Osmanlılar devrinde, Bayburt ismini taşıyan iki idari yer vardı. Bunlardan biri Konya Bayburt’u, diğeri de Erzurum Bayburt’u idi. Osmanlı bürokrasisinde Erzurum Bayburt’unu, Konya Bayburt’undan ayırmak için, yazışmalarda, Bayburt-ı Erzurum kullanıldı

Osmanlı bürokrasisinde Erzurum Bayburt’unu, Konya Bayburt’undan ayırmak için, yazışmalarda, Bayburt-ı Erzurum olarak isimlendirildi ve yazıldı. Erzurum Bayburt’u, Osmanlı-İran ve Gürcü harpleri sırasında kalesinden dolayı önem kazanmış bir kale-şehirdi. En önemli yeri kalesiydi. Bu yazımızda Erzurum Bayburt’undan söz edeceğiz. Elimizde Bayburt kalesiyle ilgili olarak 1590’lı yıllara ait bir kale defteri bulunuyor. On altıncı yüzyıl sonlarında İran-Osmanlı harplerinden dolayı kale fevkalade önem kazandı ve Osmanlı idaresi kaleyi güçlendirdi. 1591 yılında Laçin isimli bir Osmanlı askerinin, Bayburt Kalesi komuta olduğu tespit edilebiliyor. Toçu, taşçı, cebeci ve muhafız subayları kalede konuşlandırıldı. Kalenin kapılarından sorumlu iki komutan (bevvab) cerrah, kâtip, bölükbaşı, seng-traşi (taş yontucu), kundakçı, topçubaşı, neccar, nukra (bakır işleriyle görevli), zurnacı, ambarcı, su yolu tamircisi, fanusçu, zindancı, demirci gibi askerin yanı sıra kalede bulunan cami ve mescit için imam ve müezzin tayin edildi. Kırktan fazla asker yerleştirildi. Tüm bu bilgiler, Bayburt’un askeri bir yer olduğunu, topların yerleştirilidiğini göstermektedir. Bayburt Kalesi'nin eteklerinde, Çoruh Nehri'nin kıyısında küçük sivil mahalleler kuruldu. Bayburt’un on adet önemli mahallesi olduğu anlaşılıyor: Ciğerşin, Cami, Kadıoğlu, Şeyh Hayran, Ferruhşad Bey Mesciti, Ak Kend, Singah, Orta, Taş ve Tuzcuzade mahalleleri. Ciğerşin, İslam mahallesi iken, Singah ve Orta mahalleler, Ermeniler ile İslamların birlikte yaşadığı karma mahallelerdi. Bu yıllarda en önemli kişi, Hacı Ferruhşad Bey'dir. Pulur köyünde kendi adına bir cami ile imaret yaptırmıştır. Ermeniler ile İslamların birlikte yaşadığı bir köy olan Pulur köyündeki bu eseri, Ferruhşad Bey'in evladı Zaim Osman korumuştur.

