İstanbul fatihi Fatih Sultan Mehmet’in İtalyan Rönesans kültürüne ve Hristiyanlığa ilgi duyduğu iddia edilir. Değerli hocamız merhum Profesör Halil İnalcık’a göre Fatih, Osmanlı sultanlarının en özgür düşüncelisidir

Bizans İmparatorluğu'nun merkezi Konstantinopolis (İstanbul) ve Trabzon’un fethiyle birlikte bu konulara ilgi duyduğu anlaşılmaktadır. Fatih’in tarihini yazmış olan İmrozlu Bizans tarihçisi Rum Mihael Kritovulos, Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra Georgios Scholarios (diğer ismi: II. Gennadios) ile tanışmak için onu Edirne’de buldurduğunu; onun bilgelik, sağduyu, erdem ve hitabet yeteneğine hayran kaldığını yazar. Onunla bilimsel ve dini konularda sohbet etmiş ve onu değerli hediyelerle onurlandırmıştır. Ona yetki ve sorumluklar vererek Hristiyanların patriği olarak atamıştır. Fatih, Gennadius’un, kendi huzurunda serbestçe ve hiç çekinmeden ‘Hristiyanların inanç ve ilahiyatı’ hakkında konuşmalar yapmasına izin vermiştir. Bu durum, Kritovulos’a göre ‘Fatih’in Hristiyan bir sınıfın erdemine de saygı duyduğunun’ bir göstergesidir.

TALİMATIYLA YAZILDI

Hristiyanlara kiliselerini geri vermiş, servetlerinin büyük bir kısmını onlara iade etmiştir. Gennadius, Fatih’e, Hristiyanlığı anlatan yirmi maddeden oluşan Rumca İtikatname isimli eserini sunmuş ve bu eser Karaferye Kadısı Ahmed tarafından Osmanlı Türkçesine çevrilmiştir. Bu eserin Fatih’in talimatı üzerine yazıldığı anlaşılıyor. Fatih, Hristiyanlıkla ilgili bilgileri ‘yetkili bir kişiden, patrik Gennadius’tan öğrenmek istemiştir. Tarihçi Kritovulos,  Fatih’in, felsefe, matematik, geometri, retorik ve şiir alanlarında kültürlü bir kimse olan Georgios Amurikis isimli filozofu huzuruna çağırttığını, onunla ilmi sohbet yaptığını ve ona hayran kaldığını belirtir. Amirukis, Peripatetik ve Stoacı ekolleri bilen ve Fatih’e anlatan biriydi. Trabzonlu Amirutzes olarak bilinen bu bilge kişiden, Fatih, Antik dönem yazarlarının öğretilerin, felsefi diyalogları öğrendi. Kritovulos, onun Fatih’in en büyük filozoflarından biri olduğunu yazar. Fatih, dünya coğrafyasına ilgi duymuştu. Amirutsez, Fatih’in emriyle, Ptolemaios’un haritalarını (Batlamyus atlası, Geografike Hiphegesis) tek bir haritada birleştirdi. Filozof, haritaya ülkelerin, bölgelerin ve şehirlerin Arapça isimlerini ekledi. Bu konuda Amirutsez, Arapça ve Yunancayı bilen iki oğlundan yardım aldı. Kritovulos, Fatih’in bu haritadan memnun kaldığını ve bu filozofa hediyeler verdiğini, bütün kitabın ücreti mukabilinde Arapçaya çevrilmesi emrini verdiğini yazar. Gerçekten de Fatih’in talimatıyla yapılan Batlamyus’un bu Arapça çevirisi, İstanbul’da Süleymaniye Kütüphanesinde korunmaktadır. Tarihçi Kritovulos, Fatih’in bütün dünyayı egemenliği altına almak istediğini, Büyük İskender, Sezar ve Pompeius’a özendiğini, özellikle Büyük İskender’i kendisine örnek aldığını belirtir. Yine, o, Fatih’in Arapça ve Farsça yazılmış bilimsel eserlerle, Yunanca eserlerin Arapça ve Farsça çevirilerini incelediğini, ‘Peripatetik ekolle Stoacıların öğretilerini derinlemesine incelediğini’ yazar. Kritovulos’a göre, Fatih ‘bir filozof’tur. O, Aristo’nun felsefi tartışmalarından ve Stoacı felsefeden haberdardı. Topkapı Sarayında, Yuna ve Latin klasiklerinden oluşan bir kütüphane kurmuştu. Bu eserlerin bir kısmı, Bizans devrinden kaldığı anlaşılıyor. Bir kısmını ise kendisi temin ettirmiştir. Flavius Arrianus’un Anabasis of Alexander the Great adlı eserini okuturdu. Midilli seferi esnasında, Truva antik kentini ziyaret edince, İlyada Destanının bir nüshasını hazırlattı. Mora’da antik kentleri gezdi. Kritovulos, Fatih’in, Eğriboz’da Halkida şehri yanındaki boğazda meydana gelen med-cezirin bir bilim adamı tarafından kendisine izah edilmesini istediğini belirtir. Fatih, Sarayını, İtalyan sarayları gibi freskolarla bezemiş, Gentile Bellini’yi Venedik’ten davet ederek portresini yapmasını istemiştir. Venedikli ressam Bellini, Venedik Cumhuriyeti tarafından 1478 yılında portre yapmak için İstanbul’a gönderilmiştir. Topkapı Sarayı Arşivindeki Yunanca belgeler,  Lefort, Jacques tarafından, ‘Topkapı Sarayı arşivlerinin Yunanca Belgeleri: Cem Sultan'ın Tarihine Katkı’ başlığıyla Ankara’da Türk Tarih Kurumu tarafından 1981 yılında yayımlanmıştır.

