Babylon-(2023)-NETFLİX

Yönetmen ve senarist: Damien Chazelle.

Oyuncular: Brad Pitt, Margot Robbie, Diego Calva, Toby Maguire, Jean Smart.

Whatsapp Image 2025 01 06 At 11.54.27 (2)

Damien Chazelle, “Whiplash-(2014)“ile parladı,“La La Land-Aşıklar Şehri-(2016)” ile Oscar kazanarak zirve yaptı. Sonrasında “Ay’daki İlk İnsan-First Man-(2018)” ile sıradanlaştı, “Babylon” ile görkemli bir dönüşe imza atmak için yola çıkmıştı. Hollywood’un altın çağını yansıttığı muhteşem görselliğe, harmanladığı kişisel yükselme hikayeleriyle etkileyici bir film ortaya çıkarmak için özen göstermiş. Çok sevdiği caz müziği hikayesinin her köşesinde karşımıza çıkabiliyor. Sesli sinemaya geçişte cazın nasıl önemli kilometre taşı olduğunu gösteriyor. Sessiz sinemanın zirve yaptığı 1920’li yıllardan başlayarak, 50’li yılların ortalarına kadar uzanan hikayesinde sinemaya övgüyü, duyduğu hayranlığı işlerken arka planındaki karanlık ilişkileri, kişisel dramlara da uzanıyor.

3 saat 10 dakikalık uzun süresine karşın filmde sıkılmıyor seyirci. Evet, bu kadar uzun sürede tekrarlara düşmüyor değil… İlk ve ikinci yarısı farklı filmlerin birleştirilmesi gibi 

İlk 60 dakikalık bölüm baş döndürücü bir tempoda ilerliyor. Sonraki bölümlerde kişisel dramların yükü artıyor, hız kesiyor, parlak diyaloglar, dramatik kırılma anları geliyor arka arkaya. Sonuçta Hollywood’u tarihin muhteşem bahçeleriyle gökyüzüne sonsuzluğa uzanmak isteyen kulesiyle Babil’e benzetiyor. Gerçek yüzü dikenli bir gül bahçesi.

Film bugüne kadar perdede az görülmüş şatafatlı, abartılı bir partiyle açılıyor. Ünlü yapımcı Don Wallach’ın malikanesindeki parti her türlü seksin, dansın, müziğin, uyuşturucunun sergilendiği bir eğlence panayırı adeta. Hızlı kamera geçişleriyle, daha 1920’li yıllarda Hollywood’un ahlaksız ve çılgın yüzüne tanık oluyoruz. Sinema o yıllardan başlayarak orta sınıf insanın en önemli eğlencesi olmuş. TV’nin insan hayatına yerleşmediği yıllardır. Haliyle yapımcılar da bu işten fil (film zaten bir fil taşınmasıyla açılıyor) yüküyle para kazanırlar. Oyuncuların şöhretine gelince bugünü bile aşan sınırsız hayran kitleleri vardır. İşte o yılların Hollywood’ta bu büyük pastanın bir parçası olabilmek için mücadele eden, birbirinin gözünü oymaya hazır o kadar çok insan var ki… Bugünde durum farklı değildir, mutlaka. 

Bu durumun devamlılığı için sinemadan nemalananların bir şekilde çıtayı sürekli yükseltmesi şarttır. O dönemin sinemasına hakim yönetmenler Cecil B.DeMille, D.W.Griffith, Charlie Chaplin, Buster Keaton, Erich von Stroheim, Sergen Ayzenştayn, Alfred Hitchcock, Ernst Lubitsch, F.W.Murnau gibi isimlerdir. Yedinci sanat varlığını toz toprak içinde, çöl gibi arazilerde zor şartlarda çekimler yapan hırslı, çılgın, yaratıcı insanların gayretleriyle kurdu.

Öykü üç karakter üzerine odaklanarak hız kesmeden yoluna devam ediyor. Brad Pitt’in canlandırdığı John Conrad, Margot Robbie’nin karakteri Nellie LeRoy ve Diego Calva’nın canlandırdığı Meksikalı Manny karakteri. Hepsi gerçek yaşamda karşılığı olan tiplemeler. Conrad sessiz sinemanın ilahı, öpüşme kralı John Gilbert ile tıpa tıp örtüşüyor, LeRoy ise sessiz dönemin seks kraliçesi olarak tanınan Clara Bow ilhamlı bir karakter. Manny ise büyük bu işin parçası olmak isteyen, Hollywood sınırları içinde çok rastlanan bir ‘hispanico’ karakter.

Partinin ertesi gününde herkes erkenden iş başı yapar. Fabrika bant üretimi şeklinde yan yana sıralanmış setlerde yapılan çekimler, sessiz sinemanın gerçek yüzünü yansıtıyor. Gün ışığı kaçmadan yapılmaya zorunlu kamera kayıtları, koştur koştur, nefes nefese bir tempo. Bu tempo içinde yaşamını kaybeden figüranlar, sinema teknisyenleri doğal kayıplar envanterinde yer alır.

Filmin görüntü yönetmeni Linus Sandgren bu bölümleri bir sessiz film kinetiğini andıran hızda çekmiş. Sangdren baştan sona muhteşem bir kamera işçiliği sunuyor. Müzikler için “LaLaLand” filminde de Chazelle’le çalışan Justin Hurwitz cazdan, elektroniğe uzanan güzel, leziz kokteyl sunuyor.

Film tümüyle bir teknik ustalığın eseri. Bu teknik gösteri filmin alt metnini bile unutturuyor. 

Siyahi trombetçi Sidney Palmer (Jovan Adepo) sesli film döneminin başında müzikallerin başlamasında anahtar bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Filmin en güzel diyaloğunda ise eleştirmen ve ortalık karıştırıcı olarak Hollywood’un etkili ismi Elinor Saint John  (Jean Smart)’dan geliyor. Devrini tamamlamak üzere olan Conrad’a “senin filmlerini insanlar 50 yıl sonra izleyip hala seni hatırlıyor olacaklar, daha ne şansı istiyorsun?” diyerekten çektiği düstur sinemanın toplumsal gücünün ifadesi… Planlanmış ve geleceğe dönük bir politika. ABD politikaları için Hollywood her daim arka bahçe oldu.     

Filmin final jeneriğinde zaman içinde sıçramalar yapan bir sinekolik kolajı sunuyor Chazelle. Ustaları Stanley Kubrick, Orson Welles, Ingmar Bergman, Federico Fellini, Bob Fosse, Vincente Minelli, François Truffaut filmlerinden karelerle sinemaya olan hayranlığını sergiliyor.

Son söze geldiğimizde Chazelle Hollywood’u tüm karanlık ve kötülük dolu dünyasına karşın çok sevdiğini gösteriyor. ”Sinema yapmayı seviyorsan eğer bu bütünün bir parçası olmak istiyorsan, bu durumu, bu kötü insanları kabulleneceksin, o kadar.” Finalde geriye kalan açılış karakteri Manny gibi. O’da ne olursa olsun bu işin bir parçası olmak istiyorum diyordu.

Margot Robbie ve Brad Pratt karakterlerinde gerçekten çok iyiler. Filmin aşırı uzun olması ve tematik odaklarını değiştirmesi filmin en büyük handikapı. Daha iyi toparlayabilirdi Chazelle. Kurguda kesmeye kıyamamış. Sinema tutkunlarına iyi gelecek türden.