Yenifoça, 'Tarih Baba' Heredot’un Cennet Coğrafyası’nda bir doğa harikası belde. İklimi, kilometrelerce uzunluktaki kumsalı, turkuaz denizi, yeşil örtüsü ve İzmir’e yakınlığı ile cazibe merkezi.
Gelin görün ki, bu belde de bayram tatilinde tonlarca çöp içinde kaldı. O sahili; Burunucu’ndan Gencelli, Çanak’a kadar çöp doldu. 9 günlük tatilde toplanan çöp 300 tonu bulmuş, yarısı sahillerden!

***

Nereye gitseniz tanıdıktır şu manzaralar; çöp konteynerleri kısa aralıklarla konsa da sahile her türlü pisliğini bırakıp gidenler inanılmaz çoğunluktadır; neticede alışkanlık edinmişlerdir. Denizde poşetler yüzer, kumsal boş bira su şişelerinden, sigara izmaritlerinden, çekirdek kabuklarından geçilmezdir. Denize karşı banklarda oturanlar beş metre ötedeki kutuya çöpünü atmaktansa -nedense- bankının yanına bırakıp çekip gider. Yol kenarları, kaldırımlar, piknik alanları da çevreye saygısı olmayanların çöp depolama alanıdır!
xxx
Marmaris Belediyesi Temizlik İşleri Müdürü Barış Ünlü açıklamış, ‘’Tatilcilerin arkasından -sadece- piknik alanlarından (çadır kuranlar) 4.5 ton çöp topladık!’’ Çanakkale’de denize çöplerini bırakanları uyaran vatandaşlar dayaktan zor kurtulmuş. Polonezköy tepeleri çuval çuval çöplerle süslenmiş(!) Uludağ Milli Parkı da çöp yığınlarından nasibini almış! Çöp..Çöp..Çöp…

***

‘’Bayram süresince dağlar, ormanlar, sahiller, denizler, her yer çöple doldu taştı. Kimi duyarlı insanlar tek başlarına ya da gruplar halinde başkalarının çöplerini toplamaya girişseler de, bizim bu devasa çöp sorunumuz ‘birileri atsın, birileri toplasın’ yaklaşımıyla çözülecek gibi değil (…)
Çöpümüzü böylesine umarsızca ortalığa saçmamız aslen, saygısız bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor(…) İşte çöpünü zahmet edip toplamamak, oturduğu banktan kol mesafesindeki çöp kutusuna uzanmak yerine, bir kilo çekirdeğin kabuklarını yerlere saçmak bu saygısızlıktan ileri gelir.
Sahile atıverdiği o pipet bir deniz kaplumbağasının burnuna girip onu kan revan içinde mi bırakacaktır?
Ya da tekneden salıverdiği plastik poşet Akdeniz fokunun boynuna dolanıp onu nefessiz mi bırakacaktır? Umurunda değildir. Herkes hayvan sevgisinden, doğa sevgisinden söz ediyor. Ama hayır; esas üzerinde durmamız gereken şey saygı. Sevmeyebilir, zorla sevdiremezsiniz ama saygı duymak zorundadır.
Sevsin sevmesin, kendisi dışındaki canlıların yaşam hakkına, yaşamın kendisine saygı duymalıdır.’’ Bu satırlar; Cumhuriyet Yazarı Melis Alpan’ın dünkü ‘’Saygısız Bir Toplumuz’’ yazısından. Ortak akılda birleşen, doğaya yaşam hakkına saygılı kimliklerin altına imza atacağı tespitler değil mi?

***

O doğa korunmayı saygıyı hakediyor, kirletilmeyi değil! İnsan soyunun doğaya verdiği zarar, onun canını acıttığında kat kat fazlasıyla cevabını alır!
Son söz de Balzac’tan; ‘’Doğa aşkı, insanın ümitlerini boşa çıkarmayan yegane aşktır!’’