NÜFUS YAPISI

Bayburt’un nüfus yapısını, Osmanlılar devrinde, Ermeniler, İslamlar, Rumlar, Kürtler ve muhacirler oluşturur. İslamlar ve Ermeniler, asli nüfustur. Erzurum Kanunnamesi'nde Bayburt’un kırsal kesimlerinin nüfusunun çoğunluğunun gayrimüslim (zimmi/ Ermeni) olduğu açıkça yazılmıştır. Bayburt, Ermeni marhasalık merkeziydi. Ermeniler aynı zamanda kentli nüfustur. Bayburt kent merkezinde de oturmuşlardır. 1893 yılına kadar Ermeniler ile İslamlar arasında ciddi bir sorun yaşanmamıştır. Daha önceki zamanlarda, 1832 yılında Bayburt ve Erzurum’un Ermeni ve Rum nüfusunun bir kısmı, Gürcistan’a göç etmiştir. Ancak her iki nüfus Bayburt’tan tamamen silinmemiştir. 1893 yılından sonra Bayburt Ermenileri ile İslamlar arasında ciddi sorunlar yaşanmıştır. 1894 yılında Bayburt Ermenileri, Osmanlı idaresinin belirttiğine göre; olay çıkarmışlar. Bunun üzerine, bu Ermeniler Osmanlı idaresi tarafından baskı altına alınmışlardır. 1847 yılında, Bayburt’un Taş mahallede bulunan Meryem Ana Ermeni Kilisesi restore edildi. 1911 yılında Bayburt Ermenilerine ait köylere Şeyhbizin Kürtleri yerleştirilmeye başlanmıştır. Kürtler, 184o’lı yıllardan itibaren Bayburt yaylalarına çıkan geçici, hayme-nişin (çadır-kuran) bir nüfustur. Zamanla birkaç köyde yerleşeceklerdir. İslamların bir kısmı Sünni (kale askerleri gibi), bir kısmı Kızılbaş’tı. 1819-1920 yıllarında ‘Sürmene eşkıyalarının’ baskınına uğradı. 1832 yılında Bayburt Rus işgaline uğradı. Ermeni ve Rum nüfusun Gürcistan’a göçürülmesi, Rus siyasetinden dolayıdır. Bölgede Sünni İslam, Nakşibendi tarikatı tarafından himaye edildi. 1852 tarihli bir Osmanlı belgesi, Nakşibendiliğin bölgede aktif olduğunu göstermektedir. 1878 Berlin Muahedenamesi'ne göre Bayburt, sancak haline getirildi. Rum nüfus ise sayıca az oldu ama Cumhuriyet devrine kadar mevcudiyetlerini devam ettirdiler. 1929 yılında bile Rumlar, Bayburt’ta mevcuttular. 1867’de Abaza muhacirleri Bayburt’ta iskân edildi. İki yıl burada kaldılar. 1886’da Livane muhacirleri burada yerleştirildi. 1926’ya kadar ‘Bayburt muhaciri’ kavramı mevcuttu. Bayburt muhacirleri Sivas gibi Anadolu'nun iç bölgelerinde yerleştirildiler.

İSLAM ESERLERİ

Hem Bayburt kent merkezi hem de kırsal kesimleri, Osmanlılar devrinde, İslam eserleriyle donatıldı. Cami, zaviye, medrese ve türbe gibi İslam eserlerinin sayısı Osmanlı idaresi boyunca arttı. Cami-i Kebir, Mahmudiye Medresesi, Ahi Emir Ahmed, Seyyid Salih, Sultan Fahri, Hoca Yakut ve Haydarihane zaviyeleri, Bayburt’un en eski tarihli İslam eserleriydi. Bunları, Şehit Osman Gazi Türbesi, Yakutiye Medresesi, Museviyye Medresesi, İkbaliyye Muallimhanesi, Kara Gazi Mahmud Camisi, Hoca Ali Medresesi, Şeyh Haydar Zaviyesi ve Şeyh Mehmed Zaviyesi ilave edildi.

Bayburt’un önemi, Osmanlılar devrinde, büyük ölçüde, büyük bir askeri garnizona sahip olmasından ve kalesinden gelir. Yoksa ticari ve askeri önemi fazlaca değildir. Vaşak postu, tuz ve bakır madeni, en önemli ticari gelirleri arasındaydı. Tanzimat’ın ilanından sonra, cumartesi ve pazar günleri, Bayburt kent merkezinde pazar kurulmaya başlandı. İpek Yolu üzerinde olmasına rağmen, bu ticaretten yeterince yararlanamadı. Trabzon ve Gümüşhane’ye karayoluyla bağlanması önemli bir sorun oldu. 1921’de Şeyh Eşref hadisesinin çıkması, Cumhuriyet idaresinin Bayburt’a şüpheyle yaklaşmasına sebep oldu.