Fatih’in sanat anlayışı üzerine çalışmış olan Jualian Raby, Fatih’in pek çok İtalyan ustayı İstanbul’a davet ettiğini yazar. Bronz madalyon yaptırmak istediğini, portre çizimi dersi aldığını (böyle bir albüm Topkapı Sarayında mevcut), Ankonalı Kiryako’un arkadaşından Latince dersi aldığını yazar. 1461’de İtalyan Mateo de Pasti’yi, portresini yapması için İstanbul’a davet eder. Ancak casus olduğu gerekçesiyle bu sanatkâr İstanbul’a ulaşamaz. Yine, İtalyan madalyon ustası Costanzo, Fatih’in madalyonunu dökmek için İstanbul’da görevlendirilmiştir. Fatih’in heykel sanatına da ilgisinin olduğu ileri sürülür. Heykel ustası Padovalı Bartolommeo Bellano, İstanbul’a davet edilmiştir. Yine Venedikli ressam Bernardo, İstanbul’a çağrılmıştır. Fatih’in Floransa’dan bronz heykel ustaları, Venedik’ten cam ustaları, çalar saat ustaları ve kılıç kını ustaları istediği biliniyor. Fatih’in gravür sanatına da ilgisinin olduğu anlaşılıyor. Bu ilgi Floransalı tacirlerin hediye ettikleri gravür koleksiyonundan kaynaklanıyordu. Gentile’den Bakire Meryem ve Çocuk İsa resimlerini yapmasını da istemiştir. Julian Raby, İstanbul’un fethi esnasında 120 bin cilt kitabın yok edildiğini ama Fatih’in Yunanca kitaplara ilgisinin olduğunu yazar. İstanbul yağması sırasında bazı Bizans rölikleri bizatihi Fatih tarafından kurtarılmıştır. Augustus’un bronz atlı heykeli, Hipodrom’daki Yılanlı Sütun, mermer heykeller, Akıllı Leo’nun mermer kurbağası, Havariler kilisesinden lahitler bunlardan bazılarıdır. Anabasis ve İlyada Destanı, Zeus’a ait bir metin (Fatih’in talimatıyla Arapçaya çevrildi) Fatih’in okuduğu kitaplar arasındadır.  Raby, Fatih’in İtalyan mimarisine ilgi duyduğunu, Fatih Camiinin mimarının İtalyan olduğunu, Bolognalı mimar Aristotile Fieravante’nin İstanbul’a davet edildiğini belirtir. Giovanni Maria Fielfo, Fatih’i öven bir şiir yazmıştır. Roberto Valturio, De re Militari isimli eserini Fatih’e sunmak istemişti. Berlinghieri, Geografia isimli eserini Fatih’e takdim etmek istedi. Fatih, İtalya’da gerçekten de bir Rönesans hükümdarı gibi görüldü.

YENİ KÜLTÜRE YÖNELİŞ

Değerli hocamız merhum Halil İnalcık, bu görüşün, Batılılarca abartıldığı kanaatindedir. Fatih’in İtalya ve Hristiyanlığa ilgi duymasının tek sebebinin siyasi olduğunu, bunun ‘yeni bir kültüre yöneliş’ olduğunu; İtalya’yı ele geçirerek, yöneticisi olmak isteğinden kaynaklandığını belirtir. Kültür ve din bakımından Fatih, bir Müslümandır. Ak Şemseddin ve Hocazade’ye derin ilgi duyar. Ama Fatih’in İtalyan sanatçılara ilgisi Türkleri ve Müslümanları rahatsız etmiştir. Bu durum şiirde eleştirel olarak belirtilmiştir:

Sultan’ın eşiğinde baş tacı edilmek istersen,

Ya Yahudi olacaksın, ya Acem, ya da bir Frenk,

Adını ya Habil yapacaksın, ya Kabil, ya da Hâmidî,

Ve Zorzi gibi davranacaksın, cahilce.

Hamidi: Fatih’in Isfahanlı saray şairi

Zorzi: İstanbul’un Venedik elçisi Girolamo Zorzi