksulluk bırakan yüzlerce insan var. Ve bu yoksulluk, pandemide virüs kadar hızlı yayılıyor.”

(Nilay Örnek-KAFA Dergisi)

***

Bu örnekler çoğaltılabilir. Çevrenizde mutlaka tanık oluyorsunuzdur. Pandemiyle beraber “derin yoksulluk” kuşatmış dört bir yanımızı. Karınlarını çöpten doyuranların sayısı artıyor. Toplum; yoksulluk, işsizlik, borç batağında. Bir eline "iş" diğerine "aş" yazıp intihar edenler, kendini yakanlar tek sütun haber bile olamıyor gazetelere. Sayıları çok az muhalif kanallarda belediyelerin ucuz ekmek büfelerinin önündeki kuyrukların görüntüleri. Ama "Yoksulluk, özellikle aşırı yoksulluk, artık Türkiye için sorun olmaktan kalktı. Biz daha ziyade refahı paylaşmayı önemsiyoruz" ifadesiyle milyonları görmeyen bakanımız var bizim!

“Yoksulluk bitti” deseler de, o yoksulluğu “yok saymak”, açlığı “yok etmiyor”!

***

Pandemiyle iyice görünürleşen “derin yoksulluk”, açlık sınırının altında her gün yaşam mücadelesi veren insanlarımızı tarif ediyor. 70'li yıllarda bir şarkı vardı, Cem Karaca söylüyordu; “Yoksulluk kader olamaz, kader değildir!”

“Yoksulluk bütün insanlığın utancıdır” derdi Yaşar Kemal de! Ülkemizde bu utanç her geçen gün artıyor... “Derin yoksulluk” döngüsü kırılmalı!..