Referandum tarihi yaklaştıkça o her seçim öncesi gördüğümüz “mağduriyet” edebiyatı da tavan yapmaya başladı.
Eskiden içeride bulunan/yaratılan “düşman” sayesinde halkın okşanmadık yeri, dürtülmedik duyguları kalmazdı.
Böylece tam da “istikrar” bozulacakken, iktidarda kalırlardı.
Durum değişti...
İçeride bu oltaya “takılmayanların” sayısı arttıkça, yeni yöntem/yol bulmaya muhtaç kaldılar.
Onun da çaresini, “dışarıdan” buldukları “düşman” sayesinde hallederiz sandılar.
Olmadı...
Bir türlü mağduriyet oluşturamadılar...
***
Hani gece yarısı taaaa Alamanya'dan kalkıp Hollanda'ya yolladıkları kadın bakan varya, şimdi ona “Nene Hatun” diyerek pazarlamaya çalışıyorlar.
Yenir mi yenmez mi diye düşünmeyin.
Kısa ve öz: Yemezler...
Nene Hatun'un bu ülkenin insanları üzerinde yarattığı “birleştirici” niteliği, sadece “evet” çıksın diye yaptığını mı sanırsınız?
Evinde çocuğunu bırakıp cepheye koşan Nene Hatun'u, kim neden kullanmak ister ki?
O hepimizin kahramanı...
Siyasi, dini, mezhebi, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkesin gururu, herkesin onuru...
Ama “koltuk korkusu” demek ki böyle bir şey...
Mağduriyetten “iktidar çıkarma” taktiği bu sefer tutmayınca, tarihimizin kahramanlarını kullandıklarına göre; diyorum ki malzeme bitti.
Öyle görünüyor ki, “biten malzemenin” yerine yenisini koymakta bayağı zorlanıyorlar.
***
Yapılan araştırmalara göre, bu referandumda oyunun rengini televizyonlardaki “tartışmalara” göre “değiştirebileceğini” söyleyenlerin sayısı yüzde 16.
Ciddi bir rakamdır bu.
Geçmiş yıllarda 30 hatta 40'a dayanan bu rakam, artık milletin “güvenini sarsmış” olmalı ki, istediğin kadar yandaş yap, çanak tut, olmuyor...
Tek slogana sığındılar sonunda.
Güçlü Türkiye...
***
Demek ki Türkiye güçsüzdü anlamı da çıkıyor buradan.
Demek ki Habur'da kurulan gecekondu mahkemelerinin, Oslo'da yürütülen görüşmelerin, İmralı'da yapılan pazarlıkların, önüne gelene kafa tutmaların, Şam'daki Emevi Camii'nde namaz kılmaların, akil adamların, sayıları onlardan yüzlere yükselen şehitlerin, patlayan bombaların, kaybedilen canların, balyozların, ergenekonların hepsi Güçsüz Türkiye'nin ürünüydü.
15 yıldır hepimizi yöneten, “sık sık kandırılan” Güçsüz Türkiye'yi yönetenler, şimdi bütün bu olan bitenin üzerine sünger çekip, hadi yine “bize güç verin” diyorlar.
Bu sefer öyle böyle de değil.
Evinizin, tarlanızın tapusunu “üzerlerine” istiyorlar.
Bunu söylerken de Anayasa değişiklikliğinden, hangi maddenin ne getirdiği ne götürdüğünden tek kelime etmeyerek.
Üstelik kendileri gibi düşünmeyenleri darbeci, vatan haini ilan etmeyi bile göze alarak.
İşte Nene Hatun'dan “nemalanmak” istemelerinin nedeni de bu...
***
Yabancı bir gazetecinin Mustafa Kemal Atatürk'e “Herkes sizden korkuyor” sorusuna aldığı yanıt çok ilginç: “Korkutma üzerine, korku salma üzerine iktidar kurulamaz. Top namlularıyla sağlanan iktidar her zaman geçici olur…”
Telaşa gerek yok...
Geldikleri gibi giderler...
Daha öncekiler gibi...