Sevgili okurlarım, İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından, entellektüel bir bilim insanı, şair ve yazar Prof. Dr. Halil Çivi duygularını şöyle dile getirdi:
"Ateş dondu, su yandı, tuz kurudu,  mandalar söğüt dalına yuva yaptı. Kargalar bülbüle, tilkiler aslana,  eşekler küheylan atlara dönüştü. Algılar gerçeklerle, gerçeklerler de  algılarla yer değiştirdi. Güneş balçıkla sıvandı ve
dinbazlık,  ahlaksızlık,  vicdansızlık erdem sayıldı.
Hak hak olmaktan çıktı,  hukuk hukuk olmaktan utandı.
Adalet " Kaf Dağı" nın ardında kaldı.
İstanbul  Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem imamoğlu, hukuksuzca tutuklandı . Peki kamu vicdanında da mahkum edildi mi? Hayır.
UNUTMA!
Şafaksız gece yoktur, batan güneş yine doğar. Kara gün kararıp kalmaz.
Ne demişti Büyük Ozan  Mehmet Akif Ersoy:
"Korkma! Bu şafaklarda yüzen al sancak..."
Kötümser  ve umutsuz olmaya gerek yok. Zaman, yani tarih değirmeni istisnasız herkesi öğütür, fakat doğruyla yanılışı ve  haklıyla haksızı ayırarak öğütür."
Ekrem İmamoğlu gibi  bir figür,  halkın teveccühünü kazanarak seçimle göreve gelmiş bir  siyasetçidir.  Ve halkın iradesine saygı gösterilmesi gerekmez mi? İktidarın, yargıyı bir tehdit aracı olarak kullanmaya devam etmesi, yalnızca bu kişilerin değil, tüm demokratik kurumların güvenirliğini sarsar ve adalet yerle bir olur. Bir toplumda adalet yoksa demokrasi de yoktur. Demokrasi, yalnızca seçimle gelinen bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda adaletin ve eşitliğin sağlandığı bir sistemdir. Bunu kimse unutmasın!..
 23 Mart günü ne oldu?  Ekrem İmamoğlu tutuklandı ve o gün  milyonlarca halk sandığa koştu, halk iradesini sandıkta gösterdi. 15 milyon vatandaş iradesini  sandığı yansıttı ve o gün bir devrim oldu.  Sandık sonuçları, bize bir şeyi gösterdi.  Ekrem İmamoğlu artık bir halk kahramanı. Son söz: Mazlumlar, gençler, kadınlar, işçiler,  emekliler;  sokaklarda, meydanlarda  korkmadan, yılmadan ısrarla direniyorsa  bil ki zafer yakındır.